Kaygı verici kayıtsızlık

Reyhanlı katliamı üzerine notlar-1

Haberin Devamı

Bazen, kimi kritik olayların hemen ardından acele değerlendirmeler yapmamak hayırlı olabiliyor. Reyhanlı katliamının ardından kişisel olarak böyle bir tercihte bulundum. Bugün konuyla ilgili bazı düşüncelerimi aktarmak istiyorum:

- Teröre alışmak

Türkiye yıllardır siyasi şiddet olaylarına tanık oluyor, ama bildiğim kadarıyla cumhuriyet tarihimizin en kanlı terör saldırısı Reyhanlı’da yaşandı. Ne var ki devletinden toplumuna, tüm Türkiye’nin bu vahşi saldırıya hak ettiği önemi verdiği söylenemez. Bunda kuşkusuz “terörü kanıksama“ denen olgunun payı vardır, ancak onun ötesinde bazı faktörler de söz konusu. Mesela, İstanbul, Ankara, kısmen İzmir ve genel olarak Batı’da yaşanmadığı müddetçe bir terör eylemine veya doğal afete karşı genel bir hassasiyet gösterilmiyor. Bunda medyanın Batı merkezli olmasının ve olup bitenlere hep Batı’nın gözünden bakmasının rolü büyük.

- Başkasının savaşı

Bir diğer neden de saldırının Suriye’deki iç savaşla doğrudan ilişkili olmasıdır. Üstelik bu ilk vaka da değil: Geçen yıl düşürülen/düşen uçak, kent merkezlerine düşen top mermileri, gümrük sahalarında havaya uçan araçlar ve bütün bunların ardından herhangi bir belirgin gelişme yaşanmamış olması yüzünden olsa gerek, kamuoyunda Suriye bağlantılı olaylara karşı da belli bir kanıksama; en fazla “dertsiz başımıza dert aldık“tan ibaret bir rahatsızlık söz konusu. Kısacası, başkasının savaşının bizde ağır hasara yol açmasına da alışmış gibiyiz.

- Utandırıcı hesaplar

Dün Radikal’de Cengiz Çandar, Reyhanlı katliamını, “Ortadoğu politikasında ‘etkili bir aktör’ olmanın ‘kaçınılmaz maliyetlerinden biri’ olarak“ görmek gerektiğini yazdı ve şöyle devam etti: “Bu, tatsız bir gerçek ama maalesef böyle. Böyle bir maliyetten uzak kalmak için Türkiye’nin Suriye’de olan bitenlerden uzak durması gerekmez miydi? Hayır, bu mümkün değildi. Türkiye’nin ulaştığı gelişme düzeyi ve uluslararası sistemin içine girdiği kalıp, Ortadoğu’da ‘etkili bir aktör’ olmaktan öteye ona bir şans tanımıyordu. Bu da kaçınılmaz idi.”

En hafif deyimiyle yanlış. Türkiye pekâlâ Suriye’de olup bitenlerle arasına belli bir mesafe koyabilir ve bu türden saldırıları önleyebilirdi. Ancak açık sözlü olduğu için Çandar’a kızmamak, hatta kendisine teşekkür etmek lazım. Zira bugün Türkiye’de birçok kişi onun gibi açıkça söylemeseler de, sözüm ona büyük stratejik hesaplar adına masum insanların başına gelenler karşısında infiale kapılmıyor, hatta bu felaketleri yine aynı hesaplar için alabildiğine sömürüyor.

- Olağan şüpheliler

Saldırının failleri kim olabilir? Karşımızda kabaca iki seçenek var: 1) Türkiye’yi Suriye’den uzak tutmak isteyen Baas rejimi; 2) Tam tersine, onu Suriye batağına çekmek isteyen bazı Suriyeli muhalif unsurlar. Resmi açıklamalara göre katliamı tezgâhlayanlar yakalandı: Hepsi Türk vatandaşı ve Suriye gizli servisi El Muhaberat ile ilişkililer. Bu arada THKP-C Acilciler adını sahiplenen Mihraç Ural‘dan da sıklıkla bahsediliyor. Olabilir, ancak doğru olsa bile toplumun tümünü bu açıklamalara ikna etmek mümkün gözükmüyor. Saldırının ardında bir şekilde muhalif unsurlar varsa, bu, Ankara’nın Suriye politikasının tam anlamıyla iflas ettiği anlamına geleceği için hükümetin objektif bir soruşturma yapmayacağına inananların sayısı hayli çok.

- Saçma bir yasak

Katliamın ardında Suriyeli muhalifler olduğunu savunanlar yayın yasağının tam da bu yüzden konulduğuna inanıyorlar. Haklı olup olmadıkları bir yana böyle bir çağda böyle bir yasak koymak son derece abes ve yanlış. Öncelikle halkın haber alma özgürlüğünün gasbı söz konusu olduğu için yanlış. Ardından, cep telefonu ve internet erişimi olan herkesin birer muhabir ve yorumcu olduğu bir zaman diliminde böyle bir yasağı işletebilmek mümkün değil. Nitekim yasakla birlikte spekülasyon ve dezenformasyonlar normalin üzerinde seyrediyor, özellikle ölü sayısı konusunda akıl almaz rakamlar dolaşıma sokuluyor.

- Ne yapmalı?

Reyhanlı saldırısı üzerine şu ana kadar okuduğum en iyi yazıyı Foti Benlisoy kaleme almış: http://fotibenlisoy.tumblr.com/post/50246483455/reyhanl-senaryodan-siyasete.

Onun beş maddesini burada özetlemek isterim:

1) Savaş kışkırtıcılığına izin vermemek;

2) AKP’nin diktatörlük karşıtı halk hareketini yozlaştıran, onu neticede bir mezhep çatışmasına sürükleyen politikalarını teşhir etmek;

3) Hükümetin dış siyasetine karşı dururken Esad’ın mazeretçisi hâline gelmekten sakınmak;

4) Suriye’de demokratik bir dönüşümden yana olan, diktatörlük rejimine de mezhepçi kamplaşmaya da, olası bir emperyalist müdahaleye de karşı olan güçlerle ilişkileri geliştirmek;

5) Reyhanlı sonrasında görülen göçmen karşıtı tavır ve saldırılara karşı açık bir tutum almak.

Suriyeli göçmenler, zamanlama, çözüm süreciyle ilgisi gibi Reyhanlı katliamının diğer boyutlarını tartışmaya yarın devam edeceğiz.

DİĞER YENİ YAZILAR