Seçim mitinglerini çok seven bir gazeteciyim. Örneğin 2007 genel seçimlerinde 40’ı aşkın miting izlemiştim. Fakat bu yerel seçimler Gülen cemaati ile AKP hükümeti arasında bir tür meydan muharebesi şeklinde geçtiği için hiç miting izleme heyecanı duymadım. Ama perhizimi AKP’nin dünkü Diyarbakır mitingi için bozdum. Bunun çok kişisel bir nedeni var: 2004 yerel seçimlerinden bu yana AKP Lideri Erdoğan’ın İstasyon Meydanı’nda düne kadar yapmış olduğu bütün mitingleri izledim, bu sırayı bozmak istemedim.
İzlediğim toplam 6 miting içinde dünkü mitingi herhâlde hiç unutmayacağım. Bunun nedeni de kuşkusuz Erdoğan’ın konuşmasını kısık sesle yapmış olması. Diyarbakır öncesi Van’da yine kısık sesle miting yapan Erdoğan’ın kısa bir selamlama konuşmasıyla yetinmeyip yaklaşık 45 dakika kürsüde kalması şehre verdiği önemi gösteriyor. Bunun dışında gerek kalabalık, gerek katılanların coşkusu bakımından önceki mitinglerden pek farklı bir olay yaşanmadı. Hatta sonuncusunun en az renkli miting olduğunu da söyleyebilirim.
BDP ve Kürtçe realitesi
Bunun herhâlde önde gelen nedeni bölgedeki ve Diyarbakır’daki BDP realitesi. Örneğin 2007 yerel seçimleri öncesinde Erdoğan bu ilin belediyesini alma konusunda az da olsa bir umut taşıyordu; bu sefer gördüğüm kadarıyla o da yok. AKP adayı Galip Ensarioğlu olabildiğince oy almaya çalışıyor muhakkak ama onun da seçilme beklentisi içinde olduğunu görmedim.
Bir diğer husus, hiç kuşkusuz cemaat ile süren kıyasıya savaşın bölgede de ana, hatta belki de tek gündem maddesi olması. Mesela meydanda şöyle bir pankart vardı: “Bir uzun adam düşünün, ulusalcıları, terör lobisini karşısına alıp Kürt meselesini çözmeye çalışıyor. CHP’yi karşısına alıp baş örtüsü meselesini çözüyor. Paralel-i karşısına alıp eğitimi millileştiriyor...”
Gün boyu sohbet etme imkânı bulduğum her düzeyde AKP’linin hâlâ bu savaşın şokunu atlatamamış olduğunu gördüm. Dikkatimi çeken bir diğer nokta da cemaate herhangi bir derecede anlayışla yaklaşan kimse olmaması. Bunun asıl nedeni cemaatin Kürt sorununa ve çözüm sürecine bakışı olsa gerek. Zira bölgedeki AKP tabanı ve yöneticileri sürece dört elle sahip çıkıyorlar ve en azından bu nedenle cemaate karşı Erdoğan’a kayıtsız şartsız destek veriyorlar.
Süreçten söz etmişken, Diyarbakır caddelerinde billboard’larda AKP mitinginin Türkçenin dışında Kürtçe ve (ben görmedim ama söylenene göre) Zazaca ilanlarının asılmış olması. Ayrıca büyükşehir ve ilçe belediye başkan adayları da kendi fotoğraflarının yanına Erdoğan’ınkini de ekleyerek bol miktarda Kürtçe pankart hazırlamışlar. Daha önceki seçimlerde böyle bir olaya tanık olmamıştım.
Erdoğan’ın öfkesi
Türkiye 25 Mart’ta “turbun büyüğü”nü beklemiş ama bir şey çıkmamıştı. Ancak dün gündüz saatlerinde yayınlanan Suriye üzerine strateji toplantısının ortam dinlemesi kayıtları hiç beklenmedik bir şoka neden oldu. Erdoğan’ın da bunu hiç beklemediği belli oluyordu. Konuşmasında bu konuya epey geniş yer ayırdı, bunu yapanları “ahlaksız” ve “namussuz” olmakla suçladı. O konuşurken YouTube’a da erişim yasağı konduğu haberi geldi. Ancak elimdeki tablet bilgisayardan, tıpkı Twitter yasağında olduğu gibi, aynı yöntemlerle YouTube‘a girebildim.
Mitingin bitmesinden sonra gazetemiz yazarı Hüseyin Yayman ile ayaküstü sohbet ettiğimiz Başbakan konuyu hemen bu yasağa getirdi ve tabii ki savundu. Ben de kendisine “yasaklıyorsunuz ama ben 5 dakika önce YouTube’a girebildim“ dediğimde şu karşılığı verdi: “Olsun, ama benim bunu yapmam gerekiyor. Nasıl bir ihanet içinde olduklarını görmüyor musunuz? Seçimden sonra YouTube konusunda ABD’deki gibi bir düzenleme yapacağız.”
Erdoğan’ın nasıl bir düzenleme yapacağını bilmiyorum ama cemaat ile sürdürdüğü savaşın onu epey yorduğunu, ilginç bir şekilde bu yorgunluğun onu iyice motive ettiğini, kısacası bu savaşı neredeyse bir “yaşam biçimi” hâline getirmiş olduğunu söyleyebilirim.
Egemen Bağış notu
İstasyon Meydanı’nda eski AB Bakanı Egemen Bağış ile karşılaştım. “Nekrofili” tweet’ini Siirt’ten, çözüm süreci ve ona karşı çıkanlar bağlamında attığını, Berkin Elvan’ın hayatını kaybetmesi ve cenazesiyle kesinlikle hiçbir ilgisi olmadığını söyledi.