Ankara Mısır’da arabulucu olabilir mi?

Haberin Devamı

Mısır’daki askeri darbenin, tabii ki Mısır’ın kendisinden sonra en fazla kaybedeninin Muhammed Mursi/Müslüman Kardeşler (İhvan) yönetiminin en önde gelen destekçisi Katar olduğu söyleniyor. Türkiye’nin, daha doğrusu AKP hükümetinin de önemli kaybedenlerden olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Öncelikle stratejik açıdan bakalım: Orta Doğu’da birçok kritik konuda Katar’la çok yakın pozisyonlar alan Ankara, özellikle Suriye ve Filistin politikalarında Mursi yönetimiyle belli bir uyum ve eşgüdüm yakalamıştı. Askeri darbe sonrasında iyice kendi derdine düşecek olan Mısır’ın, Filistin, Suriye gibi bölgesel sorunlarda aktif rol oynayabileceği herhâlde söylenemez.

AKP modelinin krizi

İkinci olarak, Mısır’da ordunun sadece Mursi ve İhvan’a değil, aynı zamanda “AKP modeli” olarak tanımlanan olguya da darbe indirdiğini söyleyebiliriz. Mısır’da Hüsnü Mübarek rejiminin sonlanmasının ardından kaleme aldığım bir yazıda (http://www.rusencakir.com/AKP-modelini-ihrac-etmek-mumkun-mu/1619)

Rejim değişikliğine gidilen Tunus ve Mısır’da (ileride Suriye’de) İslami hareketlerin iktidara gelmelerinin yüksek ihtimal olduğunu; Tunus’ta Ennahda, Mısır ve Suriye’de İhvan’ın önündeki en cazip modelinse AKP deneyimi olduğunu ileri sürmüştüm.

Tunus’ta, tabii ki sıkıntılarla birlikte çoğulcu demokrasiye geçişte epey bir ilerleme katedildi. Bunda Ennahda’nın, özellikle onun lideri Raşid el Gannuşi’nin yıllardır İslam ile demokrasinin pekâlâ bağdaştığını savunuyor olmalarının payı büyük. Nitekim Ennahda ilk günden itibaren, eski rejim karşıtı sol ve sağ partilerle, insan hakları savunucularını, meslek kuruluşlarını ve sivil toplum örgütlerini yeni sürecin içine katmaya gayret gösterdi.

Mısır’ın birçok nedenle Tunus’un gerisinde kaldığını gözledik. Bu noktada, Başbakan Erdoğan’ın Mısır gezisinde laikliği övüp tavsiye etmesini hatırlatmakta yarar var. Müslüman Kardeşler başta olmak üzere Mısırlı İslamcıları epey rahatsız eden bu telkinin, bugünden bakıldığında son derece isabetli olduğu anlaşılıyor. Eğer Mursi ve İhvan, bu öneriyi ciddiye almış olsalar ve gereğini yerine getirmeye çalışsalardı Mısır bambaşka şeyler yaşıyor olabilirdi.

İhvan’ı sürece eklemleme

Mısır’daki askeri darbenin uluslararası topluluktaki yankıları son derece hayal kırıcı oldu. Darbeye eleştiriden çok destek gelmiş olması, bazı devletlerin gözünde demokrasinin, en azından Arap ve İslam dünyası için çok da şart olmadığını gösterdi. Böylesi bir atmosferde Ankara’nın işinin çok zor olduğu görülüyor. Çünkü gerek Cumhurbaşkanı Gül, gerek Başbakan Erdoğan, gerekse Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, darbeyi kınıyor, Mısır’ın meşru Cumhurbaşkanı olarak hâlâ Mursi’yi görüyor ancak darbeyle işbaşına gelen yönetimi “gayrımeşru” ilan etmiyorlar.

Yapılan açıklamalardan Ankara’nın önümüzdeki süreçte askeri rejimle İhvan/Mursi arasında bir tür arabuluculuğa talip olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Örneğin İhvan şu ana kadar yaptığı açıklamalarda geçiş hükümetine kesinlikle katılmayacağını açıkladı. Buna karşılık Ankara ısrarla geçiş hükümetine tüm siyasi güçlerin katılması yolunda çağrı yapıyor. Dolayısıyla İhvan’ı yeni sürece eklemleme gibi bir düşünce söz konusu olabilir.

Öte yandan Ankara, yine ısrarla Mursi ve diğer İhvan yöneticilerinin tutuklanmaması gerektiğinin altını çiziyor. Askeri rejimin Mursi başta olmak üzere İhvan’ın tepe yöneticilerinin Mısır’da özgür bir şekilde siyaset yapmalarına izin vermesi düşük bir ihtimal. O yüzden bu isimlerin sürgüne yollanması seçeneği gündeme gelebilir ki ordunun daha önce Mursi’ye bunu önerdiği, ama ret cevabı aldığı yolunda doğrulanmamış haberler çıktı.

Son bir not: Başbakan Erdoğan dünkü açıklamasında, haklı olarak AB’yi Mısır darbesine karşı pasif kaldığı için eleştirdi ama nedense benzer bir eleştiriyi Washington’a yöneltmedi. Halbuki Amerikan yönetiminin darbeye darbe demesi hâlinde, kendi yasaları nedeniyle Mısır’a yaptığı devasa yardımı kesmesi gerekecek, bu da askeri rejime çok ciddi bir darbe olabilecekti. Diğer bir deyişle askeri rejim varlığını Washington’un işbirliğine borçlu ve Ankara bu konuyu, en azından şimdilik pek gündeme getirmek istemiyor.

DİĞER YENİ YAZILAR