Devlet nihayet açlık grevcilerinin sesini duydu

Haberin Devamı

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Ankara Sincan Cezaevi’nde açlık grevinde 43 günü dolduran mahkumlarla da görüştü. Ziyaret sonrası yaptığı basın toplantısında söylediklerinden hareketle açlık grevinin bitmesi yolunda umutlananlar da oldu, tam tersine hayal kırıklığına kapılanlar da. Hatta yurtdışından yayın yapan PKK’ya yakın bazı yayın organları, Ergin’in Sincan ziyaretini, devletin açlık grevlerine müdahale hazırlığının ilk etabı olarak göstermeye çalıştılar.

Dün Ergin’le cezaevi ziyaretinden sonra görüşme imkanım oldu. Kendisine ilk olarak “açlık grevine müdahale” iddialarını sordum, “kesinlikle böyle bir şey yok” cevabını aldım. Ergin Sincan’da açlık grevi yapan 26 mahkumla görüşme imkanı bulmuş. Özellikle PKK davalarından müebbet hapse mahkum olmuş bazı erkek eylemcilerle sohbetlerini “son derece düzeyli” olarak tanımladı.

O ses duyuldu

Ergin, eylemcilere “Eğer sesinizi duyurmak için açlık grevine gittiyseniz bu ses duyuldu. Kendi bedenleriniz, kendi sağlığınız, sizi sevenler ve sevdikleriniz için bu bayram arefesinde bu eylemden vazgeçin” diye seslendi. Kendisine bu çağrısına olumlu yanıt almasının mümkün olup olmadığını sorduğumda şu cevabı verdi: “Bu biraz da niyet meselesi. Eğer bu eylemi organize edenler bağcı dövmek değil de üzüm yemek istiyorlarsa neden olmasın?”

Galiba sorun niyet noktasında düğümleniyor. 12 Eylül’de başlayan açlık grevinin iki temel talep üzerinde yükseldiğini biliyoruz: 1) Abdullah Öcalan’ın tecridinin kaldırılması;

2) Anadil üzerindeki engellere son verilmesi.

Anadil talebinin de iki ayağı bulunuyor: 1) Eğitim; 2) Mahkemelerde savunma.

Ergin dün, anadilde savunma hakkının son AKP kongresinde benimsenmiş olduğunu hatırlatıp bakanlık olarak bu konudaki çalışmanın son aşamasında olduklarını söyledi. Dolayısıyla taleplerin birinin karşılanma sürecinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Ancak anadilde eğitim konusunda Başbakan Erdoğan’ın katı bir ret pozisyonunda olduğunu da biliyoruz.

Öcalan faktörü

En kritik talebin Öcalan’ın tecritinin kaldırılması olduğu muhakkak. Bu noktada da belli bir sürecin çoktan başlamış olduğunu göz ardı edemeyiz. Erdoğan devlet olarak Öcalan’la yeniden görüşebileceklerini söyledi ki bu görüşmelerin bir süre önce yeniden başlamış olduğuna dair epey işaret var. Ancak anlaşıldığı kadarıyla devlet, Öcalan’ın dış dünyayla avukatları üzerinden ilişki kurmasını bir süre daha ertelemek istiyor. Örneğin Mehmet Öcalan bir süre önce abisiyle görüştü, eğer başvurursa bu bayramda da görüşebileceğe benziyor.

Eğer kardeş Öcalan bayramda İmralı’ya gider ve abisinden açlık grevlerinin sonlandırılması yolunda bir mesaj alırsa eylemlerin bitmesi belki mümkün olabilir. “Belki” diyorum çünkü Kürt siyasi hareketi, aile üyeleriyle kısıtlı görüşme imkanı verilmesinin Öcalan’ın tecridinin bittiği anlamına geleceğini düşünmüyor.

Bir dirhem empati

Bakan Ergin’in Sincan Cezaevi ziyaretinin sorunu tek başına çözmesini beklemek inandırıcı olmaz. Ancak hükümetin açlık grevlerine yönelik ilk resmi tepkisini bu şekilde vermiş olması, yani açlık grevinin meşruiyetini tartışma konusu yapmaması; bakanın bizzat eylemcileri muhatap alması; çıkışta olabildiğince ılımlı ve yapıcı mesajlar vermeye çalışması amaçları üzüm yemek olanları bir nebze de olsa umutlandırmıştır.

Bu açıdan bakıldığında Ergin’in “Herkes sorumluluğunun gereğini yerine getirmelidir. Ama yangına benzin dökmek isteyenler varsa onlar da söz orucuna girsinler. Ya hayır konuş, ya da sus” çağrısı isabetlidir. Onun bu sözlerine şöyle bir ekleme yapmak isterim:

Hayatlarında bir gün bile hapis yatmamış, hiç işkence görmemiş, değil kendileri hiçbir yakını açlık grevine gitmemiş bazı insanlar, cezaevi-işkence-açlık grevi gibi konularda çok incitici, horgörücü, faşizan bir üslupla uluorta konuşmaktan çekinmiyorlar. Kuşkusuz bu konularda konuşmak için illa bunları yaşamış olmak gerekmez, ama bunları hiç yaşamamış insanların, yaşamış olanlara karşı asgari bir saygıya, bir dirhem empatiye sahip olmalarını beklersek fazla şey mi istemiş oluruz?

Umarım cezaevlerindeki açlık grevleri bir an önce sorunsuz bir şekilde son bulur ve bu eylem Türkiye’nin Kürt sorununu kalıcı bir şekilde çözmesine katkıda bulunur.

Her bayramda olduğu gibi bu bayramın da bizlere barış getirmesini diliyorum. İyi bayramlar.

DİĞER YENİ YAZILAR