Öcalan’ı beklerken

Haberin Devamı

Abdullah Öcalan’ın, PKK’nın Eruh ve Şemdinli baskınlarının 25. yıldönümünde, yani 15 Ağustos’ta açıklanması beklenen “yol haritası” muhtemelen bu haftaya kaldı. “Muhtemelen” diyorum zira avukatlarının bugün yapması gereken görüşme çeşitli nedenlerle gerçekleşmeyebilir; gerçekleşse bile Öcalan çalışmasını tamamlamamış olabilir...

Bir diğer sorun da şu: avukatlar normal şartlarda Öcalan’ın “yol haritası”nı kaleme aldığı defter(ler)i edinemiyorlar. Bu kez bir istisna yapılsa bile, bunların kendilerine hemen teslim edilmesi herhalde söz konusu olmaz. Yani defterler avukatlara bazı incelemelerin ardından bir süre sonra verilebilir. Böylesi bir durumda avukatların Öcalan adına yapacağı basın toplantısı birkaç gün daha ertelenecektir.

En yüksek olasılıksa şu: Öcalan “yol haritası” nı, görüşme süresine sığacak şekilde avukatlara özetleyecek, onlar da hafızalarına kaydettikleri bu açıklamaları bir araya getirip ortaya bir metin çıkaracaklar. Söz konusu metnin, avukatlar dışında herhangi bir “merci” veya “kişi” tarafından gözden geçirilip geçirilmeyeceğini bilmiyoruz, fakat böyle bir ihtimali yabana atmamak lazım. En nihayet kamuoyu Öcalan’ın “yol haritası” ndan en erken Perşembe günü, yani yarın haberdar olabilecek.

Ümit vermemeye devam ediyor

Öcalan’ın yapacağı açıklamadan ümitli olmadığımı 23 Temmuz günü yazmıştım. Öncelikle Öcalan’ın, PKK’nın varlığını ve silahlı eylem yapma gücünü bir şantaj aracı olarak kullanmayı sürdüreceğini düşünüyordum. O günden bugüne Öcalan’a atfen çok şey yayınlandı ve kendisinin “kayıtsız şartsız silah bırakma” noktasına gelmiş olduğuna dair herhangi bir işaret alamadık. İkici olarak, Öcalan’ın egosunun çok güçlü olduğunu, yapacağı açıklamanın yaratmış olduğu ilgi ve merakı abartıp kendisine her zamankinden fazla bir güç ve iktidar atfedebileceğini söylemiştim. Bana göre Öcalan’ın böylesi bir psikolojiye kapılması durumunda elverişli ve kullanışlı bir “yol haritası” üretebilmesinin zordu. Nitekim kendisinin “yol haritası” adına sayfalar doldurmakta olduğunu öğrendik. Evet Öcalan ümit vermemeye devam ediyor ancak kendisinin, eninde sonunda yasal ve yasadışı boyutlarıyla Türkiye’deki Kürt hareketinin bir numarası olduğu gerçeği değişmiş değil. Dolayısıyla devletin start vermiş olduğu “Kürt açılımı” nın geleceğinde Öcalan faktörünü kimse (ne Kürt sorununun çözülmesini samimi olarak isteyenler, ne de statükonun devamından yana olanlar) göz ardı edemez.

Fırsat fırsatçıları

Öte yandan Öcalan’ın bir “realite” olması, onun “dokunulmaz” olduğu anlamına asla gelmez. Polis Akademisi’ndeki o meşhur çalıştayda mealen şöyle demiştim: “Özellikle Kürt siyasi hareketinin tabanının önemsediği aydınlar, kanaat önderleri, bu hareketi, yani DTP’yi, PKK’yı ve Öcalan’ı eleştirmekten geri kalmamalı.” Hatta arada bazı meslektaşlarla bu minvalde “sert” tartışmalarımız da oldu.

Kürt açılımının bugüne kadarki en önemli anlarından birisi Başbakan Erdoğan’ın nihayet DTP’lilerle buluşması oldu. MHP’nin ve bir ölçüde CHP’nin engelleme çabalarını doğal olduğunu kabul edersek Kürt açılımına şu ana kadar en fazla gölge düşüren söz ve hareketlerin de Kürt hareketinden geldiği ortadadır. Başta Emine Ayna olmak üzere bazı DTP’lilerin olur olmaz yerde ettikleri olur olmaz sözler; Öcalan’ın avukatlarına söylediği “bilmecemsi” sözler zaten zor olan süreci iyice çetin hale getiriyor.

Özetle: Birileri Türkiye’nin yakalamış olduğu bu tarihi fırsatı ucuz fırsatçılıklar yüzünden sabote ederse çok yazık olur. Bakalım Öcalan bu tür ucuzlukların önünü alacak mı?

DİĞER YENİ YAZILAR