Kim kârlı, kim zararlı çıktı? AKP mi, CHP mi?

Haberin Devamı

Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak isteyenlere “istihbarat bilgileri” gerekçe gösterilerek yasak getirilmek istenmesi yanlış ve anlamsızdı. Bu yanlışta ısrar etmenin daha büyük bir yanlış olduğunu dün Ankara’da yaşananlar açık bir şekilde gösterdi. Yasaklar ile polisin acımasız tutumu birleşince cumhuriyet tarihimizin en tatsız cumhuriyet bayramlarından birini yaşadık.

Temel hak ve özgürlükler ile demokrasi açısından bakıldığında hükümetin hanesinde bir dizi kırık not olduğu açıktır ancak olayların muhtemel siyasi sonuçları üzerine düşünmeye başlayınca farklı bir bilançoyla karşılaşmak pekala mümkün olabilir. Lafı uzatmadan tezimi dile getirmek istiyorum: Dün Ankara’da yaşananların iktidar partisini siyasi açıdan zor durumda bırakacağı kanısında değilim; hatta tam tersine bundan kârlı çıkma ihtimalini daha yüksek görüyorum.

AKP rahatsız mı?

Çünkü Türkiye’de siyasi partilerin oyları demokrasi, temel hak ve özgürlükler gibi değerlerden çok, öncelikle ekonomik nedenlerle, ardından ideolojik pozisyon almalara göre iniyor ya da çıkıyor. Dün Ankara’da yaşananları bu mercekten irdelediğimizde karşımıza şu olgular çıkıyor:

1) 29 Ekim’i yasağa rağmen Ankara sokaklarında kutlamada ısrar edenlerin çoğu zaten AKP’ye oy vermiyor, onunla kıran kırana mücadele ediyor;

2) AKP ve Erdoğan da bu kesimlerden oy kazanmayı ummuyor, dolayısıyla kendilerini, onların kaygı ve beklentilerini gözetmek zorunda görmüyorlar;

3) AKP ve Erdoğan, “cumhuriyet, laiklik, Atatürkçülük” gibi değerler üzerinden radikal bir şekilde eleştirilmekten pek rahatsız olmuyorlar. Tam tersine bu tür sokağa da taşan tepkileri, muhafazakâr kitleleri kendi etraflarında bütünleşmek için kullanıyorlar.

4) Öyle ki tabanlarında şu ya da bu nedenle ortaya çıkan rahatsızlıkları örtbas etmek veya ortadan kaldırmak için bu türden tepkileri kışkırttıklarını bile ileri sürebiliriz.

Dün ve bugün farkı

Dünkü Cumhuriyet mitingleri AKP hükümetini bir ölçüde tedirgin edebilirdi çünkü sokağa dökülen “silahsız kuvvetler”in, “silahlı kuvvetler” ile birlikte demokratik süreci sekteye uğratması az da olsa ihtimal dahilindeydi. O günden bugüne yaşananlara ve TSK’nın şimdiki durumuna baktığımızda böyle bir ihtimalin artık nerdeyse ortadan kalkmış olduğun u görüyoruz. Bu nedenle kabaca “ulusalcı” olarak tanımlayabileceğimiz grupların başını çektiği 29 Ekim’i sokakta kutlamada ısrar edenler AKP’ye yönelik ciddi bir tehdit oluşturmuyorlar.

Peki böyle olmasına rağmen bu kutlamaların devlet marifetiyle engellenmek istenmesini basit bir hesap hatası olarak görmek mümkün müdür? Sanmıyorum.

Farklı kamuoyları

Türkiye öteden beri Kürt meselesi, laiklik gibi kritik konularda farklı komuoylarına bölünmüş durumda. Yaşanan birçok hayati gelişmeye biri ak derken diğeri hemen kara diyor. “Gri” noktalara dikkat çekmek isteyenlerse her iki taraftan birden dayak yiyor.

Örneğin dünkü olaylara lakiliğe duyarlı kentli orta sınıflarla muhafazakâr taşranın aynı şekilde bakmadığı açıktır. Birinci grup “Cumhuriyet Bayramımızı bile kutlamamızı engellemek istiyorlar” derken ikinci gruptaki çok kişi rahatlıkla bu kutlama ısrarının ardında başka niyetler arayıp bulabiliyor ve yaşanan olaylardan çok hoşlanmasa bile tercihini hükümetten yana yapabiliyor.

Eğer CHP kurumsal olarak yer almamış olsaydı dün Ankara’da yaşananların siyasi sonuçları marjinal kalabilirdi. Evet, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bizzat kutlamalara katılıp polisin biber gazından da tadarak AKP iktidarını hiç kuşkusuz zor durumda bıraktı. Ancak bu tür tatsız olayların etkisi kısa süreli olacaktır. Buna karşılık bir kez daha ulusalcı hareketin peşine takılmış olmasının ana muhalefet partisine zararı kesinlikle kalıcı olacaktır.

Ve daha önce defalarca örneğini gördüğümüz gibi “laiklik, cumhuriyet, Atatürkçülük” gibi değerler ekseninde yaşanan bu gerilimden de eninde sonunda AKP ve Erdoğan kârlı çıkacaktır.

DİĞER YENİ YAZILAR