Sürgündeki Kürt sanatçı Şivan Perwer Kürt çevrelerinden kendisine yöneltilen ithamlardan rahatsız. Perwer, “Öcalan Kandil’e mektup gönderiyor, Newroz’a mesaj yolluyorsa, bir mesaj daha çıkarsın ve desin ki Şivan’ı rahat bırakın!” diyor.
Bugün Kandil’de yapılması söz konusu olan PKK’nın geri çekilmeyle ilgili basın toplantısını beklerken Erbil’de, yıllardır Türkiye’ye dön(e)meyen Kürt sanatçı Şivan Perwer ile buluşup söyleştik. Hükümetin ülkeye dönme çağrısı yaptığı Perwer son derece açık ve samimi konuştu, mesajlarını lafı hiç dolandırmadan verdi:
- Anladığım kadarıyla sizin dönmenizi istemeyen yok...
Perwer: Yıllardır beni dinleyen, şarkılarımı seven halk elbette ister. Elbette ben de isterim. Fakat ortada herkesi ilgilendiren, düşündüren, herkese sıkıntı veren bir sorun var. Bu ister istemez bize de bulaşıyor. Ülkenin dışında olsak bile her zaman etkilenmişiz. Bir ülkenin sahip olduğu farklılıkları iyi bir sistemle yerine oturtması, farklılıklara saygı ve sevgiyle bakılması, bunun bir kültür haline getirilmesi gerekiyor. Çok uğraşmak gerekiyor çünkü çok bunaltı ve bulantı var Ortadoğu’da. Öyle ki hepimiz bocalıyoruz, hangi yolu seçeceğimizi bilemiyoruz.
- “Türkün ve Kürdün sanatçıları bu potansiyelden uzak kaldı”
diyorsunuz...
Perwer: Uzak bıraktırıldı. Hâlâ her iki tarafta da sanatçı engelleniyor ve cezalandırılıyor. Sanatçılar daha çok kendilerine güvenip karar verici adımlar atabilselerdi bu süreçte etkili olabilirlerdi.
- Tam da bu noktada Sezen Aksu ile ortak bir konser vermeniz önerisi ortaya atılıyor...
Perwer: Kim yapacak peki bunu? Diyelim ki Sezen Hanım da, biz de evet dedik. Sezen yıllarını sanata vermiş, bunu halkına mal etmiş iyi bir sanatçıdır. Ben de halkımla bütünleşmiş durumdayım. Kürtlerin sevgisiyle her yerde karşılaşıyorum. Fakat hâlâ siyasiler karar sahibi.
- Sivil birileri yapamaz mı?
Perwer: Keşke yapabilseler, ben her şeye hazırım. Maalesef bu tür sivil organizasyon oluşmadı daha.
- Arınç’la çok samimi bir buluşmanız oldu. Hükümetten hakkınızda hep olumlu mesajlar var. Ama siz dönme konusunda çok tereddütlüsünüz. Bir şeylerin yanlış anlaşılmasından mı çekiniyorsunuz?
Perwer: Bunların hepsi iyi güzel ama ortada bir sorun var, Kürt meselesi var ve ben de ondan ayrı değilim. Türkiye’nin yıllardır acı çekmesine yol açan bu sorun sadece Şivan Perwer ile, ya da Şivan’ı sevmekle çözülmez ki! Orada bir halk var. İnsanların onun yüzünden hapse girdiği, dışlandığı, gurbette kaldığı, öldüğü bir sorun var. Şivan Perwer sadece kendi türkülerinden dolayı kaçmadı ki! Şivan Perwer “Kürdistan” dedi, “özgürlük” dedi, “doğruluk” dedi. “Biz halkız, herkes gibi haklarımız var. Niye gururumuz bu kadar inciniyor? Niye bu kadar inkar edilmek isteniyoruz? Niye dağlarımızda hâlâ ‘Ne mutlu Türküm diyene’ yazıyor?” diye sordu. Devlet beni kucaklamıyorsa, beni ve sahip olduğum değerleri koruyamıyorsa ben o devleti nasıl severim ki?
- Devlet tarafından kullanılmaktan mı endişe ediyorsunuz?
Perwer: Beni seviyorlarsa teşekkür ediyorum. Sevgi güzel, hoş bir şey. Hükümet de dönmemi istiyor. İyi ama benim Kürdüm ne olacak? Devlet önce Kürtlerle otursun, benimle değil. Hükümetin zorluklarını anlıyorum. Erdoğan’ın, Gül’ün, Arınç’ın kaygılarını çok iyi anlıyorum. Çünkü onlar da sürekli saldırıya uğruyorlar. Mesela Bahçeli’yi her dinlediğimde “Allah Erdoğan ve arkadaşlarına güç ve sabır versin” diyorum. Bu sorunu çözmek için büyük sabır ve enerjiye ihtiyaç var. Türklere hep yanlış şeyler öğretildi. Halbuki bu topraklarda herkesin yaşama hakkı vardır. Ne olur Türklük adına Kürtlere zulmetmeyin! Sayın Arınç ile çok güzel bir sohbetimiz oldu. Beni eleştiren hiçbir şey söylemedi. “Sana hiçbir şey diyemeyiz, sonuna kadar konuşmaya hakkın var” dedi. Uzun, her iki tarafın da memnun olduğu bir sohbet oldu. Hatta Gül ve Erdoğan ile de görüşmek istedik. Ama sonra sanki ben Kürtlere ihanet etmişim gibi bir imaj yaratmaya çalıştılar. Herkesle konuşulur, siyasetçilerle, devleti yönetenlerle de konuşulur. Birlikte yaşadığımız bu halkla bir araya gelmeliyiz. İstanbul da, Diyarbakır da hem Türkün, hem Kürdündür. Türkün Van’da, Kürdün İstanbul’da yaşamaya hakkı vardır. Eğer demokratik, vicdanlı, toleranslı, merhametli düşünen bir sistem ve böyle düşünen bir toplum istiyorsak birbirimizle görüşmeliyiz.
- Süreçle birlikte diller de değişiyor. Mesela Öcalan’ın son mesajı ortada. Bu hellalleşme Kürtler arasında da yaşanacak mı?
Perwer: Size çok önemli bir şey söyleyeceğim. Kimseye söylemedim şu ana kadar ama bunu muhakkak manşete çıkarın: Nasıl ki Öcalan Kandil’e mektup gönderiyor, Newroz’a mesaj yolluyorsa, bir mesaj daha çıkarsın ve desin ki “Şivan’ı rahat bırakın!” Bunu beklerim Öcalan’dan. Öcalan bunu dedi mi her şey güzelleşecek, düzelecek, geri dönüşüm de çok kolay olacak. Gerçekten, budur yani.
Perwer “Dinleyicileriniz de sizi hain olarak görüyor mu?” sorusu üzerine “Tabii ki hayır. “Yıllardır seni dinledik. Şarkıların ortada. Neren hain?” diye soruyorlar. İçlerinde, bana yönelik bu ithamlar nedeniyle ağlayanlar bile oldu” diyor.
‘Sanatçılar da bu sürece dahil olmalı’
- Bu süreçte zihniyetlerin de değişmesi söz konusu. Ne diyorsunuz Türkiye bu sorunu çözebilir mi?
Perwer: Tabii ki çözer. Ama soruna biraz tarihten bakacak olursak, Kürtlerde köleci, feodal, kapitalist ve sosyalist toplumlardan hepsinden parçalar olduğunu, karmaşık bir yapının bulunduğunu görüyoruz. Mesela Kürtlerde sanat çok güçlü, fakat sanatın gücünün hayata geçirilmesinin önünü açmamış, tam tersi kapatmışlar. Ağalar çıkmış, “Benim dengbejim var, gerisine gerek yok” demiş. Siyasi partiler çıkmış “Sanatçı benim partime tabi olmazsa bir şey yapamaz, aç kalır” demişler. Yani Kürtlerde sanatçının açık, berrak, derin bir bilgiye sahip olmasını engellemişler. Bu yüzden sanatçı ya kendini bir yerlere yamamaya çalışmış ya da çıkılmaz bir engele takılmış. Türklerde belli oranlarda burjuvazi çıkmış ama Türk sanatçılar yönünü Batı’ya dönüp orayla bütünleşmeye çalışmış. Kendi gerçeklerine yönelemedikleri için de bağnaz bir tutum içinde kalmışlar. Şu anda böyle bir meselenin daha güçlenmesi, daha kabul edilebilir hale gelmesi ve resmi bir hal alması için sanatçıların dahil olması gerekiyordu. Sanatçılar halkın dili, beyni, hisleri, düşünceleri, her şeyidir. Mesela Güney Afrika konusunda Bob Geldof ve arkadaşlarının yaptıkları konserler, meselenin çözümünde etkili oldu.