Abdullah Öcalan’ın avukatları aracılığıyla, “artık silahlı mücadele devri bitti” demiş olan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’e ayar verdiğini, daha doğrusu vermek istediğini öğrendik. Hiç kuşku yok ki, bu saatten sonra Öcalan’ın mı, yoksa Baydemir’in mi haklı olduğunu tartışmanın anlamı yoktur. Ama birbirne bağlı şu iki sorunun cevapları son derece önemlidir:
1) Baydemir neden böyle bir çıkış yaptı?
2) Öcalan onun bu çıkışından neden rahatsız oldu?
Bazılarının sandığı veya umduğu gibi Baydemir bu çıkışı, Kürt siyasi hareketi içinde kendine bağımsız, hadi daha hafifletelim, “özerk” bir alan açmak için yapmış olamaz. Hatta tam tersine, Baydemir’in bu sözleri vurgulu bir şekilde söylemesinin asıl nedeni, kendisinin Kürt hareketinin ayrılmaz bir parçası olduğunu göstermektir diyebiliriz.
Biraz karışık olduğunun farkındayım, şöyle açıklamaya çalışayım: “Silahlı mücadele dönemi artık bitti” sözünü ilk kez Öcalan, yakalanmasından bir süre sonra bizzat telaffuz etmiş ve PKK başta olmak üzere Kürt siyasi hareketinin hemen tüm aktörleri de fazla sorgulamadan ve itiraz etmeden bu yaklaşımı sahiplenmişti. Buna rağmen silahlı eylemlerin sürmesini de “mecburen” ve “kendimizi korumak için” gibi gerekçelerle açıklamaya çalıştılar. Diğer bir deyişle Öcalan’ın yakalanmasından sonraki Kürt siyasi hareketinin öyküsü, “silahtan kurtulmak istemek ama devletin anlayışsızlığı nedeniyle bir türlü bunu becerememek” olarak özetlenebilir. Daha doğrusu bu hareketin yasal ve/veya yasadışı sözcüleri kamuoyunu hep böyle olduğuna ikna etmek istemişlerdir.
İşte Öcalan’ın Baydemir’e gösterdiği tepki, kendisinin ve liderliğini yaptığı hareketin, “silahlı mücadele” konusunda bir süredir dile getirdiklerinde pek de samimi olmadıklarını gözler önüne seriyor. Hiç kuşkusuz Öcalan da çok iyi biliyor ki PKK silahla ne devleti dize getirebilir, ne de Türk kamuoyunu “barış” için ikna edebilir. Peki neden bu apaçık gerçeklere rağmen silahı hep el altında tutmak, onu bir şantaj aracı olarak kullanmak istiyorlar? Bu sorunun ilk cevabı “çünkü en iyi bildikleri şey silahlı mücadele de, ondan” olacaktır. Çünkü onca yıldır yasal alanda siyasi faaliyet gösterilmesine rağmen, bir PKK/KCK’ya kıyasla eli yüzü düzgün bir kurumsallaşma göremiyoruz. Kuşkusuz bunun önde gelen nedenlerinden biri, yasal partiler üzerindeki yoğun baskılar ve Anayasa Mahkemesi’nin bunları peş peşe kapatmasıdır. Fakat yasal alandaki siyasetçiler arasında sürüp giden çekişmelerin, kazanılmış belediyelerde ses getiren hizmetlerin pek yapılamamasının vb. de etkisini unutamayız.
Öcalan’ın tekrar silaha dört elle sarılmasının bir diğer nedeni de Batı’da Kürt sorununa yönelik ilginin azalması ve buna bağlı olarak Batılı devletlerle sivil toplum kuruluşlarının eskisi gibi Kürt siyasi hareketine destek olmamalarıdır. Bu ilgi ve destek azalmasının birbirinden farklı bir dizi gerekçesi var, şimdilik onlara girmeyelim ancak birçok Batılı devlet yetkilisinin, özellikle Kürt açılımından sonra, ülkelerindeki Kürt siyasetçileri ve aktivistleri, faaliyetlerini bundan böyle Türkiye’ye taşımaları için teşvik ettiklerini, hatta zorladıklarını duyuyoruz. Yani Kürt hareketinin Batı’daki balayının büyük ölçüde bittiği söylenebilir.
Devlet silahtan mı korkuyor?
Son olarak, ister “diyalog” deyin, ister “müzakere”, Öcalan bir süredir devlet yetkilileriyle sistemli bir şekilde “çözüm” için görüşüyor ve bu sürecin işleyişinden hayli memnun. Tabii ki bu görüşmelerde Öcalan gücünü, Türkiye ve Kuzey Irak’taki silahlı militanların varlığından; onların görüşmeler rayından saparsa yeniden silaha başvurma ve vu durumun da Türkiye’yi istikrarsızlaştırması ihtimalinden alıyor. Bu yüzden “artık silaha ihtiyaç yok” gibi çıkışların öne çıkmasının kendi elini zayıflatmasından endişe ediyor.
Yanlış yapıyor. Hükümet başta olmak üzere devletin ilgili kurumlarının, PKK’nın yeniden terör eylemlerine başlamsından endişe ettiği muhakkaktır, ancak bugün Öcalan’la ciddi bir şekilde çözüm için görüşülüyorsa bunun nedeni söz konusu endişeden çok, artık ne yapıp edip bu sorunu bir an önce çözme kararlılığının egemen olmasıdır.
Bu Kurban Bayramı’nın ülkemize barışı müjdelemesi dileğiyle...