Kapatılma ihtimalinin azaldığını sanmıyorum

Haberin Devamı

Mark Parris, Washington’daki bir toplantıda “bir ay öncesine oranla kapatmanın önüne geçecek bir çözümün ortaya çıkması olasılığını daha yüksek” gördüğünü söylemiş. Aynı görüşte değilim. Ancak bu ihtimal hesabını tartışmak şart. Zira bu davanın Türkiye’nin kaderinde çok ama çok büyük etkisi olacağı kesin ve yakın bir zamanda (bana göre Parris’in söylediğinden daha önce de, mesela Ağustos başına kadar da olabilir) sonuçlanacağı da anlaşılıyor.

Parris’in sözlerini önemsemek lazım çünkü kendisi Türkiye’yi Washington’dan izleyen “sivil” Amerikalılar arasında sözlerine en fazla değer ve dikkat verilmesi gereken isimlerden biridir. Öncelikle çok deneyimli bir diplomattır. 30 yıllık kariyerinin son büyük halkası Ankara Büyükelçiliği’ydi. 28 Şubat sürecini bizzat yerinde yaşayan Parris, Türk devletinin karmaşık yapısını, Türk dış politikasını, iş dünyasını iyi bilir çok kritik yerlerde görev yapan kişilere ulaşma imkanına sahiptir.

Tembel de değildir. Örneğin kendisiyle son bir buçuk ayda İstanbul’da iki kez karşılaştım: Haziran başında TÜSİAD ile Brookings Enstitüsü’nün düzenlediği “Amerikan seçimleri ve Türkiye” başlıklı toplantıda ve geçen hafta, Amerikan Başkonsolosluğu’na saldırının ertesi günü Atlantik Konseyi’nin Sabancı Üniversitesi ile gerçekleştirdiği “Türkiye ve Ortadoğu” başlıklı çalıştayda.

Bir dönem İsrail politikalarına yakınlığıyla bilinen Washington Enstitüsü’nde görev üstlenen ve nedense fazla ön plana çıkmayan Parris, 2006 sonunda Demokrat Parti’ye yakın Brookings Enstitüsü’ne geçince Türkiye üzerine bir dizi toplantı düzenledi. Bunların her birine hükümete yakın kişileri çağırmaya çok özen gösterdi ve bu süreçte AKP ile ilişkilerini daha da geliştirdi. Kapatma davasına başından beri eleştirel yaklaştı, hatta Amerikan yönetimini pasif kalmakla suçladı, ama AKP dışı devlet kurumlarıyla arasını bozmamaya da dikkat etti.

Borsacılar da aynı kanıda

Parris’in sözlerini önemsememin bir diğer nedeni, benzer analiz ve tahminlerin uluslararası para piyasalarında da son günlerde fazlasıyla yapılıyor olması. Batı merkezli finans kuruluşlarından heyetler son günlerde Ankara ve İstanbul’da mekik dokuyor ve peş peşe raporlar yayınlıyorlar. Başlangıçta AKP’nin kapatılma ihtimalini nerdeyse “yüzde 100” görür ve AKP ve Erdoğan sonrası dönem için spekülasyonlar yaparlarken, bir haftadır kapatılmama ihtimalinin arttığını dile getiriyorlar.

Kimlerle, hangi ortamlarda görüştüklerini belirtmedikleri için (bu durum Parris için de geçerli) bu sonuca nasıl vardıklarını tam olarak anlayamıyorsunuz. Zaten pek gerekçe de belirtmiyorlar. Bununla birlikte, “AKP ve Erdoğan’ın alternatifi yok kapatma ve yasak kararı ülkenin yıkımı olur” gibi, hiç de haksız sayılmayacak bir ön tespitten hareket ettiklerini ve “sistem herhalde ne yapıp edip bu yıkımı önleyecek bir formül bulur” şeklinde akıl ürettiklerini düşünebiliriz.

Aslında bu tür değerlendirmeler dava açıldığından beri yapılıyor ancak o “sihirli formül” bulunabilmiş değil. Bugün bu formülün bulunma ihtimalinin arttığını düşünmemize yol açacak pek bir işaret yok...

Belki bu konuda tek istisna Ergenekon soruşturmasıdır. Parris ve onun gibi düşünenler, pekala Ergenekon’un kapatmaya karşı koz olarak kullanıldığına ve AKP’nin kapatılmasını arzulayan güçlerin, soruşturmanın derinleşmesinden paniğe kapılarak geri adım atabileceklerine inanıyor olabilirler. Son günlerde böyle düşünen pek çok kişiyle karşılaştım ve kendilerine, Anayasa Mahkemesi üyelerinin oylarını Ergenekon’a bakıp belirleyeceklerini sanmadığımı söyledim. Ve şöyle devam ettim: “Normalde AKP’nin kapatılmasından yana oy verecek bir üye, Ergenekon’a bakıp vazgeçmez. Olsa olsa daha kararlı bir şekilde ‘kapatılsın’ der.”

DİĞER YENİ YAZILAR