MHP cephesinde yeni bir şey yok

Haberin Devamı

MHP, 9. Olağan Kongresi’ne yine “olağan” bir şekilde giriyor. Yani Genel Başkan Devlet Bahçeli yeniden aday oluyor, karşısına Hakkı Şafak Ses ve Ahmet Reyiz Yılmaz rakip olarak çıkıyor ve seçilme şanslarının hiç olmadığını kestirmenin güç olmadığı bu iki ismin kongre salonuna girip giremeyecekleri bile meçhul. Zira Bahçeli ve onu destekleyen parti teşkilatının ezici bir çoğunluğuyla, yine onun denetimindeki Ülkü Ocakları, daha önceki kongrelerde de sık sık yaşandığı gibi diğer genel başkan adaylarının ülkücülüğünü, “dava” ya bağlılığını sorgulama hakkına sahip olduklarını düşünüyorlar. Yine daha önce defalarca tanık olduğumuz gibi, adayların şu ya da bu (iç ya da dış veya ikisi birden) odaklarla ilişki içinde oldukları yolunda söylentiler çıkarılıyor. Yalnız bu sefer belirgin bir fark var gibi: Daha önceki kongrelerde, bazı adayların (aslında çoğu aday bile olamadıkları için “aday adayları” demek daha doğru olur) karanlık ilişkileri olduğuna inanılır ve MHP’nin “derin devlet” in partisi olmasına izin verilmeyeceği söylenirdi. Kendisini “Kemalist bozkurt” olarak tanıtan Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Genel Başkanı Taner Ünal’ın 2003’te genel başkan adayı olmak isteyip ülkücü gençlerce engellenmiş olduğunu ve sonradan Ergenekon kapsamında tutuklanmış olduğunu hatırlarsak bu kaygılar pek de asılsız değildi. Ne var ki Bahçeli’nin kendisi ve yakın çevresi, partilerine “sızma”, daha doğrusu onu “ele geçirme” hesaplarının AKP tarafından yapıldığını ima ediyorlar ki bu kanıtlanması hayli zor bir iddia.

Sonuçta bugün yine “olaylı” bir MHP kongresi yaşayacağa benziyoruz. Bu türden gerilimlerin, bu partinin zaten sorunlu olan imajını iyice zedelediği ortadadır. Ancak olaya bir de şu açıdan bakmak isabetli olacaktır: En azından MHP’de birileri genel başkan adaylığına “aday adayı” olabiliyorlar, fakat örneğin AKP’de Erdoğan’ın karşısına kimse çıkmaya yeltenmiyor bile.

Ülkenin bekası

MHP’nin kongre sloganı “Var ol Türkiye”. İlk bakışta MHP için çok normal bir slogan olarak gözükebilir fakat yakın bir zamana kadar temel stratejisini “devletin bekası” , yani varkalması perspektifinde inşa etmiş olan bir siyasi hareketin bunun yerine “ülkenin bekası”nı koymuş olması küçümsenmeyecek bir gelişmedir.

Dolayısıyla MHP’nin bugünkü kongresine hükümetin “Kürt açılımı”nın damga vurması kaçınılmaz bir şey. Zira MHP bu açılımın ülkenin varlığına yönelik bir proje olduğuna inanıyor ve kamuoyunu da buna ikna etmeye çalışıyor. Nitekim Bahçeli daha açılımın telaffuz edildiği andan itibaren buna çok net bir şekilde karşı çıktı ve dilini her geçen gün daha da sertleştirdi. Dolayısıyla bugünkü kongre konuşmasının ağırlığının yine açılım olması ve şu ana kadar geliştirdiği tepki, itiraz, eleştiri ve tehditlerin karmasından alabildiğine sert ve uzlaşmaz bir tavır geliştireceğini tahmin edebiliriz.

MHP’nin açılım konusuna bu kadar ağırlık vermelerinin bir diğer nedeni de hiç kuşkusuz bu yolla daha önce AKP’ye oy vermiş seçmenlerin bir bölümünü bu şekilde kazanma hesabı yapmaları. Ancak bu hesabın tutmasının, açılımın başarısız olmasıyla mümkün olabileceğini unutmamak gerek. İlk ülkeye dönüşlerde yaşanan sorunlar nedeniyle açılım şimdilik aksamış görünse de hükümetin elindeki kozları henüz masaya sürmemiş olduğu düşünülürse MHP ve onunkine benzer stratejiler geliştirenlerin hesap hatası yapmış olma ihtimalleri de ortaya çıkıyor.

Dolayısıyla bugünkü MHP Kongresi’nden bir kez daha genel başkan olarak çıkmasına kesin gözüyle baktığımız Devlet Bahçeli ve kurmaylarının, bunun vereceği moralle Salı ve Perşembe günleri TBMM’de nasıl bir performans sergileyecekleri daha fazla önem taşıyor.

DİĞER YENİ YAZILAR