Yılbaşı gecesi notlarım...

Bir düzlemden; bir başka düzleme geçiyoruz...

Yılbaşı da bunun bir parçası farkındayım...

Yılbaşı olgusu giderek sönükleşiyor Türkiye’de...

***

Giderek sıradanlaşıyor...

Giderek olağanlaşıyor...

Giderek herhangi bir “tatil gecesi kıvamına” geliyor...

***

Arife günü öğle saatlerinde alışverişe çıkıyorum...

Şişli Belediyesi Nişantaşı’nda kutlama yapmıyor bu sene...

Niye?..

“Yılbaşı kutlamaları için harcayacak bir bütçemiz yok...” diye...

Şişli Belediyesi CHP’li...

Başında İsmet İnönü’nün torunu var...

İsmet İnönü de “elinin sıkılığı ile” ünlü bir politikacı idi...

Torununun belediye için elinin sıkılığını anlıyorum...

***

Ne ki “yılbaşı kutlaması yok edilmeye doğru giden bir gelenek...”

Böyle bir geleneğin CHP’li bir belediye tarafından “bütçe yok” diye yok farz edilerek geçiştirilmesi; üzüyor insanı...

Çocukların Aralık sonunda bir hafta tatili oluyor ...

Onları Paris’e götürüyorum...

Ama yılbaşını Paris’te geçirmek istemiyorum...

İstanbul’a gelmek istiyorum;

Kendi şehrimde, çocuklar anneleriyle...

Ben kendi annem babamla...

Haberin Devamı

Çocuklar büyükanneleri ve büyükbabalarıyla kutlasınlar istiyorum yılbaşını...

*****

YILBAŞI PAPYONU

Yılbaşı kutlamasını ve ritüelini kendim için değil, çocuklar için yapıyorum...

Oğluma papyon alıyorum...

Kendim papyon takıyorum...

Oğlum; babasıyla yılbaşı gecesi aynı örnek giyinmekten, mutlu oluyor...

Papyonu seviyor; içselleştiriyor...

Kızıma özel giysiler alıyorum o gece için...

Alışverişi onunla yapıyorum...

Gecenin olağandışı özelliğine vurgu yapıyorum...

***

Oğlum ve ben papyonumuzla, babam ise “hayatında papyonu hiç içselleştirmediğinden” siyah takım elbisesi ve kravatıyla katılıyor yılbaşı gecesi yemeğimize...

Hayret;

İlk kez bulunduğum restoranda, hiçbir masada “papyonlu erkeğin” olmadığını fark ediyorum...

Son dönem dünya trendi, kravatsız gömlek tercihi; hemen bütün restorana hakim...

Bir iki kravatlı var masalarda...

Onun dışında herkes açık yaka beyaz gömlekli ve koyu renk ceketli...

Ne papyon, ne kravattan eser var...

***

Yedi yıl önce;

Anne baba çocuk; üç kişilik aile olarak kutladığımız Viyana’daki yılbaşı gecesi yemeği geliyor aklıma...

Haberin Devamı

Tüm masalardaki erkeklerin papyonlu, smokinli olduğunu hatırlıyorum...

Yemekte neredeyse tek kravatlı kalan kişinin babam olduğunu anımsıyorum...

Viyana ve İstanbul...

Bu şehirler hiçbir zaman birbirlerine çok benzemiyorlar...

Ancak son yıllarda;

Yılbaşı gecesinin, benim alıştığım gecelerden de farkı olmaya başladığını hissediyorum...

Bir sıradanlık var artık gecede...

*****

SEVGİ DOLU BİR YILBAŞI GECESİ

Yılbaşı ritüelini çocuklara aktarmaya çalışırken;

Bir başka yılbaşı ritüelinden gittikçe uzaklaştığımı fark ediyorum...

O ritüel;

İhtişamlı mekanlarda, dünyanın dört bir yanında kutlanmaya çalışılan “yılbaşı gecesi ritüelini” değiştiriyorum...

***

Yılbaşından günlerce öncesinden; çocuklara soruyorum “nerede kutlamak isterler yılbaşını” diye...

Birkaç yer ismi söylüyorum...

Onlar ise en çok sevdikleri yeri, en alışık oldukları yeri söylüyorlar...

-“Da Mario’da kutlayalım” diyorlar...

***

Da Mario Etiler’de çocukların, annelerinin ve benim; çekirdek aile hayatımızın en önemli kavşak noktalarının buluştuğu bir mekan...

Haberin Devamı

Televizyon programı için anneleriyle bu mekanda buluşup tanışıyorum...

Ayrıldıktan sonra; fırtınalı geçen bir dönemin ardından çocuklarla ilk ortak aile yemeğimizi de bu mekanda yiyoruz...

Zor bir süreçten sonra, ortak avukatımızla; çocukların geleceğini belirleyen protokolü bu mekanda hazırlıyoruz...

***

Kısaca çocuklar için yaşamsal önemi olan bir mekan Da Mario restoran...

Onun için;

-“Da Mario’da kutlamak istiyoruz...” dediklerinde hiç itiraz etmiyorum...

-“Hadi orada kutlayalım...” diyorum...

*****

85 VE 90 YAŞINDAKİ ANNE BABANIN DOĞUM GÜNLERİ...

Yılbaşı gecesinin bir başka özelliği daha var...

Annemle babamın doğum günlerini doğdukları tarih yerine; 1 Ocak olarak yazdırıyorlar...

Annemin Koç burcu olduğunu sanıyorum...

Babamın ise Balık...

Yani gerçek doğumları önümüzdeki iki üç ay içinde...

Fakat kesin doğum günleri bilinmediğinden, yılbaşlarını onların doğum günleri olarak kutluyoruz...

***

Önceki gece annem doksan yaşına basıyor...

Haberin Devamı

Babam seksen beş...

Elli altı yıldır evliler onlar...

Altmış yıldır da beraberler...

Anneme doksan yaşına bastığını söylüyorum...

Bana kızıyor...

-“Ne doksanı...” diyor;

-“Ben doksan değilim... Yanlış yazmışlar...”

***

İlk ağır hastalığını 1975 yılında geçiriyor...

İkincisi 1999’un sonu; 2000’in başı...

O yıl; onları karşıdan alıyor; yanımdaki eve taşındırıyor ve yan yana yaşama kararı alıyorum...

Yılbaşı gecesi bu kararın onbeşinci yılını “şükür” içinde kutluyorum... Annemin 90; babamın 85. yılı için ise hep birlikte kadeh kaldırıyoruz...

***

Çocuklar öğleden sonra anneleri ve anneannelerine gidiyorlar...

Orada oyunlar oynuyorlar, keyif yapıyorlar...

Gece o gün için aldığımız özel kıyafetlerini giyiyorlar...

Poyraz; ben pantolonu giyerken, pantolonu, papyonu takarken papyonu takıyor...

Gece yemekte hiç sıkılmıyorlar...

Eğleniyorlar...

Onları ve anneyi babayı videoya kaydediyorum...

Sıcak sımsıcak bir yılbaşı geçiyor...

Bu kez çocuklar ve anne baba için yardımcı almıyorum yemeğe yanıma...

***

Daha bir samimi, daha bir sıcak ve sevecen geçiyor yılbaşı gecesi yemeği...

Yılbaşı’na beş dakika kala; hayatın mucizesi kendini gösteriyor...

“Indila” çalmaya başlıyor...

“Derniere Danse...”

Indila’nın Paris’te klip çektiği tepede günlerini geçiren çocuklar; Derniere Danse’ı söylüyorlar Indila’yla birlikte...

Yeni yıla Paris’li Indila’yla giriyoruz...

DİĞER YENİ YAZILAR