Karayılan, süreçle ilgili çarpıcı bilgiler verdi. “Çekilme ancak sonbaharda biter ama önderlik (Öcalan) daha erken istiyor, mümkün mü araştırıyoruz” diyen Karayılan, Oslo sürecini ‘uluslararası ve tanınan bir kurum’un başlattığını anlattı.
KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, önceki gün Kandil’de düzenlediği basın toplantısından yaklaşık iki saat sonra, bir köy evinde bir grup Türkiyeli gazeteciyle sohbet etti. PKK’nın bazı üst düzey yöneticilerinin de katıldığı bu buluşma yaklaşık iki saat sürdü. İşte Karayılan’ın öne çıkan bazı görüşleri:
İmralı ile iletişim hattı
“Telefonla görüşme önerisi daha önce tartışıldı, sonuç alıcı olmaz. Ama mesela İmralı’ya bizden bir heyet gidebilmeli. Ve geri gelebilmeli. Madem anlaşacaksak, anlaşıyorsak, köklü bir sorunu çözüyorsak, bunun olanakları yaratılmalı. Nasıl ki buradan özel uçakla Oslo’ya gidilip gelindiyse, her tarafta aranan insanlar gayet tabii oraya da gidilip gelinebilmeli. Video mesajı vermesi de iyi bir şeydir ama hakikaten bütün arkadaşlarımızın iknası ve pürüzlerin aşılması için önderliğin direkt bir kısım arkadaşla konuşabilmesi çok daha çözümleyici olur. Buna gerçekten ihtiyaç var.”
Çekilmenin süresi
“Bilmiyorum nasıl anlaşıldı ama çekilme konusunda hiçbir şart koşmuş değiliz. Biz şartsız olarak geri çekileceğiz ama sağlıklı yürümesi için askerin operasyon düzenlememesi gibi şeyler bunlar gerekli. İşlerin sorunsuz gitmesi halinde, mevcut bilgilerimize göre çekilme ancak sonbaharda biter. Ancak şunu da açıklıkla söyleyeyim: Önderlik daha erken istiyor. Sonbahardan önce bitirmek zordur. Konunun teknik yönlerini inceleyen yöneticilerimiz var. Mümkün mü diye araştırıyoruz. Daha tartışacağız.”
Niye 8 Mayıs?
“10-15 gün hazırlığa ihtiyaç vardır. Özel bir sebebi yok. Aslında 6 Mayıs’ı (Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edildiği gün)da düşünmüştük ama bazı arkadaşlar ters yorumlanabilir dedi.”
Suikast ihtimali
“2006’dan bu yana telefon kullanmıyorum. Net bilgi aldık. Telefonla suikast imkanı var. Daha önce 3 tane telefon vardı. Avrupa ile, Rusya ile, Rojava (Suriye) ile... Şimdi birdenbire telefonu bırakınca zor oldu. Bu mekanizmayı kurye ile yönetiyorum. Bir telsiz sistemimiz var. Kısa dalga yayıyor. O telsizle ilişki kurmak mümkün. Bütün ülkede. Gerekli olduğunda önceden haber veriyorum. Herkesle konuşuyoruz.”
PKK içi iktidar kavgaları
Bu iddialar sizin devletin psikolojik savaşının ürünleridir. Doğal olarak herkes bir olmaz ama bizim yönetimimizde farklı düşünen yoktur. Benim görev sürem uzatılmıştır. Ben yapmak istemiyorum, değişmesini istiyorum. Diğer klasik sol partiler gibi biri başa gelecek yıllar yılı. Bu doğru değil. Umarım ileride koşullar ulaşır da değişiriz. Biz de bir kültürleşme, partileşme gelişmiş. Ortak karar neyse odur. Kimse itiraz etmez. Kariyer hırsımız olamaz. Bir lokma bir hırka bize yeter. Bizim görevimiz hizmettir. Silahlı mücadele bitti. Hizmet devam edecektir.”
Siyasi hedef
“Biz siyasi mücadele olarak Türkiye’nin demokratikleşmesi, bir model haline getirilmesi, ezilen kesimlerle ortaklaşmayı hedefliyoruz. Somut adımlar olarak siyasi partiler yasası, seçim yasasını örnek verebiliriz. Bunların hepsi yapılabilir. Terörle mücadele yasası vardır. KCK davasındakiler serbest olmadan olmaz zaten.”
Öcalan’a ve BDP’ye bakış
“Bizde emeklilik yok. Yaşamamızın sonuna kadar hizmet edeceğiz. Sorun çözülsün bize iş bulunur. BDP iyi niyetlidirler fakat amatörlük fazla. Örgütlülük zayıf. Tabii içinde yetenekli insanlar. Genel olarak beğeniyorum. Biz tartışırız, perspektif olarak sunarız önderliğe. Son kararı onun vermesini istedik. O da bize bıraktı. Biz böyle bir açıklama yapmayı beklemiyorduk. Biz önderliğin açıklama yapmasını bekliyorduk. Hareketin başlangıcından en büyük emek sahibi gerçekten odur. Bizde her arkadaş saatlerce konuşabilir ama karar vermek önemlidir. Karşımızda bir güç var, aramıza çelişki koymak istiyor, bizi parçalamak istiyor. Herkesi bir yere vermek istiyor. İmralı, Kandilli, Avrupa diye... Biz Kürdistan’da siyasi bir iradedir dedik.”
Türk milleti kavramı
Genel olarak Türk milletine karşı bir alerjimiz yok. Eğer bu anayasada milletler yazılacaksa hepsi yazılsın. “Türkiye’de yaşayan Türk, Kürt halkı ve diğer etnik ve dinsel topluluklar hepsi kardeştir. Bunların hepsi Türkiye ulusunu meydana getirir” şeklinde. İspanya’da nasıl? İspanya ulusu diyor, altına bu ulusun kimlerden meydana geldiğini yazıyor. Biz Türkiye üst kimliğini kabul ediyoruz.”
Sanki müridiz!
‘Bir köşe yazarı diyor ki: Bu giden heyete bizim önderliğimiz yazı yazmış. Biz de o yazıyı öpmüşüz. Sanki müridiz. Yani biz bilimsel olarak okumuşuz katılmışız. Biz her şeyi bilim süzgecinden geçiririz. Bir örgüt disiplini var ama körü körüne bir şey yapmayız. Yazı 5 sayfaydı. Biz de düşünüyoruz. Biz mesela bazı şeyler istedik ve oldu. Karşı tarafı zorlamak istemiyorum ama bir kısmı oldu.‘
‘Arama için özür diliyoruz’
Karayılan, gazetecilerin üstlerinin aranmasıyla ilgili, “Bizimkiler teknik hata yapmışlar. Aramalar filan. Bunlar için özür diliyorum sizden. Yani o kadar gerek yoktu. Bizim HPG var ya çok dogmatik aslında. Gerçekten gerek yoktu. Bu hatadır. Özür diliyoruz herkesten” diye konuştu.
‘AB’nin tutumundan şüpheliyim’
“Süreci sabote etmek isteyenler vardır. Şimdi isim söylemeyeyim. Sadece bir ülke değil. Mesela AB’nin tutumundan kuşkuluyum. Örneğin Paris olayı. ‘AB sabote edebilir’ demek istemiyorum tam olarak. Ama Avrupa’nın baştan beri taktiği Kürt sorununu bir kart olarak kullanmak olmuş. Dikkat edin, 4 parçaya bölmüş. Hangi devlete bir şey yapsan öbürleri karşı çıkıyor. Yani kurt kapanı gibi bir şey. Bu bir politika ve bu politikanın kaynağı Avrupa. Avrupa hakikaten bu politikasından vazgeçecek mi? Bu sorunun çözümünü isteyecek mi? Türkiye’de bu sorunu çözülürse Kürt kartı diye bir şey kalmaz.”
‘Uludere’de ABD parmağı vardır’
“Amerika pragmatisttir. Avrupa kolay kolay değişmiyor. ABD temsilci göndermedi. Net bir şey yok. Mesaj olarak ‘alkışlıyoruz’ diyorlar ama pratikte bir şey yok. Bugün gezen Heron kimindir? Bu Predatördür. Roboski ile ilgili bir teknik ayrıntı söyleyeyim. Tek tek suikast yapılmış. 1 saat 48 dakika. Bize karşı birkaç kez kullanılmıştı. Çukurca’da Kazan Vadisi’nde. Bir gruba hava saldırısı geldiği vakit 2/3’ü 1/3’ü bile vurulmaz. Çünkü insanlar dağılır. Nasıl herkes ölür, katırlar bile ölür? Orada ABD ilişkisi ortaya çıkacak. Amerika’nın parmağı vardır.”
‘Hizbullah’ı dahil etmek istiyoruz’
“Yeni dönemde hiçbir kesimi karşımıza alıp hedeflemek gibi durumumuz olamaz. Hizbullah siyasi bir oluşum olarak var olacaksa olsun, buna karşı değiliz. Herkesin bu topraklarda siyaset yapma hakkı vardır. Dicle Üniversitesi’ndeki olaylar sanki tertip. Arkasında başka güçler olabilir. Bunların eski pratiği belleklerimizde silinmiş değil. Biz onları bu sürece de dâhil etmek istiyoruz. Ama bir sorun var. Geçmişi özeleştirisel ele almaları gerekir. Önderlik bir öneri yapar biz tartışırız. Konferansa “Hizbullah dâhil herkes katılabilir” diyor. Şunu demek istiyor: Kimse dışında kalmasın.”
‘Kürt devletini desteklemeyiz’
“Irak’ta bağımsız bir Kürt devletine engel olmayız ama desteklemeyiz de. Biz Kürt ulus-devletine karşıyız. Biz Kürtlerin parçası oldukları devletlerde eşit halk olarak kalmasını istiyoruz. Yani demokratik federalizmden yanayız. Türkiye’de, İran’da, Suriye’de Kürtler inkar edilemez, eşit halk olarak o bütünlükte kalmalılar. Kürt ulus-devleti bizim ideolojimize aykırı. Biz Ortadoğu’da bütün halkların birleşmesini hedefleyen bir siyasi projeye sahibiz.”
Oslo’nun perde arkası
‘Baktık özel uçak kaldırabiliyorlar!’
“Önderliğimiz ile sorunların çözülmesi, tartışılması daha doğrudur. Eğer zaten biz ona dönük sıkı bir politika yürütmeseydik bu süreç gelişmeyebilirdi. Devletle bizim aramızda aracı olan, isim vermeyeceğim çünkü ısrarla isimlerinin vermesini istemiyorlar, ama uluslararası ve tanınan bir kurum. Bunların bizimle iletişime geçmesi ilk görüşmemiz 2005’de oldu. 2006’da da ilişkiler sistematik oldu. Bunların şartı şuydu: Evvela gizlilik şartı koyuyor. Basına kapalı olacak. Yönetiminizde dar bir kesim bilecek. Herkes bilmeyecek. İşte yetkili yönetim kaç kişi? Sorudular. Dedim ki 11 kişi. ‘Tamam bu 11 kişi dışında kimse bilmeyecek.’ Böyle birkaç görüşmede sistematik, karşı tarafla da görüşüyorlar. Türkiye’de önce Başbakan’la görüşmüşler. Başbakan onları MİT’e yönlendirmiş. Demiş, ‘O benim temsilcim’. 2006’dan, Emre Taner’in müsteşarlığı döneminden bahsediyorum. Bu sonradan 2008 Eylül ayında karşılıklı görüşmeye dönüştü. Başlangıçta onlar arada mekik dokuyordu. Mesajlar iletiyorlardı. 2008’de onlar bizim bir heyetimizi alıp götürdü. Biz oradan baktık bayağı yetkileri var. Özel uçak kaldırabiliyorlar. O zaman Oslo’da görüşme oldu. Bizzat görüşmede yoktum. Hep istedim ama prensip olarak şehirlere inmiyorum. O zamandan beri bizim anladığımız, direkt bizimle irtibata geçme tercihi ağır basıyor. Biz de hep yok dedik. İmralı bu işin içinde olmazsa olmaz. Biz yürütmedik. Biz paralel yaptık. Nasıl? Diyelim her Oslo görüşmesi öncesi, aslında hepsi MİT mi değil mi bilmiyoruz, asker olduğunu zannetmiyorum ama belki Dışişleri bürokratları olabilir bu kişilerin arasında. Hakan Fidan ilk görüşmeye geldiğinde MİT’te değildi, Başbakan’ın temsilcisi olarak bulundu. Söylemeyeyim ama Oslo’dan sonra da başka bir yerde görüşme oldu. Onu kim sızdırdıysa o dediğim başka yerdeki görüşmeden de sızdırmış. Tek görüşme değil. Farklı görüşmeleri bir araya getirmişler. Daha çok da Hakan Fidan’ı zorlayacak şeyleri koymuşlar. Bence sızdıran cemaat. Şimdi biraz ilişkileri iyileştirmek istiyoruz ama kanaatim öyledir.”
‘Devlet kararı’
Savaşı daha ileri bir aşamaya taşıma olanağı elde ettiklerini ifade eden Karayılan, şöyle devam etti: “Onu fark ettiler. Hem dış destek sağlayabilirdik, almadık. O kapı bize hep açıktır. Çünkü bölge güçlerinin hepsi Türkiye’ye karşıdır. Türkiye bunu fark etti. Bizim yeni adaptasyonu sağlamamız bir de konjonktürel durumun elverişli olmasını fark etti. AKP’nin seçim gibi hesapları da olabilir ama devlet kararı gibi geliyor bana, sadece AKP’nin değil.”