Önceki gün akşama doğru Twitter’daki takipçilerime şöyle bir soru yönelttim: “İktidarın stratejik yanlışları:
1) Sabaha karşı baskın ve çadırların yakılması;
2) Orantısız güç kullanımı;
3) Komplo teorileri...
Başka?”
Kısa süre içinde yüzlerce cevap geldi. İçlerinde az sayıda, hükümetin herhangi bir yanlışı olmadığını, bütün suçun eylemcilerde olduğunu söyleyenler de vardı ama ezici bir çoğunluk, hükümetten çok Başbakan Erdoğan’dan, onun da yapıp ettiklerinden çok dili ve söyleminden şikâyetçiydi. Erdoğan’ın genel olarak kendisinden olmayanlara, özel olarak da Gezi direnişçilerine ve onların destekçilerine tepeden baktığını, onları anlamak için çaba sarf etmediğini, onları küçümsediğini, aşağıladığını, ötekileştirdiğini söyleyenlerin çoğu kanıt olarak çoğunlukla aynı zamire atıf yapıyorlardı: Bunlar.
“Biz ve onlar”dan “siz ve bunlar”a
Başbakan Erdoğan’ın, direnişin ilk anından itibaren eylemcileri “bunlar” şeklinde tanımladığını biliyoruz. Bir basın toplantısı veya bir televizyon söyleşisi sırasında telaffuz edilen “bunlar” sözcüğü, belli ve bariz bir ötekileştirme ve aşağılama içermekle birlikte bir ölçüde anlaşılabilir. Ancak Erdoğan’ın Gezi direnişçilerini kendi tabanına şikâyet ederken yine “bunlar” demesinin tehlikeli olduğu açıktır.
Tehlikeli çünkü kendisine destek verenlere övgüler sıralayıp, onları “millet”in gerçek temsilcileri olarak kutsayıp, Gezi direnişçilerinden ve onlara destek verenlerden “bunlar” diye söz etmenin toplumu ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı bir söylem olduğu muhakkak. Bu noktada insanın aklına, 1980 sonlarında PKK ve Kürt meselesi bağlamında su yüzüne çıkan “biz ve onlar” söylemi geliyor ister istemez. Bu ayrıştırıcı dil bir dönem o kadar egemen olmuştu ki Güneydoğu bölgesinden “orası” diye söz ediliyordu.
Başbakan’ın söyleminde “biz ve onlar”ın yerini “siz ve bunlar” almışa benziyor ancak söz konusu olan olgu Kürt sorununa göre daha karmaşık, dolayısıyla anlaşılması daha güç. Belki de anlaşılmasındaki bu zorluk nedeniyle Gezi direnişine farklı saiklerle katılan kişi ve toplumsal kesimler toptancı bir şekilde “bunlar” diye yaftalanmak isteniyor.
Son olarak: Geçmişte “biz ve onlar” zamirleriyle işaret edilen toplumsal kesimlerin ayrı ayrı bugün geldikleri noktalara bakıp, “siz ve bunlar” ikiliğinde kimlerin kaybedip kimlerin kazanacağını kestirmek hiç de zor olmasa gerek.
Güle güle Suat
Her meslekte olduğu gibi gazetecilikte de öne çıkanlar, öne çıkmak için başkalarını ezenler, arka planda kalanlar ve bir de öne çıkmamak için ellerinden geleni yapanlar vardır. Yine her meslekte olduğu gibi gazetecilikte de esas yük bu sonuncu grubun omuzlarındadır.
Suat Yeğen de onlardan biriydi. Ülkemizde televizyon haberciliğini en iyi bilen isimlerden biri olmasına rağmen çok yakınındakiler haricinde pek fazla kişi tarafından tanınmazdı. Bu yüzden hak ettiği yerlere gelemedi, hak ettiği yaşam standartlarına kavuşamadı...
Ve bu temiz kalpli, hoşsohbet dostumuz erkenden bizi terk etti. Ailesine, dostlarına, İMC televizyonundaki çalışma arkadaşlarına başsağlığı diliyorum.
Mekânın cennet olsun sevgili kardeşim.
“Bunlar var ya bunlar...”
Haberin Devamı