Hükümet, tezkere, Kobani, Öcalan: Bir dizi tuhaflık

- Siyasi iktidarın sözcüleri ilk andan itibaren (IŞ)İD’e karşı uluslararası koalisyona katılmayacaklarını çok ayrıntılı ve kati bir biçimde anlattılar. Buna karşılık CHP Türkiye’nin koalisyonda yer alması gerektiğini savundu.

- Koalisyon meselesinin kapandığını sandığımız bir anda ABD Dışişleri Bakanı John Kerry “Türkiye ön cephede yer alacak” dedi. “Temennisini dile getiriyor herhalde” yorumları yapılırken Cumhurbaşkanı Erdoğan New York’ta Kerry’yi doğruladı.

- Tezkerede (IŞ)İD adının bir tek yerde geçmesi, buna karşılık Suriye rejimi ve PKK’ya atıflarda bulunulması, hükümetin tek amacının (IŞ)İD ile mücadele olmadığı düşüncesine kapı araladı.

- ABD başta olmak üzere koalisyona katılan ülkelerin kara harekatının söz konusu olmadığını kayda geçirmiş olmalarına rağmen tezkere yabancı ülke birliklerinin Türkiye’de konuşlanması maddesi de eklendi.

Birdenbire değişenler

- 2003 yılındaki 1 Mart tezkeresinin geçmemesi için üstün gayret göstermiş (ve bu nedenle tüm savaş karşıtlarının sempatisini haklı olarak kazanmış) olan zamanın Başbakan Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu şimdiki tezkerenin önde gelen savunucusu oldu.

Haberin Devamı

- Düne kadar hükümetle birlikte koalisyona katılmanın yanlış olduğunu savunan birçok kişi de birdenbire koalisyonda yer almanın erdemlerini anlatmaya başladılar.

- Amerikalı yetkililerle görüşmelerde “kesinlikle tek bir Türk askerinin savaşa dahil olmayacağı”nı söylediklerini medyaya sızdırmış olan Genel kurmay yetkilileri de tutum değiştirip harekat planları yapmaya başladılar.

- Hükümet, koalisyona katılmaya sıcak bakan CHP’yi tezkereye ikna etmek için herhangi bir gayret göstermedi. HDP de asıl amacın (IŞ)İD ile savaşmak değil Kürt hareketini Suriye’de etkisizleştirmek olduğu iddiasıyla hayır oyu vereceğini açıkladı. Buna karşılık MHP tezkerenin yanında yer aldı. Sonuçta CHP ile MHP ve AKP ile HDP arasında var olduğu sanılan yakınlaşmaların yerini AKP-MHP ve CHP-HDP ittifakları aldı.

- Tezkereye Kürtler dışında çok ciddi bir toplumsal tepki gelmiyor. Halbuki 1 Mart 2003 tezkeresinde, İslami kesimi de kapsayan çok etkili bir savaş karşıtı hareketlilik vardı.

Haberin Devamı

- Başbakan Davutoğlu, tezkereye karşı çıkanları (IŞ)İD’ci olmakla suçladı ki özellikle HDP ile aynı siyasi çizgideki silahlı güçlerin ve hatta Kobani’de olduğu gibi halkın, öncelikle Suriye, ardından Irak’ta (IŞ)İD ile kıran kırana savaştığı ortada.

- Davutoğlu’nun söylediklerinin aksine, ilk olarak Kandil’deki KCK/PKK yöneticileri tarafından dillendirilen, (IŞ)İD’in asıl hamisinin AKP hükümeti olduğu iddiası Kürt siyasi hareketinin tabanında giderek yayılıyor ve tepkiler sokaklara taşıyor.

Öcalan’ın iyimserliği

- Fakat gerek Davutoğlu ile görüşen HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, gerekse HDP heyetini kabul eden Abdullah Öcalan bu iddiayı sahiplenmeyip hükümete yönelik ılımlı mesajlar verdiler. Her iki isim tezkere konusunda da keskin tutum almadı.

- Bu bağlamda Öcalan, “Kobani kuşatması sıradan bir kent kuşatması olmanın çok ötesinde, sadece Kürt halkının demokratik kazanımlarını hedeflemekle kalmayıp Türkiye’yi de yeni bir darbe sürecine sokacaktır. Bu katliam girişimi amacına ulaşırsa hem süreci sonlandıracak, hem de yeni ve uzun sürecek bir darbenin temellerini atacaktır” diyerek, adını vermediği, hükümet dışı bazı odakları işaret etti.

Haberin Devamı

- Öcalan, yine ad vermedi ama “Devlet içinde de halen çözüm odaklı davrananlarla imha sığlığından medet umanlar arasında bir gel git yaşandığı gözlenmektedir” diyerek çözüm sürecinin tıkanmasının esas kaynağı olarak devleti gösterdi.

- Öcalan, bütün bu rezervlerine rağmen, Kobani nedeniyle sürecin sona erdiğini veya ermekte olduğunu ileri sürenlerin aksine, son bakanlar kurulu kararıyla birlikte “müzakere iradesinin pratikleşmesinin önünde hiçbir engel kalmamıştır” diyerek süreç konusunda son derece iyimser bir görüntü verdi.

Son söz: Bütün bu tuhaflıklardan hareketle, hükümetin, tezkere ve sonrasında olacaklar/olabilecekler; Kürt siyasi hareketinin temsilcilerinin de siyasi iktidarla yürüttükleri görüşmeler hakkında kamuoyuna yeterince şeffaf davranmadıklarını söyleyebiliriz.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR