IŞİD’in (Irak Şam İslam Devleti, yeni adıyla sadece İslam Devleti, yani İD) Musul’u ele geçirip bir İslam devleti, hatta hilafet kurduğunu ilan etmesiyle birlikte bölgenin zaten hayli kırılgan olan dengeleri alt üst oldu. Zaten Suriye’de Kürtlerle, PKK çizgisindeki PYD ile savaşan IŞİD’in tahminlerden önce Irak’ta da Kürtlere saldırması işleri iyice karıştırdı. IŞİD, Şengal, Mahmur gibi peşmergelerin kontrolündeki yerleşim birimlerini kolaylıkla düşürerek bölgenin yükselen gücü olduğunu bir kez daha tescilledi.
Fakat bu süreçte kendine yeni ve dişli bir düşman da kazanmış oldu: PKK. Öyle ki, Kürdistan topraklarında IŞİD’in ilerleyişinin durdurulmasında, Şengal’de Ezidilerin kurtarılmasında kritik bir rol oynayan, muhtemel bir saldırıya karşı Kerkük’e takviye birlikleri yollayan PKK, bölgenin bir diğer yükselen gücü olarak tüm dünyanın dikkatlerini üzerine çekti.
Hem amatör, hem profesyonel
Irak ve Suriye’nin çok şeylere gebe olduğu kesin. Ancak işler o kadar karışık ki herhangi bir öngörüde bulunmak kesinlikle mümkün değil. Bununla birlikte bölgenin iki yükselen gücünü, yani PKK ile IŞİD’i karşılaştırarak bazı ipuçları elde edebiliriz. Önce iki hareketin bazı ortak yönlerine bakalım:
- PKK ve IŞİD’de yer alanların ezici bir çoğunluğu davalarına sonuna kadar bağlı ve ölümden korkmuyor.
- Ama iki hareket de kesinlikle amatör değil, son derece profesyonelce hareket ediyorlar. PKK’nın 30 yıllık bir silahlı faaliyet tarihi var. IŞİD ise 1990 ortalarından itibaren gelişen El Kaide’nin mirasçısı. PKK kadar olmasa da IŞİD bünyesinde de dünyanın dört bir tarafında savaşmış kişiler var.
- Her iki hareket de “uluslarötesi” bir profile sahip. PKK içinde farklı ulus devletlerden Kürtler ve az sayıda olsalar da Kürt olmayan kişiler yer alırken IŞİD ise El Kaide geleneğini sürdürerek İslam dünyasının dört bir tarafından gönüllüleri “ümmetçi” bir perspektifte cezbetmeyi biliyor.
İki farklı kadın profili
Farklılıklara gelecek olursak:
- PKK ile IŞİD’in arasındaki farkı “birisi etnik, diğeri dini temelli” diye tarif etmeye çalışmak son derece yanlış olacaktır. Zira birbirine taban tabana zıt, bambaşka dünyaları hedefleyen iki hareket söz konusu. Aslında uzun uzun konuşmaya gerek duymadan PKK ve IŞİD’de kadının yerini karşılaştırmak yeterli olacaktır. Nitekim uluslararası haber ajansları son günlerde Kürdistan’da yaşanan çatışmalardan çok sayıda PKK çizgisindeki YPJ (Suriye) ve YJA STAR’a (Türkiye) bağlı kadın savaşçıların fotoğraflarını servis ediyor. IŞİD hakkında da genellikle esir aldıkları kadınlara yaptıkları iddia edilen zulümler anlatılıyor.
- PKK kendi toprağını savunma iddiasındayken, her ne kadar Irak ve Suriye’deki Sünni Araplardan belli ölçülerde destek alıyor olsa da IŞİD “işgalci, istilacı” bir görünüm veriyor.
PKK’nın önü iyice açık
Her iki harekette de, mesela Bağdat ve Erbil gibi merkezlerde pek karşılaşmadığımız güçlü bir “stratejik akıl” mevcut. Mesela IŞİD Musul’dan sonra Bağdat’a yöneliyor görüntüsü vermiş, PKK yönetimiyse buna aldanmayıp Erbil’e, muhtemel IŞİD saldırılarına karşı özellikle Şengal’de birlikte mücadele etmeyi teklif etmiş ama cevap alamamıştı. Şimdi Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani Mahmur siperlerinde PKK komutanlarına destekleri için teşekkür edip kendileriyle fotoğraf çektiriyor. Kandil’den yapılan açıklamalarda PKK yöneticilerinin IŞİD ile mücadeleyi her şeyin önüne koyduğu, Erbil yanaşmasa da bunu tek başlarına, sonuna kadar sürdürmeye kararlı oldukları anlaşılıyor.
Bu bağlamda Murat Karayılan’ın IŞİD’e yönelik şu sözlerinin altını çizmek gerekiyor: “Ey uluslararası çete İŞİD! Ey İŞİD! Kürt halkı yalnız değildir. Bunu böyle bil. Bu saldırılarına devam eder isen, sana karşı devreye koymadığımız şeyler var. Bunları devreye koyacağız. Pişman olursunuz. Bir an önce bu vahşetinize son verin. Vahşet uygulamayın.”
Karayılan’ın IŞİD’I ne ile tehdit ettiği hakkında bir fikrim yok. Ancak PKK-IŞİD çatışmasının iyice kızışacağını, bölgenin yeniden yapılanmasını hızlandıracağını ve bundan üstün çıkacak tarafın yeni statükoda çok avantajlı bir duruma geleceğini kestirebiliriz.
14 Haziran’daki yazımı “PKK birinci Körfez Savaşı ve Irak’ın işgalinden büyük ölçüde kârlı ve güçlenerek çıktı. Suriye ve Irak’taki yaşanan krizlerden de benzer şekilde istifade etmek isteyen örgütün önü bugün itibariyle büyük ölçüde açık görünüyor” diye bitirmiştim. O paragrafı bu yazıya taşımanın hiçbir sakıncası yok.