Seçim öncesinin en çok konuşulan partilerinden olan MHP birdenbire gündemden düşmüşe benziyor. Eğer bazılarının sandığı ve/veya umduğu gibi yüzde 10 barajının altında kalmış olsaydı hiç kuşkusuz durum tam tersi olacak, CHP’den çok MHP konuşuluyor olacaktı.
MHP eğer seçimlerden beklenmedik bir başarıyla çıkmış olsaydı da gündemin üst sıralarında yer alabilirdi. Fakat barajı pek de zorlanmadan geçmesi MHP’yi tek başına başarılı, dolayısıyla cazip bir parti yapmıyor. Çünkü MHP barajı geçti ama milletvekili sayısı epey azaldı, daha önemlisi ülke geneline baktığımız zaman bu parti hiçbir bölgede ileriye yönelik umutlu olmasına imkan sağlayabilecek bir patlama veya sıçrama yapamadı.
Sonuçta MHP 12 Haziran seçimlerinden epey yaralı çıkmıştır ve bu yaralarını sarabileceği, tekrar ayağa kalkıp iktidara yürüyebileceğine dair herhangi bir işaret de gözükmüyor, en azından şimdilik. Örneğin kaset skandalları nedeniyle üst yönetimini yenileyen MHP’de “yeni isim” olarak sadece Ruhsar Demirel (ki esas olarak kadın olduğu için) ve Tuğrul Türkeş (Başbuğ Türkeş’in oğlu olduğu ve yakın zamana kadar Bahçeli’nin rakibi olarak bilindiği için) dikkat çekiyor. Onların dışında, kamuoyunca bilinen isimlerle bir vitrin düzenlemesi yapılabilmiş değil. Kasetler nedeniyle tasfiye olan isimlerin hemen hepsinin Bahçeli’nin güvendiği isimler oldukları ve kritik görevleri üstlendikleri hatırlanacak olursa, MHP’nin yönetimdeki boşlukları doldurması pekala zaman alabilir.
Bu arada her ne kadar kamuoyu CHP içi çekişmelere odaklanmış olsa da MHP’de de kılıçlar çekilebilir. Bahçeli’nin eski rakiplerinden Tuğrul Türkeş yeni görevlendirme nedeniyle tutuk davranabilir ama Trabzon’dan milletvekili seçilen Koray Aydın’ın yeniden liderliğe oynaması; hatta onların dışında başka isimlerin de kendilerini ortaya atmaları şaşırtıcı olmaz.
BDP ile ilişkiler
MHP, önümüzdeki dönemde geliştireceği strateji ve taktiklerle içinde bulunduğu krizden tabii ki sıyrılabilir. Bu bağlamda akla ilk olarak yeni anayasa yapım süreci geliyor. MHP’nin bu konudaki tutumu belli: Kırmızı çizgilere dokunulmaması kaydıyla yeni, daha sivil ve daha demokratik bir anayasaya kapılarını açık tutuyorlar. Ama o kırmızı çizgilere dokunmadan nasıl daha sivil, demokratik ve özgürlükçü anayasa yapılabileceği sorusu ortada duruyor. Hiç kuşkusuz işin kilidi Kürt sorunudur ve MHP’nin bu sorunun barışçı yollarla, kalıcı bir çözümü için başlatılacak girişimlerin içinde yer almayacağı, hatta bunları engellemek için elinden geleni yapacağı ortadadır.
2007 seçimleri sonrası TBMM’nin ilk gününde Ahmet Türk’ün elini sıkarak herkesi rahatlatan Bahçeli’nin bu sefer farklı davranacağı anlaşılıyor. Ama bir başka farkın da altını çizmek şart: 4 yıl önce DTP zar zor grup kurabilirken MHP neredeyse dört katı milletvekiline sahipti. Bugünse aradaki fark epey kapanmış durumda.
MHP’nin, dolayısıyla bir şekilde tüm Türkiye’nin kaderinde, Meclis’te güçleri neredeyse eşitlenmiş bu iki partinin ilişkilerinin belirleyici, en azından etkileyici olacağını vurgulamalıyız.
Bugünden görüldüğü kadarıyla Meclis’i, dolayısıyla tüm Türkiye’yi hayli zorlu ve çetin günler bekliyor.
MHP’yi nasıl bir gelecek bekliyor?
Haberin Devamı