Kürtler Gezi direnişinin neresinde?

Haberin Devamı

Dün Başbakan Erdoğan, partisinin Meclis Grubu’ndaki konuşmasında yine Gezi Parkı direnişine geniş bir yer ayırdı ve defalarca dinlediğimiz argümanlarını bir kez daha tekrarladı. Erdoğan’ın bir kez daha, bu süreçteki tavırları nedeniyle “Kürt kardeşleri”ne teşekkür ettiğini gördük. Sanıyorum şu soru etrafında günlerce tartışabiliriz: Erdoğan Kürtlere teşekkür etmekte haksız mı?

Örneğin Erdoğan’dan kısa bir süre sonra BDP Meclis Grubu’nda kürsüye çıkan Eşbaşkan Gültan Kışanak, geçen hafta aynı yerde diğer Eşbaşkan Selahattin Demirtaş’ın yaptığı gibi, tartışmaya hiç yer vermeyecek şekilde Gezi direnişine sahip çıktı. Onun, “Başbakan güya milli iradeye saygı mitingi yapıyor. Senin aldığın oy milli irade de, diğerleri ayak takımı mı?” diye sorması; Ankara’da Ethem Sarısülük’ü öldürmekle suçlanan polis memurunun kendisini savunduğu gerekçesiyle tahliye edilmesini “İktidar, iktidar yalakası medya ve yargısıyla, bir cinayeti örtbas etmeye çalışıyorlar. Buna karşı sokağa çıkmak meşrudur” diye sert bir şekilde eleştirmesi bu sahiplenmeyi göstermede yeterli olabilir.

Diyarbakır TOMA’sı Batı’da

Öte yandan BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, Gezi Parkı protestosunun direnişe dönüşmesinde kilit isim olduğunu da biliyoruz. Fakat Kürt siyasi hareketinin ilk başlarda bu direnişle arasına epey bir mesafe koymuş olduğu da malum. Bu mesafeye rağmen önce İstanbul, ardından Ankara ve diğer illerdeki gösterilerde BDP’ye yakın kişiler de yer aldı. Hatta Güneydoğu’nun değişik kentlerinde de destek eylemleri oldu ancak bunlardan Dersim dışındakiler pek dikkat çekmedi. Öyle ki daha önce karşılaşmadığımız bir şey yaşandı: Emniyet, Güneydoğu’dan bazı personelini ve TOMA’lar başta olmak üzere bazı teçhizatı Batı’ya takviye olarak yolladı.

Kürt hareketinin tutukluğunun nedeni, herkes gibi onların da tam olarak ne yaşandığını anlayamamaları, sürecin nasıl gelişeceğini kestirememeleri ve bütün bunların çözüm sürecine olumsuz etkisi olacağından endişelenmeleriydi. Bu arada sürece angaje görünen bazı isimlerin başından itibaren Gezi direnişini “çözüm sürecine yönelik, dış ayakları da olan organize bir komplo” olarak göstermelerinin de etkisi oldu.

Köklü revizyon

Fakat Abdullah Öcalan, KCK ve Murat Karayılan’ın ayrı ayrı direnişi selamlayan açıklamalar yapmalarıyla Kürt hareketi de Gezi direnişine bakışını büyük ölçüde değiştirdi, daha aktif bir şekilde içinde yer almaya başladı. Özellikle Murat Karayılan’ın Fırat Haber Ajansı’na verdiği mülakattan PKK’nın Gezi direnişinden hayli kapsamlı dersler çıkardığını görüyoruz. Öcalan da Demirtaş ve Pervin Buldan’a, daha önce selam yollamış olduğu Gezi direnişi konusunda yeni açıklamalar yapmış olmalı. Bu açıdan bakıldığında Kışanak’ın dünkü “Kürt’e demokrasi, Türk’e sopa olmaz! Kürt’e sopa, Türk’e demokrasi olmaz! Biz bunları yıllarca yaşadık. Kimse birini diğerinin karşısına çıkartamaz” sözlerinden Kürt siyasi hareketinin Gezi’ye bakışlarında tam anlamıyla bir revizyona gittikleri anlaşılıyor. Bu değişimin, çözüm sürecini doğrudan etkileyeceğini, Kürt hareketinde bazı üslup ve yöntem değişikliklerini de beraberinde getireceğini düşünebiliriz. Öte yandan Gezi direnişi nedeniyle epey zorluk çeken AKP iktidarı ve Başbakan Erdoğan’ın çözüm sürecinde ellerinin eski kadar güçlü olmadığı da muhakkaktır.

İlginç buluşmalar

Hatırlanacaktır, gerek Kürt açılımı, gerekse çözüm süreci daha başlar başlamaz “Kürt sorununu çözelim derken Türk sorunu çıkarmayalım” diye itirazlar da yükselmişti. Gezi deneyimi bunun hiç de kaçınılmaz bir sonuç olmadığını net bir şekilde gösterdi. Hatta tam tersine, tanışmalar ve kaynaşmalar da yaşandı. Burada güvenlik güçlerinin orantısız (ve acımasız) şiddet kullanımı, büyük medyanın gönüllü otosansürü ve devleti yönetenlerin dışlayıcı/aşağılayıcı dilinin rolü tartışılmaz. Genç kuşak Gezi direnişçilerinde görülen ve “demek Güneydoğu’da yaşananları yıllarca bizlerden gizlemişler” şeklinde özetleyebileceğimiz farkındalığın çözüm sürecine olumlu etkileri olacağı kesin.

Bununla birlikte kesin olan bir diğer nokta da Gezi direnişiyle birlikte İstanbul ile Diyarbakır, Taksim Meydanı ile Newroz Meydanı arasındaki mesafenin hızla kapanmakta olduğu. Ki bu çok iyi bir gelişme.

DİĞER YENİ YAZILAR