Aslında Başbakan Erdoğan’ın “kızlı-erkekli” diye özetlenen son çıkışı üzerine yazmayı pek düşünmüyordum. Çünkü onun başlattığı yaşam tarzlarını temel alan bu türden tartışmaları, 28 Şubat sürecinde RP lideri Necmettin Erbakan’ın meşhur ettiği tanımlamayla “suni gündem” olarak görüyorum. Diğer bir deyişle, Türkiye’nin çok daha önemli, sahici ve yakıcı gündem maddeleri var.
Örneğin bugün BDP, Suriye sınırına inşa edilmek istenen duvarı protesto etmek için mayınlı arazide başlattığı açlık grevini ölüm orucuna dönüştüren Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan ile dayanışma eylemi düzenliyor. Yakın bir zamana kadar Suriye sınırlarındaki mayınları temizleyip buraları tarıma açmaya düşünen Türkiye’nin bugün sınıra duvar inşa etme noktasına gelmesi başlı başına acı bir olay.
Öte yandan Ankara’nın Suriye sorununa ek olarak “Suriye Kürtleri” diye bir sorunu var ki, giderek daha öncelikli hâle geliyor. Bu sorunun özünü, Abdullah Öcalan, dolayısıyla PKK çizgisindeki PYD’nin her geçen gün daha fazla güç kazanması oluşturuyor. PYD sadece Ankara’yı değil Erbil’i, yani Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni de rahatsız ediyor ve iki taraf bu rahatsızlığı gidermek için birlikte hareket ediyorlar, ama şu ana kadar pek başarılı oldukları söylenemez. Suriye Kürtleri ile ilgili sorunun varlığı, doğal olarak, zaten başka nedenlerle tıkanmış olan “çözüm süreci”nin yol almasını da iyice zora sokuyor.
Mahalleye göz kırpmak
Ne var ki, özellikle son iki yılda Başbakan’ın muhafazakâr yaşam tarzını ülkede hakim kılmaya yönelik çıkışlarının sadece sözde kalmaması ve uygulamaya geçirilmesi, “bunlar suni gündem” deyip tartışmadan uzak kalmayı imkânsız kılıyor. Bazı mülki amirlerin, ortada herhangi bir yasal dayanak olmamasına rağmen Başbakan’ın sözlerini “talimat” olarak kabul edip kolları sıvadıklarını açıklamaları da olayın vahametini tek başına gösteriyor.
Erdoğan, üniversite öğrecilerinin kızlı/erkekli aynı evlerde oturmalarını engelleme ısrarına gerekçe olarak “velilerden gelen şikâyetleri” gösteriyor. Bu da bizleri ister istemez Prof. Şerif Mardin’in Mayıs 2007’de kendisiyle yaptığımız bir söyleşi (http://www.rusencakir.com/Prof-Serif-Mardin-Mahalle-havasi-diye-bir-sey-var-ki-AKPyi-bile-dover/749) üzerinden tartışmaya soktuğu “mahalle baskısı” kavramına yeniden başvurmaya mecbur ediyor.
Şerif Hoca şöyle demişti: “Türkiye’de ‘mahalle baskısı’ diye bir şey var. Jön Türklerin en çok korktuğu şeylerden biri de oydu. ‘Mahalle baskısı’ bilinmeyen ve sosyal bilimce ifade edilmesi çok zor olan bir havadır. Bu havanın AKP’den bağımsız olarak Türkiye’de yaşadığına inanıyorum. Dolayısıyla AKP değil de, bu havanın gelişmesine müsait şartlar oluşursa o zaman AKP de bu havaya boyun eğmek zorunda kalacaktır.”
Prof. Toprak’ın araştırması
Aralık 2007 - Temmuz 2008 tarihleri arasında, Açık Toplum Enstitüsü ile Boğaziçi Üniversitesi Bilimsel Araştırmalar Projesi tarafından desteklenen bir çalışma yapıldı. Sorumluluğunu tanınmış siyasetbilimci, Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Binnaz Toprak’ın üstlendiği bu çalışma kapsamında 13 ilde 265’i erkek, 136’sı kadın olmak üzere toplam 401 kişi ile görüşülüp “mahalle baskısı” kavramının gerçeğe tekabül edip etmediği araştırıldı.
Sonuçta ortaya çıkan “Türkiye’de Farklı Olmak: Din ve Muhafazakârlık Ekseninde Ötekileştirilenler” başlıklı 183 sayfalık rapor bize, baskının sadece mahalleden değil devlet ve cemaatlerden de kaynaklandığını gösteriyordu. Gençlerin, kadınların, Alevilerin, çoğunluğun hoşuna gitmeyen farklı yaşam tarzı tercihi olan kesimlerin şikâyetlerini okuyunca insanın içini derin bir ürperti kaplıyordu.
Geçen zaman içinde hükümetin “muhafazakâr mahalle”den geldiğini iddia ettiği “talep ve şikâyetler”den hareketle özel hayatlara müdahale etmek istediğine ve yer yer bunu başardığına tanık olduk. Bu durumun zaten mevcut olan “mahalle baskısı”nı daha da artırdığını, artan mahalle baskısının da devleti daha fazla baskıcı hâle getirdiğini söyleyebiliriz.
Bu döngüsel gidişatın ne ülkenin, ne de ülkeyi yönetenlerin hayrına olduğu açık. Şimdilik Prof. Mardin’in sözünü ettiğimiz söyleşinin başlığına çıkardığımız uyarısıyla yetinelim: “Bazı İslami alt-çevreler ortaya çıkıyor. Mahalle havası dediğimiz şeyin bu İslami alt-çevrelerle yeni bir şekil almış olduğuna inanıyorum. Bu yeni şekil AKP’yi de döver.”
Not: 23 Mayıs 2008’de düzenlediğimiz ve Şerif Mardin’in de katıldığı “Mahalle Baskısı: Ne Demek İstedim?” başlıklı tartışmalı toplantının metnini okumak istiyorsanız: http://www.rusencakir.com/Prof-Serif-Mardin-Mahalle-Baskisi-Ne-Demek-Istedim/2028
Mahalle-devlet-mahalle-devlet
Haberin Devamı