Salı ve çarşamba günlerini, foto muhabiri arkadaşım İlker Akgüngör ile Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde, daha çok da Erbil’de geçirdik. İlker ile üç kez daha Kürdistan’a gitmiştik. İlki 10 yıl önceydi, Irak’ta iç savaş sürüyor ama Kürtleri çok da fazla etkilemiyordu. Onlar bir taraftan savaşın kendilerine sirayet etmesini engellemeye çalışırken asıl olarak kendi devletlerinin inşasıyla meşgullerdi. Geçen yıl Nisan ve bu yıl Ocak ayında gittiğimizdeyse hızla kalkınan, büyüyen ve zenginleşen, dünyanın dört bir tarafından (tabii Türkiye’den de) yatırımcılar için tam bir cazibe merkezi olmuş bir Kürdistan’a tanık olmuştuk.
Bu seferse atmosfer tamamen değişmişti. Hızın yerini sakinlik, gürültünün yerini sessizlik, heyecanın yerini kaygı ve korku almıştı. Ve bütün bunlara IŞİD’in (Irak Şam İslam Devleti, yeni adıyla da İslam Devleti-İD) Şengal ve Mahmur’u alıp Erbil’in yakınlarına kadar gelmesi neden olmuştu.
Herkesin dilinde IŞİD (Kürtçe kısaltmasıyla DAİŞ) vardı. IŞİD’in Kürdistan topraklarında işgal, istila ve katliam yaptığı haberleri gelince çok sayıda yabancı ülkeyi terk etmiş, Kürtler içinde de daha güvenli olduğu düşünülen Türkiye ve İran sınırlarına yakın bölgelere göçlerin olmuş. Görüşmelerimden çıkardığım kadarıyla ABD’nin hava harekatı ve Şengal ile Mahmur’da IŞİD’e direnilmesi, bu bağlamda Mahmur’un geri alınıp Şengal’de Ezidilerin önemli bir kısmının bir soykırımdan kurtarılmasıyla Kürtler belli bir rahatlama yaşamışlar. (Şengal ve Mahmur’da IŞİD’e karşı savaşta PKK çizgisindeki YPG ve HPG savaşçılarının kilit bir rol oynamasını ve bunun bölgedeki dengeleri nasıl etkilediği konusunu yarın geniş bir şekilde ele alacağız.)
IŞİD şaşırtıyor
Irak Kürdistanı’nda geçirdiğim iki günde, IŞİD’in yol açtığı değişimi anlama ve anlatmada eskiye ait veri, değer ve kriterlerin yetmediğini net bir şekilde gördüm.
Şöyle ki Haziran başında IŞİD’in Musul’u ele geçirip burada bir İslam devleti, hatta hilafet ilan etmesi üzerine birçokları gibi ben de, Irak’ın, Kuzey’de Kürt, Güney’de Şii Arap, geri kalan bölgelerde de Sünni Arap olmak üzere üç parçaya bölünmesinin kaçınılmaz olduğunu düşünmüştüm. Aslında bunda pek yanılmış sayılmayız.
Ne var ki IŞİD’in, Musul’un ardından Bağdat’a yönelmesi, Irak’taki esas kavganın mezhep farklılığı üzerinden Araplar arasında yaşanacağı, bundan da en fazla Kürtlerin istifade edeceği yorumlarını beraberinde getirmişti. Bu bağlamda Kürtlerin yeni kaotik durumu gerekçe gösterip yıllardır arzuladıkları bağımsız devlet ilanını öne alacağı tahminleri yapılıyordu. Ancak böyle olmadı. IŞİD Bağdat’a ve ülkenin güneyine yönelmek yerine rotasını kuzeye kırdı ve Kürtlere saldırmaya, Kürdistan topraklarını işgal etmeye başladı. Bu saldırılar da Kürdistan yönetiminin sandığımız gibi bağımsız devlet olmaya fazlasıyla hazır olmadığını, aslına bakılacak olursa kendi ayakları üzerinde durmakta, kendi topraklarını tek başına savunmakta bile zorlandığını gösterdi.
Vahşet kayıtlarının yarattığı dehşet
Peki IŞİD bu kadar kısa sürede nasıl bu kadar etkili oldu? Bu konuda çok şey söylendi, daha da söylenecek. Ancak Kürdistan’daki temaslarımızdan IŞİD’in gerçek gücünden ziyade imajının çok daha baskın olduğuna tanık olduk. IŞİD insanlara korku ve dehşet salıyor ve bunu da esas olarak medya, daha çok da sosyal medya üzerinden gerçekleştiriyor. El Kaide sosyal medyayı küresel şebekesi içindeki iletişim için kullanıyordu. IŞİD ise bunu propaganda için çok geniş ve başarılı bir şekilde kullanıyor.
Bu bağlamda geçen yıl yaptığımız bir tartışmayı yeniden gündeme getirebiliriz. IŞİD ve benzeri örgütler farklı yer ve zamanlarda gerçekleştirdikleri infazları kaydedip bunları sosyal medyada dolaşıma sokuyorlar. Çok kişi bu vahşet görüntülerini olabildiğince paylaşarak bu yapıları teşhir ettiklerini, onlarla mücadele ettiklerini sanıyorlar ama kesinlikle yanılıyor; hatta tam tersine dolaylı olarak bu örgütlerin propagandasını yapıyorlar.bunların çoğu zaten bu örgütler tarafından çekilip dolaşıma sokuluyor. Kendilerine zarar verecek olsa herhalde bunları kaydedip yaymazlardı. bu vahşet görüntülerinin dolaşımından hiç ama hiç rahatsız olmadıkları açıktır. Ki bunun son örneği Amerikalı foto muhabiri James Foley’in infaz edilmesi ve bunun kaydının IŞİD tarafından dolaşıma sokulmasıdır.
İşte Irak Kürdistanı’nda bu türden propagandaların ne kadar etkili olduğunu, Kürtlerin IŞİD ile savaşa daha baştan büyük bir moralsizlikle girmiş olduklarını gözledik. Dolayısıyla bir kez daha tekrarlamak istiyorum: Bu vahşet videolarını izlemeyin, yaygınlaşmasına katkıda bulunmayın...