DTP’den Diyarbakır Milletvekili’yken siyasi yasaklı olan, milletvekilliği düştüğü için dokunulmazlığı da kalkan Aysel Tuğluk hakkındaki soruşturmalar kapsamında bu sabah ifade vermeye gidiyor. Bunda şaşıracak bir şey yok. Gerek Tuğluk, gerekse onunla aynı durumdaki Ahmet Türk kamuoyuna, dokunulmazlıkları kalkınca ifade vermeye gideceklerini açıklamışlardı.
Ne var ki, anlaşıldığı kadarıyla soruşturmayı yürüten savcı bundan haberdar değilmiş! Zira 8 Ocak günü sabah erken saatlerde Tuğluk’un Ankara’daki evine gelen 7-8 terörle mücadele polisi geldi ve kendisini zorla savcılığa ifade vermeye götürmek istedi. Tuğluk polislere kapıyı açmadı ve BDP Şırnak Milletvekili ve kendisi gibi avukat olan Hasip Kaplan’ı aradı. Kaplan’ın devreye girip savcıyla görüşmesi üzerine polisler evi terk etti.
Yanlış strateji
Dün sabah erken saatlerde internetten bu gelişmeyi öğrendiğimde çok üzüldüm. Öncelikle Tuğluk adına. O, her ne kadar yanlış bulduğum bazı çıkışları olsa da, yasal Kürt siyasi hareketi içinde en cesur ve yapıcı çıkışlara imza atmış; barış için yapmacık değil sahiden, samimi bir şekilde bir şeyler yapmak için çabalayan bir avuç kişiden biridir. Anayasa Mahkemesi’nin, sadece Tuğluk ile, ona benzer bir profil sergilemiş olan Ahmet Türk’ü cezalandırmış olması, “bizim ülkemizde hiçbir iyi şey cezasız kalmaz” özdeyişinin ne derece isabetli olduğunu bir kez daha göstermişti. Devletin bir şekilde Tuğluk ve Türk’ün gönüllerini almasını beklerken bu olayla karşılaşmak tam bir hayal kırıklığı yarattı. Daha sonra kendisinden, polisler geldiğinde evde yalnız olduğunu; komşuların bu “baskın” nedeniyle tedirgin edildiğini öğrenmekse iyice moral bozucu oldu.
Ardından hükümetin aylar önce başlattığı ama ne zamandır iyice tıkanmış görünen “Kürt açılımı” adına üzüldüm. Tuğluk’a reva görülen muamele, DTP’nin kapatılması ve KCK operasyonlarıyla çok sayıda siyasetçi, seçilmiş belediye başkanı ve sivil toplum kuruluşu yöneticisinin tutuklanmasının raslantı değil, çalışılmış bir “strateji” olduğunu bizlere gösteriyor. Fakat üzerinde ne kadar çalışılmış olursa olsun bu strateji hiçbir şekilde ümit vaat etmiyor. Çünkü dünkü Milliyet’te Hasan Cemal’in de çok iyi belirttiği gibi, baskı ve sindirme üzerine kurulu stratejiler yıllardır denendi ama hiçbir sonuç elde edilemedi.
Eşitlik
Biliyorum birileri yine “hukuk” tan dem vuracak. Ama değişik soruşturmalarda AKP iktidarına yakın olduğu bilinen ya da tahmin edilen birçok kişiye karşı alabildiğine kibar, yani olması gerektiği gibi davranan savcı ve polisler söz konusu olan Kürt siyasetçiler olunca neden birdenbire haşinleşiyorlar?
Bu soru, son günlerdeki “vesayet” ve “demokratikleşme” tartışmaları için son derece hayatidir. Unutmayalım ki cumhuriyet kavramının temelinde üç ilkeden biri “eşitlik” tir. Ve bu son olayda savcı ve polisin, cumhuriyetin bu ilkesini çiğnediklerini düşünmemiz için çok neden var.
Türk ve Tuğluk’a ait 41 dosya Başbakanlığa iade
ANKARA - Meclis, Anayasa Mahkemesi’nin kararı doğrultusunda milletvekillikleri düşen Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk hakkındaki dokunulmazlık dosyalarını Başbakanlığa iade etti. Başbakanlık, TBMM Başkanlığı’na yazdığı yazıda, kapatılan DTP’nin Genel Başkanı Ahmet Türk ile eski Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin dosyaların gönderilmesini istedi. Yapılan çalışma sonrasında Türk ve Tuğluk’un toplam 41 dosyası Başbakanlığa gönderildi. Gönderilen dosyalar arasında Türk ve Tuğluk’un, tek başına, birlikte veya başka milletvekilleriyle ortak dosyaları bulunuyor. İlgili mahkemeler, halen milletvekillikleri devam edenlerin dosyalarını ayırarak yine Başbakanlık kanalıyla Meclise sunacak.
Aysel Tuğluk’un suçu ne?
Haberin Devamı