İktidar partisinin referandum kampanyasını “12 Eylül ile hesaplaşma” temeline oturtacağı iyice ortaya çıkmış durumda. AKP’nin bu stratejisi haklı bir şekilde “samimiyet” sorgulamasını da beraberinde getiriyor. Evet, 12 Eylül 1980’deki askeri darbe ve onu izleyen cunta yönetiminin bu ülkedeki hemen herkese zararı dokunmuştur ama bir sıralama yapılacak olursa, bugün AKP çevresinde toplanan kişilerin siyasi gelenekleri herhalde “en az zarar görenler” arasında yer alırlar. Analizimizi bir derece daha ilerletirsek, yine AKP’nin geldiği İslamcı geleneğin, 12 Eylül’ün yarattığı ortam ve atmosferden en fazla yararlananların başında yer aldığını da görürüz. Ve nihayet 30 yılını doldurmakta olan 12 Eylül rejimiyle hesaplaşma konusunda da bu akımın bugüne kadar pek bir performans sergilemediği de ortadadır.
AKP’lilerin 12 Eylül’e karşı olmadıklarını, daha ileri gidip onu desteklediklerini öne sürüyor değilim. Fakat birdenbire 12 Eylül ile hesaplaşma konusunu bu kadar öne çıkartmaları, bunu yaparken kendilerine destek vermeyenleri de “12 Eylül savunuculuğu” ile suçlamaları inandırıcı değil.
Hatırlayalım: Tam da açılımın ilk ilan edildiği geçen yılın yaz aylarında MHP’den gelen yoğun eleştiriler üzerine AKP Grup Başkanvekili kendilerine “Niye Apo’yu asmadınız? Yoksa asacak ip mi bulamadınız?” diye laf yetiştirebilmişti. Kendisine parti üst düzeyinden herhangi bir açık ayar verildiğini hatırlamıyorum. Terörle mücadele konusundaki tartışmalarda başı sıkıştıkça “Apo’yu kim asmadı?” sorusunu ortaya atan bir partinin 30 yıl önceki idamları duygusal bir şekilde ele alması, en basitinden söyleyecek olursak, kuşkulara yol açıyor.
Eğer samimiyse...
Eğer AKP 12 Eylül ile hesaplaşma konusunda gerçekten samimiyse, geçici 15. Madde’yi çoktan gündeme getirmiş olması gerekirdi. Diyelim ki belli bir zamanlama ile hareket ettiler, o durumda da şimdiki paketten ayrı olarak TBMM’ye getirir ve referanduma gerek olmadan CHP, MHP ve BDP’lilerin oylarıyla, yani neredeyse oybirliğiyle bu maddeyi kaldırabilirlerdi. Diyelim o da olmadı, “maddeleri ayrı ayrı oylayalım” çağrılarına kulak verip halkın önüne birden fazla sandık koyarlardı.
12 Eylül’den birinci derecede mağdur olmuş insanların ezici bir çoğunluğunun, AKP’nin 12 Eylül konusunu, Anayasa Mahkemesi ve HSYK’daki düzenlemeleri geçirtmek için araya kattığına inandığını düşünüyorum. En azından 12 Eylül döneminde birlikte zulüm gördüğümüz arkadaşlarımın hemen tümü bu kanıda. 12 Eylül mağdurlarının çoğu, ister devrimci, ister ülkücü, ister sendikacı, ister aydın vs. olsun onurlu, gururlu ve ayrıntıları fazlasıyla önemseyen kişilerdir. AKP’nin bu kişilerin acı, hayal ve beklentilerini bu derece araçsallaştırması en yumuşak ifadeyle ayıptır. Daha önce de yazmıştım: Normal şartlarda bu Anayasa paketine “evet” derdim fakat AKP’nin başından itibaren uyguladığı yöntemler beni paketten epey soğutmuştu. Geldiğimiz noktada, Erdoğan ve kurmaylarının (ve de destekçilerinin) şu son günlerdeki “12 Eylül ile hesaplaşma” muhabbetlerinin pakete olan her türlü muhabbetimi iyice söndürdüğünü, referandum günü sandığa gitmeme eğilimimin giderek güçlendiğini söyleyebilirim.
Daha önceleri nerelerdeydiniz?
Haberin Devamı