Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dün İstanbul Abdi İpekçi Spor Salonu’nda yaptığı konuşmada, muhalefetin, özellikle de CHP’nin “demokrasi sınavından ikmale kalıp bir üst sınıfa asla geçemeyeceği” uyarısında bulundu. Oysa dün aynı salonda partisi ve kendisi için çok ciddi bir demokrasi sınavı söz konusuydu. AKP İstanbul 3. Kongresi’nde mevcut il başkanı Aziz Babuşçu ile Metin Külünk yarışıyordu ve bunun çok adil ve demokratik bir yarış olduğu pek söylenemezdi. Zira Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek, yanında Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da olduğu halde “biz Genel Merkez olarak Babuşçu ile yola devam etmek istiyoruz” diye açıklama yapmıştı. Bunun üzerine gözler Erdoğan’a çevrildi.
AKP Lideri dün açıkça Babuşçu’yu desteklediğini söylemedi ama 29 Mart seçimlerinde İstanbul’dan zaferle çıktıklarını söyleyip mevcut teşkilatı (dolayısıyla İl Başkanı Babuşçu’yu) övdü. “Duygularımıza esir düştüğümüz gün bittiğimiz andır” ve “birliğimizi koruduğumuz müddetçe bizi kimse yıkamaz” sözleri Külünk taraftarlarınca “tarf tutma” olarak yorumlandı. En önemlisi Erdoğan konuşmasında birden fazla adayla seçim yapıldığına değinmedi ve adaylara başarı dilemedi.
Dün gergin bir altı saat yaşandı. Külünk taraftarları son ana kadar salonu terk etmedi ve futbol maçındaymış gibi sürekli tezahürat yaptılar; Babuşçu’ya açık destek vermiş olan İpek ve Topbaş’ı yuhaladılar. Ama asıl çıngar, Babuşçu’nun konuşmasında “karanlık odalarda yapılan planlar” dan söz etmesiyle koptu. Bu sözleri kendi adaylarına yönelik bir suçlama gibi anlayan Külünk taraftarları nerdeyse salonu yıkacaklardı.
Külünk kendine “bu taban ruhunu geri istiyor” sloganını seçmişti. İddiası, kendisinin tabanı, Babuşçu’nunsa tavanı temsil ettiğiydi. Külünkçüler de hep bu “taban-tavan” zıtlığına dikkat çekiyorlardı. Birisi “burada herkeste Metin ağbinin telefonu vardır. Aradığınızda üç dakika içinde size geri döner” derken, bir diğeri kongreyi şöyle özetledi “alt istedi, üst izin vermedi.”
Dünkü kongreyi 10 yıl önce aynı salonda yapılmış olan Fazilet Partisi İstanbul Kongresi’ne ve Külünk’ün çıkışını da Erdoğan’ın liderliğini yaptığı Yenilikçilerinkine benzetmiştim. Fakat dün benzerlikler kadar farkları da gözlemleme imkanım oldu. Öncelikle yenilikçilik bir kadro hareketiydi, Erdoğan ise bu hareketin liderlerinden en öne çıkan isimdi. Ne var ki Külünk’ün etrafında güçlü bir kadro olduğu söylenemez; taraftarlarının da Milli Görüş’te pişmiş deneyimli militanlardan çok farklı olduğu kesin. Hatta bazılarını Kurtlar Vadisi’nden fırlamış tezcanlı gençler olarak tarif edebiliriz.
Genel Merkez’in onca yatırımından sonra Babuşçu’nun kaybedip Külünk’ün kazanması mucize olurdu fakat farkın daha az olması da kimseyi şaşırtmazdı. Peki bundan sonra ne olur? Bazı Külünk taraftarlarının hayal kırıklığı ve öfkeyle “bu kongre AKP için sonun başlangıcıdır” tespitine katılmıyorum. Külünk’ün çıkışının AKP içinde tek başına bir yenilikçi hareket çıkarmaya yeteceğini de hiç sanmıyorum. Bütün bunlara rağmen dün AKP’nin İstanbul’da verdiği demokrasi sınavı bu partinin geleceğinde etkili olacaktır. Çünkü unutmamak lazım ki AKP hareketinin doğum yeri kesinlikle İstanbul’dur.
AKP’de taban tavan kavgası
Haberin Devamı