CHP’liler, üç madde dışında (parti kapatma, HSYK ve Anayasa Mahkemesi’nin yapılanması) Anayasa paketine evet oyu verebileceklerini, fakat Cumhurbaşkanı Gül’ün 367 ve üstü oy alacak maddeleri referanduma götürmeyeceğini önceden ilan etmesi gerektiğini söyleyerek yeni bir çıkış yaptılar. Bu çıkışın sonuç alıcı olup olmadığını tartışmadan önce bir noktanın altını çizmek gerekiyor: Bu öneriyle birlikte CHP baştan beri izlemekte olduğu stratejiyi terk etmişe benziyor.
Hatırlayalım: Ana muhalefet partisi, AKP’nin Anayasa paketine hem içerik, hem de sürecin işleyişi bakımından bütünüyle karşı çıkıyordu. Öyle ki, kısa bir süre sonra MHP de benzer bir tutum izleyince AKP, BDP ile baş başa kalacaktı. Ne var ki muhalefetin temelden itiraz ve engelleme çabalarına rağmen iktidar partisi paketten vazgeçmedi ve tartışmayı TBMM dışında sürdürmeye ağırlık verdi. AKP’nin paketi referanduma götürme konusundaki ısrarı ilk başta şaşırtıcıydı. Fakat farklı kamuoyu araştırmaları Anayasa değişikliğine halk desteğinin hiç de az olmadığını gösterince işin rengi netleşmeye başladı. Şu ana kadarki süreçte çok sağlıklı bir tartışma ortamının yaşandığı söylenememekle birlikte kamuoyunun 1982 Anayasası’nın değiştirilmesi fikrine hiç de uzak olmadığını, hatta değişime genellikle pozitif baktığını söylenebiliriz. Tabii burada ilginç bir paradoksla karşı karşıyayız: 1982 Anayasası’na, yürürlüğe girdiği andan itibaren en sistemli ve kararlı şekilde karşı çıkmış olan kesimlerin günümüzde sandık başında daha çok CHP’yi tercih ettiklerini söyleyebiliriz. Bu yüzden CHP yönetiminin, Anayasa’ya neredeyse toz kondurmaz tavrının kendi tabanında da belli rahatsızlıklara yol açtığını kestirmek zor olmasa gerek.
Dolayısıyla Baykal’ın, “üç madde dışında pakete evet” şeklinde özetleyebileceğimiz yeni stratejisiyle, toplumdaki değişim beklentisini bir ölçüde karşılamak istediğini söyleyebiliriz.
CHP sürece dahil oluyor
Bu yeni manevra CHP’yi, kenarından da olsa sürecin içine çekmiş ve MHP’yi “külliyen red” cephesinde yalnız bırakmış oluyor. Fakat bu tutum değişikliğinin pek fazla etkili ve sonuç alıcı olacağını söylemek hayli zor.
Öncelikle Gül’ün bu türden bir pazarlığı kabul edeceğini sanmıyorum. Nasıl CHP’liler, “paketi Anayasa Mahkemesi’ne götürecek misiniz?” sorusuna “O zaman bakarız” cevabı veriyorsa Köşk’ten de, daha oylama olmadan bir pozisyon deklarasyonu beklemek inandırıcı olmaz. İkinci olarak, iktidar partisinin CHP’yi sürece tam olarak dahil etme adına o üç maddeden vazgeçmesi asla söz konusu olamaz. Hepimizin çok iyi bildiği gibi AKP bu paketi o üç madde için bu kadar acele bir şekilde gündeme getirdi ve diğer düzenlemeleri, bu üç maddenin TBMM ve esas olarak da referandumda kabulünü kolaylaştırmak için pakete ekledi.
Ancak CHP, son adımına ek olarak yeni bir adım atarsa, Anayasa değişikliği sürecinin akışını gerçekten değiştirebilir. Ana muhalefet partisinin söz konusu üç kilit maddeye dokundurtmama ısrarından vazgeçmesini kastediyorum. Eğer CHP, parti kapatma, HSYK ve Anayasa Mahkemesi ile ilgili değişiklik önerilerinin TBMM Anayasa Komnisyonu’nda görüşülmesi sırasında, beklendiği gibi engelleyici bir tutum takınmak yerine iktidar partisiyle tartışmaya yanaşırsa çok şey değişebilir.
Böyle yazdığıma bakmayın, CHP’nin bu tür bir adım atma ihtimali, bugünün verileri ışığında yüzde 0’a yakın. Ama “üç madde dışında diğer değişikliklere varız” tavrı da, mesela bir hafta öncesi için imkansız görünüyordu. Özetle siyasette her şey mümkün, yeter ki siyasetçiler siyaset yapmak istesinler.
CHP ne yapmak istiyor?
Haberin Devamı