Bülent Arınç’ın adını ilk kez 1980’li yılların ortalarında duydum. İstanbul’da tanıştığım Refah Partililer (RP) Arınç’ın hitabetini öve öve bitiremiyorlardı. Milli Görüş geleneğinde iyi hatipler çoktu ama o tarihlerde 40’lı yıllarının başında olan Arınç “genç hatip“ olarak daha popülerdi. Yıllar sonra kendisiyle tanıştığımda tipik bir Milli Görüşçü siyasetçi olduğunu düşünmüştüm; kısa süre sonra yanıldığımı anladım: Daha öğrenciliği sırasında Necmettin Erbakan’ın liderliğindeki harekete dâhil olan, ona bağlanan; gençliğinin en parlak yıllarını onun çizgisine adayan Arınç, önlerinin tıkandığını gördüğü anda Hocasını uyarıp eleştirmeyi ve en son aşamada onu ve hareketini terk etmeyi bildi.
AKP’nin kuruluşunda çok sayıda eski Milli Görüşçü’nün bulunduğu doğrudur ama içlerinde “en Milli Görüşçü” olarak tanımlanabilecek kişilerin başında Arınç geliyordu. Nitekim AKP-SP ayrışması öncesinde bölünmeyi engelleyebilecek az sayıdaki isimden biri Arınç’tı ve Erbakan’ın yeni kurulacak partinin başına onun gelmesini kabul etmesi halinde R. Tayyip Erdoğan liderliğindeki yenilikçi kanadın ayrı parti kuramayacağı, kursalar bile ana gövdeden çok büyük parça koparamayacakları düşünülüyordu. Fakat Erbakan bir kez daha Arınç’ın kaderini belirledi ve onu AKP’ye doğru itti.
Yanlışlar ve doğrular
Benden yaşça epey büyük olmasına rağmen “saygı“ yerine “sevgi“den söz etmem saygısızlık olarak görülmesin ancak Bülent Arınç sevdiğim bir siyasetçidir. Sevgimi gizlemeye hiç çalışmadım ve bu yüzden, örneğin onun İslamcı damarının öne çıktığı kimi durumlarda söylediği bir söz, attığı bir adım nedeniyle kendi mahallemden tepkiler de aldım.
Özellikle AKP iktidarı döneminde Arınç’ın yanlış olduğunu düşündüğüm söz ve icraatı muhakkak oldu ancak doğrularının o yanlışları fazlasıyla telafi ettiği kanısındayım. Onun TBMM Başkanı iken Irak tezkeresinin geçmemesi için gösterdiği çabalar bile tek başına yeterli olabilir. Ama bu kadarla kaldığını sanmıyorum: Demokratikleşme, Kürt sorunu, temel hak ve özgürlükler gibi hayati konularda Arınç’ın genellikle pozitif tutumlar takındığına tanık olduk.
İlkeli ve vicdanlı
Arınç hakkında bir yazı yazıp “vicdan“ kavramını hiç geçirmemek olacak şey değildir. Gerçekten de vicdanlı bir siyasetçidir Bülent Arınç. Bunu değişik vesilelerle gördük ancak tek bir örnek vermek istiyorum: O, meslektaşlarımız Ahmet Şık ve Nedim Şener’in suçsuz yere içerde olduklarının farkındaydı ve birçok siyasetçi arkadaşlarımızdan vebalıymış gibi kaçarken o tahliyesinin ertesi günü Nedim’i arayıp geçmiş olsun dileklerini ve durumlarından dolayı yaşadığı üzüntüyü belirtmişti.
Arınç’ın vicdanlı olmanın yanı sıra günümüzün en ilkeli siyasetçilerinden biri olduğuna inanıyorum. Bunu son kızlı/erkekli tartışmasında net bir şekilde gördük. TRT Türk canlı yayınında Başbakan Erdoğan’a sitem ve eleştirilerini açık, net ve beklenenden sert bir şekilde dile getiren Arınç o günden bu yana herhangi bir geri adım atmadı. Tam tersine, Başbakan’ın bu konuda bir yasal düzenlemeye gitme fikrinden caymasında onun çıkışının hayli etkisi oldu.
Lakin bunu “Arınç’ın zaferi“ gibi takdim etmek de mümkün değil. Zaten o da partisini ve hükümeti daha fazla yıpratmamak için tartışmayı uzatmayıp önümüzdeki dönemde aday olmayacağını bir kez daha ilan etti. Bu yaptığını fedakârlık olarak nitelemek yanlış olmayacaktır.
Kaderlerini Başbakan’a endekslemiş olan bazı kişilerin son günlerdeki Arınç’ı değersiz ve önemsiz gösterme çabalarının herhangi bir anlamı ve sonucu olacağını sanmam. Bülent Bey, her şeye rağmen özgül ağırlığını artırarak siyasete veda edeceğe benziyor.
Umarım anılarını hiçbir otosansüre yönelmeden yazar/yazdırır da yakın tarihimizde doğru bildiğimiz yanlışları öğrenme imkânına kavuşuruz.
Arınç: Doğruları yanlışlarını fazlasıyla telafi ediyor
Haberin Devamı