Daha önceki dönemlerde de seçimle işbaşına gelmiş hükümetlerin müdahaleleri ve müdahale girişimleri yaşanmış olduğunu biliyoruz. Fakat son YAŞ’ta iplerin tamamen sivilllerin elinde olması asker-sivil ilişkileri, dolayısıyla Türk demokrasisi açısından tarihi bir öneme sahiptir ve tabii ki olumludur.
Ülkenin kaderine yıllardır hükmeden askerlerin siyasi etkilerinin her geçen gün daha da azalması içerde ve dışarda çok kişi ve çevreyi şaşırtmışa benziyor. Ancak AKP iktidarı sürecinde, özellikle de son üç yılında yaşanan olağanüstü iktidar savaşlarının ve bunlara bağlı olarak meydana gelen değişim, dönüşüm, altüst oluşların derinlemesine analiz edildiğinde pek de şaşıracak bir şey olmadığı görülecektir.
Evet bu yılki YAŞ kararları çok karmaşık, inişli çıkışlı ve sert bir sürecin ürünüdür. Bu süreçte ilk aklımıza gelen gelişmelerden bazılarını sıralayacak olursak: Ergenekon, Balyoz gibi soruşturmalar, AKP’ye açılan kapatma davası, Kürt sorununun yeniden tırmanması ve “demokratik açılım” ile son Anayasa paketiÖ Bu gelişmelerin hemen herbiri derin tartışma ve çalkantılara yol açtı, buna bağlı olarak toplumdaki kutuplaşmalar daha da keskinleşti ve kestirmeden söyleyecek olursak sivil iktidar, bu mücadelelerden büyük ölçüde galip çıktı.
Büyükanıt vakası
Kuşkusuz sivil iktidar (kısaca AKP hükümeti ve Cumhurbaşkanı Gül’ün) bu başarısını birçok şeye borçludur. Öncelikle ordu üst kademesinin kendilerine aşırı güvenmeleri ve AKP’lileri küçümsemeleri bu süreçte çok belirleyici bir rol oynadı. Bu açıdan Yaşar Büyükanıt dönemi çok tipik ve sarsıcı bir örnektir. Görevdeyken Türkiye’nin durumunu “15 Mayıs 1919’dan daha kötü” olarak tanımlayabilmiş olan Büyükanıt, internete koyduğu bir muhtırayla Türkiye’yi “özde laik” yapacağını sanmış ve ordunun etkisizleştirilmesi sürecine çok büyük bir katkı sağlamıştı. Birçok emekli askerin aksine Büyükanıt’ın emekli olduktan sonra neredeyse hiç konuşmuyor olması Türkiye’de bir dönemin kapanmış olduğunun kanıtıdır.
TSK üst düzeyinin beceriksizliğine, geleneksel olarak herşeyi ordudan bekleyen “sivil” çevrelerin basiretsizliğini de eklemek lazım. Çok şikayetçi oldukları AKP iktidarını devre dışı bırakma görevini her zaman olduğu gibi TSK’ya yükleyen bu çevrelerin yaptığı, her yeni genelkurmay başkanından umutlanıp kısa süre sonra da “bu da kalıbının adamı değilmiş” diye yakınıp yenisini beklemekten öteye gidemedi. Bu yılki YAŞ’la birlikte TSK üst kademesinin olması gerektiğine uygun bir şekilde sivil iktidar tarafından şekillendirilmiş olmasıyla birlikte bu teselliden de mahrum kalmış durumdalar.
Askerin etkisizleştirilmesi sürecinde sivi iktidar içerde ve dışarda çok güçlü destekler aldı ve başarılı her aşamanın ardından bu desteklerin daha da arttığını görüyoruz. Herşeyden önce AKP’nin ülkenin her bölgesinde son derece etkili bir parti olduğunu hesaba katmak gerekiyor. AKP ve yöneticilerin “dindar” kimlikleri, bu partiye yakın olmasalar bile dindar kesimlerin kritik anlarda onlara yardımcı olmalarını sağlıyor. Bunlara ek olarak, son referandum sürecinde olduğu gibi, iktidar partisinin karşısındaki blokta gedikler açabilme imkanlarına sahip olduğunu görüyoruz.
Paylaşım savaşları kapıda
Tabii bu noktada medya çok kritik bir rol oynuyor. AKP’nin kendisine yakın bir medya yaratma projesi kısmen başarılı oldu. Ama medyada en büyük desteği, doğrudan “AKP’ci” olarak tanımlanamayacak medya kuruluşları ve gazetecilerden aldıkları muhakkaktır. Bu noktada Fethullah Gülen cemaatinin medya imparatorluğuyla Taraf Gazetesi’nin özel bir yer ve rolleri olduğunun altını çizmek lazım.
Gülen cemaati demişken, bu grubun, sivil toplum ve medyadaki yapılanmalarına ek olarak, bürokrasideki, özellikle polis, adliye ve nedense pek dile getirilmemekle birlikte TSK içindeki taraftarlarını da hükümetin askeri etkisizleştirme kavgasına aktif bir şekilde katmış olduğunu akılda tutmak lazım.
Sonuç olarak şu ana kadarki iktidar savaşlarının galip ve mağlupların iyice şekillendiğini söyleyebiliriz. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde yeni tür iktidar mücadelelerine, özellikle kazanan (veya kazandıklarını düşünen) taraflar arasında paylaşım savaşlarına tanık olmamız mümkün.
Galipler ve mağluplar iyice netleşirken
Haberin Devamı