Radikal Gazetesi yazarı Koray Çalışkan’ın, Sırrı Süreyya Önder’in İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na BDP/HDP’den aday olma niyetinden, CHP, daha açıkçası Mustafa Sarıgül lehine vazgeçmesi çağrısı yaptığını biliyoruz. Onun bu çıkışını eleştiren önceki günkü yazımız (http://www.rusencakir.com/Yine-mi-oylar-bolunmesin-/2142 ) olumlu-olumsuz epey tepki aldı. Bu tartışma sayesinde CHP’nin önümüzdeki yerel seçimlerde sadece İstanbul’da değil, Mersin, Antalya, Aydın ve Adana gibi Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı seçim çevrelerinde de BDP seçmeninin oyuna talip olduğunu öğrenmiş olduk ve şaşırmadık.
CHP’liler şu şekilde akıl yürütüyor olmalı: Eğer bu büyükşehirlerde kazanma imkânı olmayan BDP/HDP aday göstermez veya “düşük profilli” isimlerle seçmenin karşısına çıkarsa; ilaveten, örtülü veya açık bir şekilde CHP adaylarını işaret ederse sandıkta AKP iktidarına esaslı bir ders vermek mümkün olabilir.
Bu akıl yürütmenin birçok nedenle pek akıl kârı olmadığını söyleyebiliriz:
1) Son dönemde ciddi bir yükseliş içinde olan BDP, belediye başkanlıklarını alma iddiası olmayan ama belli bir oy potansiyeline sahip olduğu Batı’daki büyükşehirlerde güçlü adaylar göstererek kendi gerçek gücünü ölçmek isteyebilir. Buralarda ilk hedef, muhtemelen, önceki seçimlerde AKP ve CHP’ye gitmiş olan kendi oylarını geri almak olacaktır.
2) Bir parti olarak CHP ve onun söz konusu seçim bölgelerindeki adayları BDP tabanına pek bir şey vaat edebilecek durumda değil. Örneğin son demokratikleşme paketinden en çok “Andımız”ın kaldırılması nedeniyle şikâyetçi olan CHP’nin ve onun adaylarının, sadece AKP karşıtlığı ekseninde BDP seçmenini kendisine çekmesi çok zor gözüküyor.
3) BDP seçmenlerine “CHP mi, AKP mi?” diye sorduğunuzda genellikle “al birini vur ötekine” ve benzeri cevaplar alıyorsunuz. Fakat ille birini seçmek zorunda kalırlarsa AKP’yi tercih edeceklerini söyleyenlerin sayısının daha fazla olduğunu gözlemledim.
Kadim yakınlık
Lakin CHP’nin BDP tabanına erişme konusunda hiç şansı olmadığını söyleyip konuyu kapatmak da mümkün değil. Zira tabanda pek olmasa da Kürt siyasi hareketinin yöneticileri nezdinde geleneksel olarak CHP’ye yönelik bir ilgi, zamanla azalmış olmakla birlikte mevcut. Örneğin üç yıl önce Avrupa Parlamentosu’ndaki Kürt Konferansı vesilesiyle gittiğim Brüksel’de çok sayıda Kürt siyasi elitiyle yaptığım sohbet ve tartışmalarda bu bariz ilgiye tanık olmuş ve yaşadığım şaşkınlığı “Kürt hareketi AKP’ye neden uzak, CHP’ye neden yakın?” sorusunu başlığa çıkartarak okurlarla paylaşmıştım. (http://www.rusencakir.com/Kurt-hareketi-AKPye-neden-uzak-CHPye-neden-yakin/1399 )
O günden bu yana Türkiye’de çok değişiklik yaşandığı ve Kürt hareketiyle CHP arasındaki “kadim yakınlık”ın epey aşındığı muhakkak. Her şey bir yana, siyasi iktidar Abdullah Öcalan’ı merkezine oturttuğu bir çözüm süreci başlatmış durumda. CHP ise, Kürt sorununu (henüz) olmasa da Kürt siyasi hareketinin ve Öcalan’ın meşruiyet sorununu çözen bu sürece başından beri mesafeli, hatta karşı tutum aldı.
İhtimal dahilinde
Yine de Kürt hareketinin kurmay heyetinin CHP defterini tam anlamıyla kapatmış olduğunu söylemek mümkün gözükmüyor; hele hükümeti çözüm sürecinde üstüne düşenleri yapmamakla giderek daha artan bir dozda eleştirdikleri bir dönemde. Diğer bir deyişle Öcalan ve PKK’nın, CHP’ye doğrudan ya da dolaylı, açık ya da örtülü destek seçeneğini Başbakan Erdoğan ve AKP’ye karşı bir tür koz olarak masaya sürmeleri ihtimal dâhilindedir. (Bu ihtimal sadece önümüzdeki yerel seçimler için değil, bilhassa cumhurbaşkanlığı, kısmen genel seçimler için de akıllara gelecektir.)
Ne var ki bu ihtimalin çok yüksek olduğu söylenemez. BDP’nin, ülkenin batısındaki büyükşehirlerde HDP çatısı altında Kürt olmayan ve belli ölçüde ağırlıkları bulunan adaylar çıkaracağını tahmin ediyorum. BDP seçmenlerinin hatırı sayılır bir bölümünün bu adaylar dışında AKP veya CHP’li adayları seçmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Böylesi bir tercihte dindarlık, mezhep farklılığı, ideolojik yakınlık/uzaklık gibi faktörler etkili olabilir.
BDP tabanı AKP’ye mi, CHP’ye mi daha yakın?
Haberin Devamı