Haberin Devamı
Perşembe günü çıkan yazımızda
http://rusencakir.com/Polemikler-uzerinden-yeni-tur-iktidar-savaslarina-bakis/2077
medyadaki polemiklerden hareketle Fethullah Gülen hareketiyle AKP hükümeti arasındaki iktidar mücadelesinin seyrini ele almış ve “yerel seçimler yaklaşırken Gülen hareketinin tutumu normalin ötesinde bir anlam taşıyor. İzlemeye ve tartışmaya devam edeceğiz” demiştik.Daha bir hafta geçmeden tartışma hız kesmediği gibi iyice yoğunlaştı. Örneğin dünkü Zaman Gazetesi’nde tam dört yazar, Ahmet Turan Alkan, Ali Bulaç, Ali Ünal ve Ekrem Dumanlı bu konu hakkında yazdı. İçlerinde cemaati en fazla temsil ettiğini düşüneceğimiz kişi, gazetenin Genel Yayın Müdürü olması nedeniyle hiç kuşkusuz Dumanlı’dır.
Onun yazısı
http://www.zaman.com.tr/ekrem-dumanli/yahu-siz-cekilin-bir-aradan_2118890.html
cemaat-hükümet ilişkilerindeki sorunları anlamamızda epey ipucu barındırıyor. Önce sonundan başlayalım. Dumanlı bir “sözde” anketten söz ediyor: “Güya cemaat içinde anket yapmışlar da büyük bir çoğunluk ‘Kim ne derse desin oyum AK Parti’ye...’ demiş (...) Bu tür uyduruk operasyonlar kitleyi kenetler, anketçilerin ağır bir tokat yemesine sebebiyet verir. Hiç gerek yok böyle palavralara.”Bu satırlardan da görüleceği gibi, tartışmanın ana eksenine yerel seçimler yerleşmeye başlamış durumda. Buna bağlı olarak cemaatin siyasi tercihi konusunda çok sayıda spekülasyon yapılıyor. Gördüğüm kadarıyla Gülen cemaatinde hem “AKP’ye mahkûm” imajından rahatsızlık, hem de AKP’ye alternatif aramaya kalkmanın doğurabileceği sonuçlar nedeniyle tedirginlik hâkim. Tabii bir de “bizden çok onların bize ihtiyacı var” düşüncesinin verdiği özgüven. Kısacası karmaşık bir durum söz konusu.
Dışarıdaki fitne
Geçen yıl 7 Şubat gününde patlak veren MİT kriziyle birlikte hükümet ile Gülen cemaati arasındaki iktidar savaşları gerçeği ortaya çıkmış, bu aleniyet kısa bir süre sonra her iki tarafı da rahatsız eder olmuştu. Öyle ki, tarafların sözcüleri defalarca, aralarında herhangi bir anlaşmazlık, iktidar mücadelesi filan olmadığını, üçüncü şahısların aralarına nifak sokmak istediğini ama fitneyi el birliğiyle bozacaklarını ifade ettiler.
Bu anlaşılır bir durumdu çünkü hükümet ve cemaat 2007 seçimlerinden sonra ittifak hâlinde, başta ordu olmak üzere Türkiye’nin eski iktidar sahiplerini tasfiye etmeyi başarmışlardı. Mağluplar da yeniden kazanabilmenin yegâne yolunun galipleri birbirine düşürmek olduğunu pekâlâ biliyorlardı. Bu nedenle onların arasına nifak sokmak için ellerinden geleni yapmaları beklenirdi.
İçerideki fitne
Ancak cemaat-hükümet ittifakının, düşmanlarının dışarıdan müdahalesi (fitne) sonucu değil de düşmansız kalmanın verdiği rahatlamayla içeriden çatladığını anlamak o kadar da zor değildi. İşte Ekrem Dumanlı’nın son yazısı, sorunun dışarıdan değil içeriden kaynaklandığını öfkeli ama samimi bir dille ifade ettiği için önemli. Örneğin Dumanlı, adlarını vermediği bir siyasetçi, bir bürokrat ve bir gazeteciyi tarif ederek, bunların zamanında kendilerine gelip AKP ve Başbakan’ı çekiştirdiklerini, ama bir süredir Gülen hareketi aleyhine tavırlar takındıklarını yazdı.
Şu sözlerinin altını çizmek şart: “Bazı sorunları bahane ederek egolarını tatmin edenler hem sırtını dayadıkları yapıya hem Türkiye’ye zarar veriyor. Üstelik sakil de kaçıyor. O yüzden işgüzar birilerine, ‘Siz çekilin aradan kardeşim; riyakârlığın âlemi yok!’ demek gerekiyor.”
Demek ki fitne “dışarıda” değil “içeride”ymiş. Bakalım, Gülen cemaati ile AKP hükümeti arasındaki sorunlar “çok eski yıllara dayanan arkadaşlık ve kardeşlik hukukunun devreye girmesiyle” çözülüp “ihtilaftan rahmet devşirilebilecek” mi?
Gelişmeleri yakından izleyip bu sorunun cevabını vermek de biz “dışarıdakiler”e düşüyor.