AKP’nin 3. Olağan Kongresi’nden geriye Erdoğan’ın iki saati aşkın konuşması ve orada çizdiği “Türkiye mozaiği” kaldı. Halbuki, adı üstünde, kongrede iktidar partisinin yeni yönetimi şekillendi; daha doğru bir deyişle, AKP delegeleri, liderlerinin saptadığı yeni yönetime onay verdiler.
Kimileri, AKP’nin ne zamandır bir “Tayyip Erdoğan partisi” hüviyetine bürünmüş olmasından hareketle, MKYK’daki 17 ismin değişmiş olmasını önemsiz, üzerinde durmaya değmez buluyor. Yanılıyorlar. AKP’nin yeni yönetimini ciddiye almak lazım. AKP’nin “Erdoğan partisi” olması, bu partinin sadece Erdoğan’dan ibaret olduğu anlamına kesinlikle gelmez. Örneğin son yerel seçimlerde Erdoğan yükün büyük çoğunluğunu üstlendi ancak genel merkezin kendisine ayak uyduramaması, aday seçimlerindeki hatalar gibi bir dizi nedenle iktidar partisi ciddi bir yenilgi yaşadı.
Şimdi AKP’nin önünde iki ciddi sınav var: Önce genel seçimler, ardından cumhurbaşkanlığı seçimleri. Üstelik Erdoğan’ın adı şimdiden Çankaya adaylığı için geçiyor. Erdoğan’ın partiyi ne kadar boş bırakmak istemese de esas ağırlığı hükümet çalışmalarına ayıracağı düşünlürse yeni parti yönetiminin, en azından omun için hayati bir önem taşıdığını anlayabiliriz. Buna bir de Kürt açılımı sürecinin taşıdığı riskleri eklemek gerek. Şöyle ki, AKP için açılımdan geri dönüşün söz konusu olmadığı, olmayacağı görülüyor, fakat Erdoğan’ın konuyu ısrarla sahiplenmesine, sürekli gündemde tutmasına rağmen parti tabanının kafasının karışık olduğu, özellikle Anadolu’da MHP’nin karşı propagandalarından etkilenebildiği anlaşılıyor. Dolayısıyla Erdoğan, Dimyat’a pirince giderken eldeki bulgurdan olmamak için tabanına meramını çok iyi anlatabilmek zorunda ve bu nedenle güçlü bir teşkilat ile etkili bir merkezi yönetime ihtiyacı var.
Gidenler ve gelenler
Peki delegelerin Cumartesi günü onayladığı liste bu sorumluluğun altından kalkabilir mi? Bu sorunun cevabını verebilmek için MKYK’nın kendi arasında toplanıp daha üst bir organ olan Merkez Yürütme Kurulu’nu seçmesini beklemek daha isabetli olabilir. Yine de isimlere ve kulislere bakarak bazı değerlendirmeler yapabiliriz. Öncelikle şunu vurgulamak gerekiyor: Erdoğan yerel seçim şokundan bir an önce sıyrılabilmek için en güvendiği isimleri, örneğin Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu, Nihat Ergün, Sadullah Ergin ve Ömer Dinçer’i kabineye aldı. Her ne kadar bunlardan Arınç ve Davutoğlu MKYK’ya girmiş olsalar da esas olarak bakanlık faaliyetleriyle uğraşacaklar.
Erdoğan’ın kabinede yeniden görev vermediği eski bakanlardan sadece Hüseyin Çelik ile Kürşad Tüzmen’i MKYK’ya almış olması dikkat çekicidir. Yine eski bakanlardan Said Yazıcıoğlu’nun MKYK üyeliğini koruması, ancak Nazım Ekren’in liste dışı kalması da anlamlıdır.
Anlaşıldığı kadarıyla yeni dönemde parti içinde Hüseyin Çelik epey öne çıkacak. AKP’ye Doğru Yol Partisi’ni bırakıp kurucu olan Çelik, hem siyasi deneyimi, hem enteleküel birikimiyle “ikinci adam” sorumluluğunu üstlenmekte zorlanmayacaktır. Hele AKP’nin en önemli gündem maddesinin “Kürt açılımı” olduğu düşünülürse, Kürt kökenli Çelik’in rolünün daha da artması beklenebilir. Bununla birlikte Çelik’in, kişisel inisiyatif alma arzu ve becerisi nedeniyle Erdoğan’la zaman zaman ters düşme ihtimalini de akılda tutmak gerek. Örneğin Erdoğan’ın parti grubuna dayatmak istediği 1 Mart 2003 tezkeresine açıkça karşı çıkan birkaç bakandan biri Çelik’ti.
Gül’e yakın isimler
Erdoğan’ın teşkilatı MKYK’ya yeni giren İstanbul Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu’na bırakacağı söyleniyor. Fazilet Partisi’nde yenilikçilerin İstanbul İl Başkanı adayı ve AKP’nin İstanbul İl Başkanı olduğu düşünülürse Erdoğan’ın Müezzinoğlu’na neden çok güvendiği anlaşılabilir. Yeni isimlerden Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ile Çankırı Milletvekili Suat Kınıklıoğlu’nun da yönetimde etkili olmaları bekleniyor. Bu iki isimle Hüseyin Çelik’i birleştiren noktaysa Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yakın olduklarının bilinmesi. Bu arada MKYK’nın yeni üyelerinden Arınç ve Davutoğlu’nun da Erdoğan ve Gül’e “eşit mesafede” bulundukları da akılda tutmak şart. Kısacası son AKP MKYK’sının Gül’ü rahatsız etme ihtimalinin sıfıra yakın olduğunu düşünebiliriz.
Son olarak bir soru: “Siyaset üstü” görünmeye azami özen göstermesine ve yoğun temasları nedeniyle parti işlerine ayıracak belki de hiç vakti olmamasına rağmen Davutoğlu neden MKYK’ya alındı? Bu sorunun cevabını ilerde, Cumhurbaşkanlığı seçimleri atmosferine girdiğimizde belki alabiliriz.
AKP yeni yönetiminin kodları
Haberin Devamı