Dün MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmanın birçok nedenle ilginç ve önemli olduğu kanısındayım. Öncelikle, dün Meclis’te sınırötesi tezkeresinin uzatılması ve PKK sorunundaki gelişmeler hakkında gizli oturum yapılacak olmasına rağmen Bahçeli terör konusuna hemen hemen hiç değinmedi. MHP liderinin belli bir süredir, iyice gündem dışında olduğu anlarda bile terör konusunu söyleminin omurgası yaptığı bilindiğinde bu hususun dikkat çekici olduğu açıktır. Acaba bu, bir defaya mahsus bir durum mu, yoksa MHP bir strateji değişikliğine mi gidecek, bunu çok geçmeden anlarız. Şimdiden birinci şıkkın daha akla yatkın olduğunu söyleyebiliriz ama yine de belli olmaz diyelim.
CHP-AKP yakınlaşması
Şu sözlerin, Bahçeli’nin dünkü konuşmasının en çarpıcı bölümünü oluşturduğunu düşünüyorum: “Yıllardan beridir siyasetini kamplaştırma ve cepheleştirme üzerine bina eden AKP iktidarının, bunun için kullanmadığı yöntem, başvurmadığı yol, içini boşaltmadığı değer neredeyse kalmamıştır. Son zamanlarda bu sürece anamuhalefet partisi CHP de katılmış; renksiz, temelsiz ve istismarcı bir anlayışla AKP’nin yanında konum almaya başlamıştır. ”
Bu sözlerden, MHP’nin, iktidar partisinin bir süredir kendisine karşı uyguladığı stratejiyi tersine çevirme niyetinde olduğunu görüyoruz. Şöyle ki birkaç yıldır AKP’liler, özellikle MHP’nin geleneksel olarak güçlü olduğu İç ve Doğu Anadolu’da “MHP=CHP”, hatta daha ileri gidip “MHP ile CHP ruh ikizidir” şeklinde bir kampanya yürütüyorlar. CHP ile özdeşleştirilmenin MHP’yi hep rahatsız ettiği açıktır. Ama bunun temel nedeninin 1970’li yıllardaki “sağ-sol gerilimi” ile ilgili hafıza olduğunu sanmıyorum. AKP’liler daha çok, taşradaki MHP tabanının milliyetçiliğe ek olarak muhafazakâr bir profil de çizmesini ve bu geleneğin özellikle Tek Parti dönemi nedeniyle CHP’ye mesafeli bakıyor olmasını suiistimal ettiler. Bunda belli bir başarıya ulaşmış olduklarını, en azından son referandum sonuçlarına bakarak ileri sürebiliriz.
Dolayısıyla CHP’nin Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte şu ya da bu nedenle iktidar partisiyle arasındaki mesafeyi bir ölçüde kapatıyor görünmesi MHP’ye benzer bir manevra alanı açabilir. Dün Bahçeli AKP-CHP yakınlaşmasını türban tartışmaları ekseninde ele alıp eleştirdi, ancak esas kavganın Kürt sorunu ve buna bağlı olarak “demokratik açılım”, en çok da “PKK’nın silahsızlandırılması” konularında yaşanacağı ortadadır.
Referandum kampanyası sırasında Kılıçdaroğlu’nun, hükümet tarafından yürütülen birtakım pazarlıklara kategorik olarak karşı çıkmadığını belirtmesi, daha önemlisi “genel af”fı telaffuz etmesi MHP’nin şiddetli tepkisine yol açmıştı. Önümüzdeki dönemde iktidar ve ana muhalefet partilerinin Kürt sorunu ekseninde birlikte hareket etme ihtimali, MHP’ye “AKP=CHP” deme şansını da sunabilir.
Seçimlere doğru MHP
Bahçeli’nin dünkü konuşmasında türban (başörtüsü) sorununa geniş yer ayrılması şaşırtıcı değildi. MHP’nin, bu sorunun olabildiğince hızlı ve kalıcı bir şekilde çözülmesini istediğini zaten biliyorduk, dün bir kez daha Bahçeli’nin ağzından bunu işittik. MHP lideri buna ek olarak, türban konusunda AKP ile CHP arasında sık sık dile getirilmiş olsa da ortak bir çözüm iradesi geliştirilemiyor olmasını da epey işledi. AKP ile CHP’nin “lokomotif-vagon” tartışmalarıyla çözüm trenini bir türlü yerinden kıpırdatamamasından siyasi olarak en fazla MHP’nin istifade edeceği ortada. Açıkçası MHP’nin önümüzdeki seçimlerde yüzde 10 barajının altında kalma ihtimalini pek görmüyorum. MHP eğer, rakiplerinin içine düştüğü ve düşeceği krizleri kendisi için bir fırsata çevirebilirse beklenmedik bir çıkış bile yapabilir. Sonuç olarak, referandumdan ne kadar yaralı çıkmış olursa olsun MHP’nin önümüzdeki seçimlerin de kilit partisi olacağını şimdiden söyleyebiliriz.
MHP strateji mi değiştiriyor?
Haberin Devamı