Arap medyasının gözünden AB maceramız

Haberin Devamı

Kim ne derse desin, Türkiye’nin Avrupa macerasında din boyutu belirleyici demesek de, gözardı edilemeyecek ölçüde hayatidir. Bu yüzden söz konusu macera sadece bu ülkenin kaderini belirlemekle kalmıyor, dünyada yaşayan her Müslümanın hayatını bir şekilde etkiliyor, etkileyecek.

Önümüzde iki dev soru var:

1) Nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülke, Batı değerleri üzerinde şekillendirilmiş ortak bir medeniyet projesi içinde yer alk ister mi, istese de bunu başarabilir mi?

2) Batı, nüfusunun çoğu Müslüman olan bir ülkeyi kendi içine almak ister mi, istese de bunu başarabilir mi?

Batı ülkelerinde Müslüman nüfusun her geçen gün daha da artıyor olması ve 11 Eylül 2001 terör saldırılarıyla içine girmiş olduğumuz yeni dönem bu iki sorunun öneminin daha da artmasına neden oluyor.

Türkiye’ye karşı tek ses

AB maceramız, bu çetrefil soruların cevaplanmasına yardımcı olacağı için birçok çevre tarafından yakından takip ediliyor. Açık Toplum Vakfı’nın hazırlattığı “Türkiye-AB İlişkisinin Müslüman Dünyadaki Yansımaları” başlıklı çalışma, hem Arap dünyası, hem de Hindistan ve Pakistan’daki Müslüman aydınların bu sürece ilişkin değerlendirmeleri hakkında ilginç bilgi ve yorumlar sunuyor.

Bugün bu çalışmanın, El Cezire Televizyonu Türkiye Temsilcisi Yusuf el Şerif ile Kocaeli Üniversitesi’nden Samir Salha’nın birlikte hazırladıkları “Arapların gözüyle Türkiye’nin AB üyeliği: Arap basınından okumalar” bölümüne değinmek istiyorum. Bu bölümden öğrendiğim şeylerden ikisi en çok dikkatimi çekti:

1) İslamcısı, liberali, milliyetçisi, solcusuyla Arap aydınlarının ezici çoğunluğu Türkiye’ye hemen hemen benzer şekilde yaklaşıyor;

2) Dün hangi kanattan olurlarsa olsunlar Arap aydınlarının neredeyse tümü Türkiye’ye olumsuz bakarken, hatta eleştirmek için bahane ararken, son 6-7 yıldır, yine her kanattan aydın Türkiye’den genellikle olumlu söz ediyor, hatta ona bir ölçüde gıpta ediyor.

1 Mart faktörü

Tabii bu değişimde Türkiye’nin AB serüvenini çok etkili olmuş. Arap aydınlarının dün ülkemizi AB’ye girmek istiyor diye eleştirmelerinin ardında yatan ana neden, bunun bir “serap” olduğu inancıymış, fakat 2004 Aralık ayında AB’den tam üyelik müzakere takvimi alınınca yorumlar değişmeye başlamış. Yazarların yaptığı alıntılar, Arap basınında artık Türkiye’nin değil AB’nin sorgulanmakta olduğunu gösteriyor.

Tabii bu dönüşümde AKP’nin özel bir yeri var. Erdoğan ve arkadaşlarının İslamcı olduğu tartışılmaz olan Milli Görüş hareketinden geliyor olmaları, İslamcılığın en önde gelen siyasi hareket olduğu Arap dünyasının aydınlarının Türkiye’ye ilgisini daha da artırdığı muhakkak.

AKP konusunda Arap gazetecilerinin kafası da tıpkı Batılı meslektaşları gibi karışık. Kimi AKP’yi hâlâ İslamcı görürken, kimi İslamcılıktan çıkmış olduğunu savunuyor, ancak hemen tümünün bu partiye olumlu yaklaştığı anlaşılıyor. Tabii bunda, 1 Mart 2003 günü TBMM’nin tezkereye hayır deyip ABD’nin Irak işgaline ortak olunmamasının payı hayli yüksek. Son Davos çıkışının, Arap dünyasında zaten varolan Erdoğan ilgisini daha da artırmış olduğunu da bu çalışmadan anlıyoruz.

Yazarlar gelinen noktayı şöyle özetliyor: “Arap basının geneli Türkiye’nin uygulamakta olduğu reformları takdir etmektedirler ve hayata geçirdiği siyasi reformların Türkiye’yi bir Hıristiyan ülkesi yapmadığının ve Müslüman Türk halkının kimliğini bozmadığının farkındadırlar. Buna karşı Arap basını AB’ye güvenmediğini de saklamıyor. Türkiye’nin üyeliği konusunda AB’yi ağırdan almak ve oyalamakla suçluyor. Şunu da vurgulamak gerekir ki, Arapların büyük bir bölümü hâlâ AB’nin tutumu yüzünden herhangi bir vakitte Türkiye’nin AB’ye üye olabileceğine inanmamaktadır.”

Peki biz inanıyor muyuz?

DİĞER YENİ YAZILAR