Bu maçı nasıl alacağız?

Haberin Devamı

Cumartesi akşamından itibaren kendisini “Galatasaray camiası” içinde görenlerin önünde üç soru var: 1) Yeni stadın açılışında yaşananları bir sorun, hatta kriz olarak görmeli miyiz? 2) Ortada bir kriz varsa bunun sorumlusu/sorumluları kimdir? 3) Bu kriz nereye doğru evrilir, nasıl çözülür?

Kendisini bu camia içinde gören (Galatasaray Lisesi mezunuyum. Kulüp üyesiyim. Mevcut kulüp yönetiminde, biri sınıf arkadaşım olmak üzere tanıdıklarım var...) biri olarak bazı gözlem ve görüşlerimi dile getirmek istiyorum.

İlk sorudan başlayacak olursak: Her ne kadar Başbakan Erdoğan’ı yuhalayan pek çok tanıdığım yaptığından pişman olmasa, yine camia içinden çok sayıda kişi bu protestoyu “Galatasaray ruhu”na uygun bulup yüceltse ve hangi kulüpten olduğunu bilmediğimiz ama Erdoğan’ı sevmediklerinden emin olduğumuz epey kişi, çevre ve kurum protestocuları göklere çıkartsa da yaşadığımız tek kelimeyle bir “kriz”dir.

Kazanan yok

Üstelik kazananın olmadığı bir kriz söz konusu. Çünkü GS’ye bir şekilde ülkeyi 9 yıldır tek başına yöneten ve kamuoyu araştırmalarına göre birinci parti olma özelliğini sürdüren AKP’ye karşı bir “muhalefet odağı” misyonu yüklenmek istiyor ki bunun altından kalkması asla mümkün değildir.

Kaldı ki ülke çapında en fazla taraftara sahip olduğu söylenen GS’nin bünyesinde çok sayıda AKP’ye oy vermiş ve yine vermeyi düşünen, bu arada Erdoğan’ı çok seven kişi bulunmaktadır. Dolayısıyla kulübün “partilerüstü” konumunu şu ya da bu nedenle terk etmesi bir nevi intihar olacaktır veya en iyimser ifadeyle onu belli bir toplum katmanının sınırları içine hapsedecektir.

Öte yandan herhangi bir spor kulübünün siyasi iktidarlarla arasına mesafe koyarak, hatta ona kafa tutarak etkili bir şekilde varlığını sürdürebilmesi maalesef Türkiye şartlarında mümkün değildir. Açılıştaki olaylarda GS camiasının, yeni stad söz konusu olduğunda bu acı gerçekle bir kez daha karşılaşmış olmasının da payı muhakkak vardır.

Bu kriz AKP ve Erdoğan’ın da hayrına değildir çünkü yeniden tek başına iktidar olmayı, hatta yeni bir anayasa yapmayı hedefleyen bir siyasi partinin GS gibi bir spor kulübünü karşısına almasının hiçbir mantıklı açıklaması olamaz.

Kriz yönetme beceriksizliği

Krizin sorumluları üzerine çok uzun bir liste yapabiliriz, ama ben krizin neden çıktığını şöyle özetlemeyi yeğliyorum: Adnan Polat yönetimi yeni stadı GS tarihinde (ve dolayısıyla kendi tarihlerinde) beyaz bir sayfa açmak için kullanmak istedi. Hükümet de hele seçimler bu kadar yaklaşmışken, epey katkıda bulunmuş oldukları stadın açılışında bulunmak istedi. Taraftarların bir bölümü, ayrı ayrı gerekçelerle hoşlanmadığı Adnan Polat ile Tayyip Erdoğan’ın birlikte karşılarına çıkmasından rahatsız oldu.
Polat yönetiminin bu krizi önceden göremediği anlaşılıyor.

Görmüş olsalardı bile bunu nasıl engelleyebilecekleri şüpheliydi. Zira bir süredir GS camiasında iletişim mekanizmaları ya işlemiyor ya da soru çözmek yerine yenilerinin doğmasına vesile oluyor.

Sonuçta Polat yönetimi, her an GS için yeni facialara neden olabilecek bu krizin bundan sonrasını yönetme konusunda hiç de iyi sinyaller vermiyor. Örneğin Başbakan’ın gönlünü almak için kameralardan birkaç kişi tespit edip onları stada sokmama gibi bir uygulamaya gidilmesi telafisi imkansız yeni krizlere kapı açacaktır. Açılışta, zaten istim üzerindeki taraftarı daha da ateşleyen TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar’a karşı nasıl bir tutum takınılacağı da ayrı bir soru olarak ortada duruyor. Bu arada, durumdan vazife çıkartıp GS camiasına akılları sıra hakaretler sıralama kuyruğuna giren “kraldan çok kralcı” siyasetçi ve bürokratı da unutmayalım.

Ne yapmalı?

Peki ne yapmalı? Bazı Galatasaraylılar yegane çözüm olarak Polat yönetiminin acil olarak istifa etmesini dayatıyorlar.

Katılmıyorum. Yaşadığımız krizin üzerine bir de yönetim krizi GS’yi iyice zor durumda bırakacaktır. Bunun yerine öncelikle “Ne yapmalı?” sorusunu samimi bir şekilde soranlar bir araya gelmeli ve mevcut yönetimin kendisine çekidüzen vermesini dayatmalı ve bu konuda ona yardımcı olmalıdır. Galiba bu noktada atılması gereken ilk adım Adnan Polat’ın kendisinin, herşeye ve herkese tepeden bakan tavrını (veya bu yöndeki imajını) değiştirmesi olmalıdır.

Unutmayalım Cumartesi akşamında yaşananlardan sonra GS camiası tam anlamıyla kaynayan bi kazana dönüşmüş durumda ve Galatasaraylılar birbirlerine, lisemizin efsanevi müdürü Tevfik Fikret’in şu dörtlüğünü yolluyorlar:

Kimseden fayda ummam, dilenmem kol kanat...
Kendi boşluk ve gök kubbemde uçar giderim...
Eğilmek, esaret zincirinden ağırdır boynuma...
Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir şairim.

DİĞER YENİ YAZILAR