Her ne kadar Boğaziçi Üniversitesi'nde Ekonomi bölümünde birkaç yıl okumuş olsam da ekonomiden pek anlamam, anlamaya da çalışmam. Bu yüzden ekonomi konularında haber yapmamış, yorum yazmamışımdır. Buna rağmen TÜSİAD Genel Sekreteri Zafer Ali Yavan'ın, derneğin yeni yönetim kurulu tarafından 2012 Programı'nın açıklanacağı dünkü basın toplantısına davetini tereddütsüz kabul ettim.
Bunun birkaç nedeni var. Öncelikle Ümit Boyner'in TÜSİAD Başkanı olarak sergilediği (yoksa sergilemeye çalıştığı mı demeliydim?) duruşu önemsiyor, değerli buluyorum. TÜSİAD kulislerine hakim meslektaşlarım, Boyner'in, arzu etmemesine rağmen, başka talipli olmadığı için, yani bir bakıma "mecburen" ikinci kez başkan olduğunu söylüyorlar ki sebebi ne olursa olsun bu durumdan şahsen şikayetçi değilim. Bununla birlikte bir zamanlar patronların seçilmek için birbirleriyle kıyasla yarıştığı TÜSİAD başkanlığının bugün neden fazla cazip olmadığı üzerine kafa yormak, değişen Türkiye'yi anlamamıza katkıda bulunabilir.
TÜSİAD’ın demokrasi serüveni
Ama TÜSİAD toplantısını izlememin esas nedeninin başlığa çıkardığım soru olduğunu itiraf etmeliyim. Malum, TÜSİAD uzun bir süredir Türkiye'nin sivilleşmesi, demokratikleşmesi gibi konularda açık ve aktif tavırlar alarak bir bakıma 1980 öncesi imajını değiştirmeye çalışıyor. Bunda belli ölçülerde başarılı olduğu da söylenebilir. Tabii bu sürecin değişik aşamalarında bazı ağır isimlerin "bu kadarı da fazla" diye TÜSİAD olarak kamuoyuna ilan edilen kimi görüşlere karşı çıktıklarını da duyduk, hatta bazı durumlarda dernek yönetimi geri adım atmak durumunda kaldı fakat genel olarak bakıldığında TÜSİAD'ın demokrasi sicilinin parlak olduğunu söyleyebiliriz.
Ne var ki derneklerinin tavizsiz bir şekilde demokrasiden, temel hak ve özgürlüklerden yana olması, bir ülkenin büyük burjuvazisini külliyen demokrat yapmıyor. Burjuvalarının demokrasiye pek sevdalı olmadığı bir ülke de kolay kolay demokratikleşmiyor.
Geçmiş ve bugün
Başlıktaki sorunun cevabını geçmişte arayacak olursak öncelikle 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan gibi askeri müdahalelerde iş çevrelerinin hangi pozisyonları aldığını irdelemeliyiz. Aslında bu konuda pek bir çaba sarf etmeye de gerek yok, çünkü sözünü ettiğimiz dönemlerin hemen hiçbirinde TSK'ya açıkça karşı durmuş bir burjuvaziden söz edemeyiz. Hatta tam tersine demokrasiyi rayından çıkaran/çıkarmak isteyen tüm bu müdahalelerin arkasında hep güçlü bir burjuvazi desteği olmuştur.
Kaldı ki geçmişe gitmeye de gerek yok, bugüne bakalım. Örneğin Ümit Boyner dün basın toplantısına "Türk basınının zor bir dönemden geçtiğini biliyoruz. Demokrasinin temeli özgür ve bağımsız bir medyadır" diye başladı ki katılmamak mümkün değil. Öte yandan TÜSİAD'ın basın özgürlüğünün altını çizmesini bir tür "diğerkâmlık" olarak görenler de yanılırlar, zira bir süredir TÜSİAD da medyada hak ettiği ölçüde yer bulmuyor, ayrıca kimi durumlarda saldırılara maruz kalıyor.
Dernek olarak TÜSİAD basın özgürlüğüne yönelik ihlallerden şikayetçi olabilir ancak ülkemiz büyük burjuvazisinin bu konuda ağzını açmadan önce aynada kendisine bakması gerekir. Şöyle ki günümüzde basın özgürlüğü hakkındaki şikayetlerin bir bölümü siyasi iktidar kaynaklıyken önemli bir kısmının sorumlusunun da medya patronları olduğu açıktır. Çünkü Türkiye'de maalesef sansürden çok otosansürün borusu ötüyor; bazı durumlarda doğrudan siyasi iktidarın müdahalesi olmuş olabilir ancak birçok gazeteci kraldan çok kralcı patronlar ve/veya yöneticiler yüzünden işlerinden oluyor ya da pasifleştiriliyor. "Neden?" diye sorduğunuzdaysa Doğan Grubu'na yönelik vergi cezasını örnek gösteriyorlar; sanki bu konuda herhangi bir itiraz, direniş ve dayanışma emaresi göstermişler gibi.
Öte yandan küresel anlamda medya, özellikle de "yeni medya" veya "sosyal medya" diye tanımlanan sektörler alabildiğine yükseliş sergilerken, ülkemiz burjuvazisinin bu alanlardan epey uzak durduğunu gözlüyoruz. Halbuki bu alanlara yatırım yaparak hem basın özgülüğünün gelişmesine katkı sağlayabilir, hem de iyi para kazanabilirler.
Daha söylenecek çok şey var ama şimdilik bu kadar diyelim.
Büyük burjuvazimiz ne kadar demokrat?
Haberin Devamı