İstanbul Diyarbakır’ı gölgede bıraktı

Haberin Devamı

AKP’nin dünkü İstanbul mitinginin Cuma günkü Diyarbakır mitingi kadar ilgi ve merak uyandırmadığı kesindi. Fakat dünkü mitingin Diyarbakır’dakine kıyasla hayli başarılı geçtiğini söyleyebilirim. Çünkü Başbakan Diyarbakır’da Türk ve Kürt milliyetçiliklerinin arasında kalmış ve siyasiden çok duygu yüklü mesajlar vermişti. Dünse kendisini böyle bir ipotek altında hissetmediği için olacak son derece rahattı. Zaman zaman yağan yağmura ve Ramazan olmasına rağmen hatırı sayılır bir kalabalığın Kazlıçeşme’de toplanmış olmasıyla morali de yerine gelince iyi bir performans gösterdi.

Erdoğan’ın dünkü konuşmasının ana temaları “herkes için özgürlük, demokrasi, hukuk ve adalet”ti. Altını ısrarla çizdiği bir diğer husus da, 12 Eylül’de partilerin değil Anayasa paketinin oylanacak olmasıydı. Birkaç kez “evet oyları AK Parti’ye değil demokrasiye verilmiş oylardır” dedi. Konuşmasının bir yerinde “ne evet diyenler, ne de hayır diyenler bu ülkeye ihanet içinde değillerdir” demesini özellikle not ettim. Çünkü kampanya boyunca birçok AKP önde gideni, hayır oyu kullanacakları “darbeci” olmakla, “düşük akıllı” olmakla suçlayıp vatan sevgilerini sorgulamışlardı. Erdpğan’ın, oylama günü yaklaştıkça belaltı suçlamalardan arınma çabasının dikkat çekici olduğunu düşünüyorum.

Bununla birlikte Erdoğan birçok yerde CHP, MHP ve BDP’ye karşı çok sert sözler etti. MHP’yi ve lideri Bahçeli’yi adlarını anmadan “kafatası milliyetçisi” olmakla suçladı; kendilerinin Öcalan’la görüştüğü iddialarını dile getirenleri bunu kanıtlamaya çağırdı, aksi takdirde “şerefsiz” olacaklarını ifade etti.

Cephede gedik açmak

Erdoğan evet cephesinde SP ve BBP’nin, bazı sivil toplum kuruluşlarının, Hak-İş’in, Memur-Sen’in ve ayrıca bazı “bağımsız ülkücüler” ile “bağımsız Kürt aydınları”nın bulunduğunu söyledi. (Kendini solda görüp de “yetmez ama evet” diyen bazı parti ve bazı şahsiyetleri anmayı herhalde unutmuş olsa gerek.) Bağımsız tavır alanlara vurgu yapmasının temelinde, özellikle MHP ve BDP tabanında gedikler açma niyetinin yattığı ortada. Başta da belirttiğimiz gibi referandumda partilerin oylanmayacağını söylemesi de aynı stratejinin ürünü. Peki bunda ne derece başarılı olur? Miting sırasında görüştüğüm bazı iktidar partisi kurmayları, CHP tabanının hayır konusunda çok kararlı olduğunu, ama MHP’de büyük kopuşlar beklediklerini söylediler. Bu öngörülerin ne derece isabetli olduğunu sandıklar açıldıktan sonra göreceğiz ancak AKP ve Erdoğan’ın doğrudan muhalefet partilerinin tabanlarına seslenmesinin akıllıca olduğu da açık.

Yaşam tarzlarına saygı

Erdoğan dünkü konuşmasının ilk bölümlerinde herkesin yaşam tarzlarına, siyasi tercihlerine saygılı olduklarını, ayrımsız herkese hizmet götürdüklerini söyledi ve İzmir, Diyarbakır, İstanbul’da Adalar’ı örnek olarak gösterdi. 27 Temmuz 2007 gecesi AKP Genel Merkezi’nin balkonunda yaptığı konuşmayı çağrıştıran bu sözler, AKP’nin “çoğunlukçu” demokrasi yerine “çoğulcu” demokrasiye doğru evrildiğinin kanıtı olarak görülebilir mi? En azından bu yönde bir niyet bildirimi olduğu için olumlu bir çıkış olduğu kesin.
Fakat ayrımcılığa karşı olduklarını göstermek için Alevi ve Sünniler arasında hiçbir ayrım yapmadıklarını vurgulayan AKP Lideri’nin konuşmasının sonraki bölümlerinde şiir okuduğu için aldığı cezadan “Yagıtay’daki bir mezhep grubu”nu sorumlu tutması son derece yadırgatıcıydı. Erdoğan’ın kastettiği hiç kuşkusuz Alevi kökenli bazı yüksek yargı üyeleridir. Bu kişiler gerçekten Alevi olabilirler ve Erdoğan’a haksızlık yapmış olabilirler. Ama onların tutumlarını mezhepleriyle ilintilendirmenin, Erdoğan’ın o çok sevdiği deyimle “bu ülkenin Başbakan’ına” yakıştığını sanmıyorum.

DİĞER YENİ YAZILAR