Bu ne acımasız bir kısır döngüdür: Büyükşehirlerden birinin en merkezi yerlerinden birinde ya bir intihar bombacısı kendini havaya uçuruyor, ya birileri zaman ayarlı veya uzaktan kumandalı bomba yerleştiriyor ve olan işinde gücünde, genç-yaşlı, kadın-erkek, kendi halinde sıradan insanlara oluyor.
Ve her seferinde tahliller yapmamız bekleniyor. Sorular malum: Kim yaptı? Kim, kime yaptırdı? Neden yaptı? Nasıl yaptı? Kim kârlı çıktı?
Bütün bu soruları bir kenara bırakıp önce şu yaşananın adını açık ve net bir şekilde koymamız gerekiyor: Kör terör. Evet, hiçbir şekilde hafifsenemeyecek, mazur görülüp gösterilemeyecek, çünkü doğrudan masum insanları, yani insanlığı hedef alan bir eylemle karşı karşıyayız.
Bu girişten sonra sorulara geçebiliriz. Biliyorum yine çok farklı çevrelerden farklı provokasyon teorileri üretiliyor ve üretilecek ama şahsen, daha önceki benzer olaylarda olduğu gibi bundan da birinci derecede PKK’nın sorumlu olduğunu düşünüyorum. İşin arkasında Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) gibi bildik veya daha önce adını duymadığımız taşeron bir örgüt çıkabilir. Veya PKK ile bağlantılı olmakla birlikte kendi başlarına hareket ettikleri ileri sürülen bazı militanlar eylemin düzenleyicisi olarak ortaya çıkabilir veya çıkarılabilir. Hatta PKK ile hiçbir şekilde ilişkisi olmayan birileri (iç veya dış bazı odaklar dahil) olayın tezgahçısı çıkabilir...
Listeyi uzatabiliriz, ama hiçbir şey fark etmez: Sorumlu PKK’dır. Çünkü birçok kez tekrarladığım gibi, eğer ortada PKK gibi bir örgüt varsa, fazladan bir provokatör aramaya gerek yoktur. Yani eğer Türkiye’yi karıştırmak isteyen iç ve dış odaklar söz konusuysa, ki herhalde öyledir, PKK’nın silahlı varlığı ve hayli yüklü “kör terör” sicili bunların işini epey kolaylaştırmaktadır.
Seçimlere sabotaj
Yazıyı kaleme aldığım dün akşam saatlerine kadar PKK’dan eylemle ilgili herhangi bir açıklama yapılmamıştı. Ancak Fırat Haber Ajansı’nın sitesinde, Murat Karayılan’ın, bazı köşe yazarlarının da içinde bulunduğu “PKK’nın suikast listesi” haberlerini yalanladığı görülüyordu. Karayılan açıklamasında şöyle diyor: “15 Haziran’a kadar eylemsizlik halinde olacağımızı söyledik. Fakat bazı yerlerde misilleme hakkımızı kullandık. Sadece birkaç misilleme eylemi yaptık diye Türkiye’de PKK ile Ergenekon ortak eylem planlaması yapmış diyorlar ve bunun üzerinden kıyamet koparıyorlar; seçimleri sabote etmek istediğimizi iddia ediyorlar. Bir kez daha tekrarlamak istiyorum. Bu tür iddialar tümden karalamaya dönük yalanlardır.”
PKK, kuşkusuz Etiler’deki saldırıyı kendilerinin yapmadığını söyleyebilir. Ama yukarıda değindiğimiz gibi, kendileri yapmasa bile bu ve benzeri eylemlerin sorumluluğundan kurtulamazlar. Hele bu işin arkasında TAK gibi bir taşeron çıkarsa PKK’nın sorumluluğu katlanarak artar. Bu arada PKK, saldırı yerinin polis okuluna yakın olması ve bir polis memurunun da yaralanması gibi gerekçelerle, Kastamonu’da olduğu gibi “polislere yönelik bir misilleme” olarak tanımlayıp sahip çıkarsa şaşırmamak gerekir. Tabii ki bu tür açıklamaların hiçbir inandırıcılığı olmayacaktır. Sonuçta, kim nasıl yapmış ya da yaptırmış olursa olsun, Etiler saldırısının esas amacının “seçimleri sabote etmek” olduğu açıktır.
İmkansızı istemek
Geçen yıl Aralık ayında benimle görüşen Abdullah Öcalan’ın avukatları görüş ve önerilerimi sormuştu. Ben de, daha önce yazdığım gibi, Öcalan’dan iki şey istemiştim. Bunlar:
1) Öcalan, TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri), Devrimci Karargah gibi PKK’nın taşeronlarının lağvedilmesi için kesin talimat versin;
2) Özellikle bu tür taşeron yapıların kullanımına sunulan büyük kentlerdeki patlayıcılar ya teslim edilsin ya da imha edilsin.
Bu tür çağrılar birilerine “gerçekdışı” ve “imkansız” gelebilir, bu tip çağrılar yapmak “saflık” olarak görülebilir ama büyükşehirlerde patlayan her bomba yüreğimizi ağzımıza getiriyorsa, o zaman gerçekçi olup imkansızı istemeye devam etmeliyiz.
Kim yapmış olursa olsun sorumlu PKK’dır
Haberin Devamı