Eğer CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 29 Ekim akşamı Çankaya Köşkü’ndeki resepsiyona katılmış olsaydı hiç tartışmasız bir şekilde en büyük, hatta belki de tek ilgi odağı olacaktı ve CHP’lisi, AKP’lisi, MHP’lisiyle tüm Türkiye uzun bir süre onu konuşacaktı. Ama olmadı. Kılıçdaroğlu böylece liderliğini kanıtlamak için eline geçirmiş olduğu mükemmel bir fırsatı (daha) heba etmiş oldu.
Kılıçdaroğlu resepsiyona katılmayacağını açıklarken çok ayrıntılı ve güzel bir şekilde, bu kararının Hayrünnisa Gül’ün kıyafetiyle (başörtüsüyle) hiçbir ilgisi olmadığının altını çizdi. Peki Kılıçdaroğlu, parti tabanındaki “başörtüsü karşıtları”ndan çekindiği veya onları memnun etmek için değilse neden katılmadı resepsiyona? Şahsen ben anlayamadım ve bu saatten sonra pek merak da etmiyorum. Ancak şunu çok iyi biliyorum: Kamuoyunun ezici bir çoğunluğu, açıklaması ne olursa olsun, Kılıçdaroğlu (ve diğer CHP’lilerin) Hayrünnisa Gül ile bazı davetlilerin başörtüleri yüzünden Köşk’e çıkmadığını düşünüyor.
Tıpkı askerler gibi! Herhalde TSK üst
kademesinin “alternatif” bir resepsiyon düzenlemesi ve Çankaya’ya birkaç kişiyle ve kısa süreli de olsa uğramamasının başka bir gerekçesi yoktur. İyi de şu ana kadar gündeme gelmemek için olabildiğince özen gösteren yeni Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner ve diğer kuvvet komutanları bu protestoyla neyi hedeflemiş olabilirler? Daha açık soracak olursak: AKP’nin tek başına iktidara gelmesi ve özellikle de Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte TSK üst yönetimi, farklı gerekçelerle (bahanelerle) değişik şekillerde kimi uyarı ve protestolarda bulundular. Bunların hiçbirinden herhangi bir şey elde etmediklerini, tam tersine AKP ve Gül’ü daha da güçlendirdiklerini biliyoruz. Her şey bu kadar ayan beyan ortadayken TSK’nın yeni komuta kademesi bu yanlışta neden inat ve ısrar eder?
Teminat kavgası
Tekrar CHP ve Kılıçdaroğlu’na dönecek olursak aynı anlamsız inat ve ısrarla karşılaşıyoruz. Halbuki CHP lideri “türbanı biz çözeriz” diye ileri atıldığında, partisi içinde belli bir dirençle karşılaşmış ama genel kamuoyunda hayli ilgi ve ümit uyandırmıştı. Fakat çözüm ihtimali garip şekilde “teminat isteme” ve “teminat vermeye yanaşmama” inatlaşmasıyla suya düşmüştü.
Tam da bu nedenle Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu Kılıçdaroğlu’nun imdadına yetişti. Parti içinde epey popüler olan Grup Başkanvekili Muharrem İnce’yi zor durumda bırakma pahasına önce katılmama yolunda bir kararları olmadığını, ardından milletvekillerini serbest bıraktığını ilan etti. Kendi kararını son ana kadar açıklamamasıysa, doğal olarak katılacağı şeklinde yorumlandı. Ama o partiye yakın çevrelerden gelen telkinlere de itibar etmeyerek
Köşk’e gitmedi.
Muhtemel sonuçlar
TSK ve CHP’nin bu inat ve ısrarlarının sonucu ne olur? Sanmıyorum ki bu davranışları bu iki kurumun lehine sonuçlara yol açsın. Başbakan Erdoğan daha ilk günden TSK’nın ayrı resepsiyon düzenlemesine çok sert eleştiriler yöneltti. Aynı zamanda “başkomutan” olan Gül’ün de bu durumdan çok rahatsız olduğunu kolaylıkla kestirebiliriz. Ve diğer önemli husus, sivil-asker ilişkilerinde yeni krizler çıkacağı ve bunlardan TSK’nın olumsuz etkileneceğidir.
Cumhurbaşkanı Gül’ün, son dönemde hakkında hep olumlu sözler ettiği Kılıçdaroğlu’na karşı üslup ve tavrını gözden geçirmesi de önümüzdeki süreçte pekala mümkündür. Bu da Kılıçdaroğlu’nun devlet işlerinden iyice dışlanması anlamına gelebilir.
Galip ve mağlupları baştan belli olan bir kriz
Haberin Devamı