Kafatası cumhuriyeti

Haberin Devamı

Diyarbakır İçkale’de yapılan kazılarda bulunan kafatası sayısı dün bu yazıya oturduğum sırada 23’e çıkmıştı. Sayı daha da artabilir çünkü JİTEM’den söz ediyoruz. JİTEM, bu ülkenin Kürt sorununu çözme iradesine ipotek koymuş olan çok sayıdaki resmi mekanizmanın en derinlerinden biriydı. Devletin en üst kademeleri tarafından yıllarca varlığı bile kabul edilmeyen ama bu ülkenin Kürt yurttaşları tarafından çok ama çok iyi tanınan resmi bir yeraltı örgütüydü.

Bu kafatasaları, amirleri tarafından kendilerine limitsiz açık çek verilmiş olan bir grup gaddar ve sözümona “zeki”,”kurnaz” ve “işbitirici” subayın, yanlarına bazı itirafçı katilleri alıp Güneydoğu’da acımasız bir devlet terörü estirmiş olduklarının birer kanıtıdır. Öyle ki insanın aklına ister istemez şu geliyor: Diyarbakır gibi bir ilin göbeğinde bu kadar cesedi gömmeye cüret edebildiklerine göre kırsal kesimde kimbilir ne zulümlere imza atmışlardır!

Şaşırtıcı ilgisizlik

Medyada JİTEM kazılarıyla ilgili kaleme alınan yorumların hemen hepsi, haklı bir şekilde, kamuoyunun genel olarak bu vahim gelişmeye fazla ilgi göstermemesini sorguluyor.(Bu noktada dünkü Yeni Şafak’ta Ali Bayramoğlu’nun yazısını atlamışsanız, mutlaka bulup okumanızı öneririm.) İşin çarpıcı yanı, “Kürt kamuoyu” diye tanımlayabileceğimiz kesimler de, özellikle ilk günlerde, bulunan kafatasları konusunda fazla heyecan göstermediler. Daha sonra BDP çevrelerinden, devletin tesadüf eseri bu kafataslarını bulduğu, yoksa faili meçhul cinayetleri aydınlatma gibi bir iradesi olmadığı yolunda açıklamalar geldi. Söylediklerinde haklı olabilirler ama bu neyi değiştirir ki! Eğer savcılık kazıları sürdürüyor, kayıp ailelerin yardımları ve Adli Tıp’ın çalışmaları aracılığıyla kimlikleri saptamaya çalışıyorsa, bu süreci desteklemekten ve İçkale’nin bir örnek oluşturması için gayret sarf etmekten başka bir şey yapmanın anlamı olmasa gerektir.

Fırat’ın doğusundaki Ergenekon

Ergenekon soruşturması ilk başladığında Güneydoğu’yu belirgin bir heyecan dalgası sarmış, Kürt düşmanlığıyla “derin devlet”in en has elemanı haline gelen bazı isimlerin tutuklanmasıyla heyecan doruğa çıkmış ama söz konusu yapının Fırat’ın doğusunda gerçekleştirmiş olduğu gayrımeşru işlerin soruşturmaya sahici bir şekilde dahil edilmemesiyle birlikte umutlar kırılmış, Ergenekon sürecine kuşkuyla bakılır olmuştu.

Kafatası cumhuriyeti

Ergenekon Davası’nın Fırat’ın doğusuna neden tam anlamıyla uzanmadığı üzerine çok şey söylendi, daha da söyleneceğe benziyor. Şimdilik bu tartışmayı bırakıp İçkale kazılarının yaşanan bu tıkanmayı aşmada muazzam bir fırsat sunduğunu vurgulayalım. Eğer yargı görevini layıkıyla yaparsa İçkale’de elde edilen bulgulardan hareketle bir dönemin yasadışı uygulamalarıyla gerçek anlamda hesaplaşmanın zemini kolaylıkla oluşturulabilir.

Tabii ki yargının sonuna kadar gitmesi, gidebilmesi için ortada çok güçlü bir siyasi iradenin bulunması gerekiyor. Eğer AKP hükümeti, JİTEM’in pisliklerinden sahici bir şekilde arınmak için kararlı bir şekilde davranırsa, hem Türkiye’yi daha ileri bir demokrasiye taşımış olur, hem de son dönemde kalplerini epey kırmış olduğu Kürtleri yeniden kazanma konusunda ileri bir adım atmış olur.

DİĞER YENİ YAZILAR