Başbakan Erdoğan’ın medyayla olan kavgasını geçmiş ve bugünü ayırarak irdelemek daha isabetli olabilir. Geçmişe bakacak olursak iki gerçekle karşılaşırız:
1) Medyanın Erdoğan’a genellikle olumsuz ve artniyetli yaklaştı: Büyük medya, Refah Partisi İstanbul İl Başkanıyken Erdoğan’ı görmezden geliyordu. Mart 1994 yerel seçimlerinde partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olduğundaysa tek kelimeyle ona savaş açtı. O tarihte yeni ortaya çıkan özel televizyon kanalları ve büyük gazeteler RP adayı Erdoğan’ı ya yoksaydı veya kendisine cepheden savaş açtı.
Medyanın Erdoğan’a karşı tutumu iki ayaklıydı: Küçümseme ve sevmeme. Bu yaklaşım, kendisi belediye başkanı olduktan sonra da uzun bir süre devam etti. Erdoğan sırf bir şiir okudu diye belediye başkanlığını kaybedip siyasi yasaklı olunca, üstüne bir de cezaevine gidince bile medyanın ona karşı tutumunda belirgin bir yumuşamaya tanık olmadık. Ta ki Erdoğan’ın arkadaşlarıyla birlikte AKP’yi kurması ve adım adım tek parti iktidarına doğru yol almasına kadar. Öyle ki medyanın büyük bölümü, Erdoğan’ın siyasi yasağının kalkıp milletvekili seçilmesi, dolayısıyla başbakan olması sürecinde şaşırtıcı bir şekilde kendisine destek verdi. AKP iktidarının, özellikle AB sürecinin hızlandığı ilk yıllarında düzelmişe benzeyen Erdoğan-medya ilişkileri aslında hep kötü geçmişin ipoteği altındaydı. Kısacası Erdoğan’ın medyanın geçmişte kendisine reva gördüğü muameleyi, çıkarttığı zorlukları unuttuğunu, bunların hesabını görmeyi düşünmediğini söyleyemeyiz.
2) Medya vurdukça Erdoğan güçlendi: Daha 1994’deki adaylığı olayından itibaren şunu çok net bir şekilde gördük: Medyanın bitmek bilmez aleyhtar yayınları Erdoğan’ın halk nezdindeki itibar ve popülerliğini artırdı. Öyle ki siyaseten sıkıştığı bazı anlarda Erdoğan’ın medyayla bilerek kriz yarattığı iddia edilebildi.
Mutlak denetim imkansız
Erdoğan’ın medyayla kavgasını bugün de sürdürmesinin altında geçmişten gelen bu iki öğenin çok belirleyici olduğu söylenebilir. Fakat buna ek olarak günümüz şartları bu kavgayı daha farklı boyutlara taşımaktadır. Öncelikle dünkü Erdoğan, belediye başkanı olduğu dönemde bile, muhalefette olan ve buna mahkum bir siyasetçi olarak görülüyor ve siyasi görüşleri, yaşam tarzı gibi gerekçelerle medyanın ve gazetecilerin büyük bölümü tarafından ötekileştiriliyordu. Yaklaşık yedi yıldır ülkeyi kelimenin gerçek anlamıyla tek başına yöneten Erdoğan’a eski tür muamelelerin yapılması kuşkusuz mümkün değil. Hatta bu sefer Erdoğan’ın, medyanın ve gazetecilerin bir bölümünü küçümsediğini, dışladığını, ötekileştirdiğini söyleyebiliriz.
Bugünkü kavganın en ciddi nedenlerinden biri, kendine yakın bir medya oluşturmak için hayli gayret sarf etmiş ve bunda epey mesafe de katetmiş olan Erdoğan’ın, bütün yatrımlarına rağmen arzuladığı medya ortamını gerçekleştirememiş olmasıdır. Yazılı ve görsel madyanın, hatta internet medyasının hatırı sayılır bir bölümünün desteğine rağmen Başbakan medyadan rahatsızlık duyuyorsa, destekçilerin muhalifler kadar etkili olamaması tartışmasız belirleyici bir faktördür. Ama Erdoğan’ın (veya bir başka siyasi liderin) bunu aşma ihtimalleri yok. Çünkü basın doğası gereği siyasi iktidarları eleştirir. Eleştirmediği takdirde de etkisini kaybeder, toplum da kendine başka haber ve yorum mecraları arar ve bulur. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra insanların cuntaya karşı kurmuş oldukları enformasyon ağları buna bir örnektir. Dün cuntacıların yapamadığını günümüzde herhangi bir hükümetin yapması imkansızdır. Başbakan Erdoğan dün, Cuma günkü çıkışından geri adım atmış gibi yaptı. Ancak köşe yazarları ve bazı sunucuları patronlarına (ve de halka) şikayet etmeyi sürdürdü.
Görüldüğü kadarıyla bu seferki kavgasının Erdoğan’ın artı hanesine yazacağını söyleyemeyiz. Zira dün “medya mağduru” ydu, bugünse medya çalışanlarının mağduriyetine kapı aralayabilecek çıkışlar yapıyor.
Medyayla kavga bu sefer Erdoğan’ın aleyhine olabilir
Haberin Devamı