15 Temmuz darbe girişimi, darbecilerin yakalanması ve devlet içindeki Fetullahçı örgütlenmenin dağıtılmaya başlanması ile Türkiye’de tamamen yeni stratejik ittifaklarla dolu siyasi süreç başlıyor...
***
2002 yılında AKP iktidara gelince; Fetullah Cemaati örgütlenmesiyle ittifak temelinde, işleri yürütüyor...
***
Fetullahçı örgütlenmeyle AKP arasındaki ilişkiler, zaman zaman sıkı fıkı, zaman zaman sorunlu olarak 2013 yılına kadar yakın bir ittifak halinde devam ediyor...
***
AKP iktidarının Fetullahçı örgütlenmenin can damarı olan dershaneleri kapatma kararıyla, AKP iktidarıyla Fetullahçı yapı arasındaki ittifak bütünüyle sona eriyor ve savaş başlıyor...
Savaş; MİT müsteşarının “içeri alınmak istemesi” ve 17-25 Aralık soruşturmalarında zirve yapıyor...
***
Bu tarihten itibaren; AKP yönetimiyle; Fetullahçı örgütlenme, korkunç bir savaşın içine giriyor...
***
O güne kadar; Fetullahçı örgütlenmeyle kurduğu ittifak ve izlenen politikalar sonucu;
“Kemalist, laik, ulusalcı, Cumhuriyetçi, asker ve sivil bürokrasiyle, Atatürkçü kitleleri gücendiren AKP; cemaatle savaşında bir anda yalnız kalıyor...
***
Tayyip Erdoğan düşmanlığı; ilk anda Fetullahçı yapılanmayla, iktidara zaten muhalif ulusalcı, laik, ortanın solundaki merkez güçleri, “adı konmamış zımni bir yakınlaşmaya” sokuyor...
***
17-25 Aralık 2013 tarihinde; Türkiye’de AKP-MHP bir tarafta; CHP; HDP; Fetullahçı örgütlenme; ve PKK zıt kanatta yer alıyorlar...
Bu dönem Türkiye’nin gündemine yolsuzluk, diktatörlük, Başkanlık, Anayasa tartışmaları giriyor;
AKP ve AKP dışındakiler ikilemi oluşuyor...
***
15 Temmuz darbe girişimine kadar; bu konjonktür Türkiye’ye hakim oluyor...
***
15 Temmuz başarısız darbe girişimi gecesi; Cumhuriyet Halk Partisi ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun oynadığı rol; Türkiye’nin bütün siyasi rol dağılımını altüst ediyor ve yeni birliktelikleri, yeni stratejik ittifakları ve yeni düşmanları yürürlüğe sokuyor...
Darbe gecesi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun oynadığı rol; bugüne kadar CHP tarihinde bir ilk...
KILIÇDAROĞLU’NUN YENİKAPI MİTİNGİNİN ANLAMI VE DARBE GECESİ...
Bu köşede; darbeyi izleyen 27 Temmuz günü çıkan yazıda şöyle deniyor; MHP’den de önemli siyasi parti ise CHP’ydi; darbe gecesi...
MHP; kamuoyunda; uzun zamandır AKP’nin dümen suyunda bir parti olarak görülüyordu...
***
Darbecilerin; Devlet Bahçeli’yi hedef alıp; MHP’de bir başka dizayna gitmeleri, olasılık dahilindeydi...
***
Ancak bu ihtimal sadece CHP için geçerli değildi... Kılıçdaroğlu ve CHP darbe girişimine ilk elden; “ama”sız bir tavırla karşı çıkarsa, sosyal demokrat kitleyi direkt etkileyeceğinden, bütün darbe sürecini baştan sona etkilerdi...
***
AKP yönetimine karşı yapıldığı iddia edilen bir darbeye; CHP’nin karşı çıkması, tartışmasız darbenin en kritik noktasıydı...
***
27 Mayıs’ta 1960’da CHP; Demokrat Parti’ye yapılan darbeye açıktan karşı çıkmamıştı...
12 Mart’ta; darbenin kendisini hedef aldığını söyleyen Bülent Ecevit CHP genel sekreterliğinden istifa etmiş, ancak CHP yönetimi 12 Mart’a karşı bir tavır geliştirmemişti...
***
Tersine CHP’li Nihat Erim 12 Mart’ın Başbakanı olarak görevlendirilmişti...
Demirel’in ise, aktif bir karşı çıkışı görülmemişti 12 Mart muhtırasına...
“Şapkasını alıp gitmesiyle” eleştirilmişti...
***
12 Eylül’de sadece Bülent Ecevit; yalnızlığın tek başınalığında partisinin genel başkanlığından ayrılarak, tek kişilik bir protest aydın duruşu sergilemişti...
***
Bu duruş 12 Eylül darbesinin o günlerde; meşruluğunu tartışma sınırına getirmemiş; kendi halinde cılız bir hareket olarak kalmıştı...
***
Birkaç İskandinav ülkesi ile cılız Avrupa basınından ibaret; nostaljik tepkilere konu olabilmişti o günlerde Ecevit’in hapsi ve çıkışı...
***
Demirel tüm darbelerdeki tutumunu 12 Eylül’de de sürdürdü...
Sessiz kaldı, direnmedi...
Fırsatını kolladı...
“Keser döner, sap döner; gün gelir hesap döner...” dedi...
***
MSP lideri Necmettin Erbakan; sesinin işitilemeyeceği kadar; sessizliğe gömüldü o sıralarda...
Askeri darbelerde kapanan MSP ya da Milli Nizam partilerinin; darbeler karşısında sokaklarda eylem yapmaları, o günlerde “akıllara ziyan bir olaydı...”
***
Kılıçdaroğlu; geçmiş darbe karneleri, ‘negatif bir muallaktan’ ibaret görünüm çizen; lider karnesini aynen devam ettirebilirdi; 15 Temmuz gecesi...
***
“Darbeye karşıyız ama...” diyerek vakit kazanabilir, iş işten geçtikten sonra da; “Biz her zaman darbeye karşıyız” şarkısını söyleyebilirdi...
***
Ama öyle yapmadı...
AKP’yle kıran kırana bir mücadelenin içinde olduğu, Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığı, rejimin geleceği gibi konularda derin endişeler taşıdığı halde; “ama”sız bir tutumun, müdanaasız darbe karşıtı tavrında ısrarcı oldu...
***
“Siyasi tarih Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’yi 15 Temmuz darbe girişiminde bu tavrıyla hatırlayacak...”
AKP-CHP-MHP-MERKEZ GÜÇLER YENİ STRATEJİK ORTAKLAR OLUYOR...
Fetullahçı örgütlenmenin darbe girişiminden sonra; izlediği bu tutumla Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP, yeni bir sürecin altına imza atıyor...
***
15 Temmuz 2016’yla başlayan yeni süreçte, AKP kendisine; Fetullahçı örgütlenme yerine; CHP, MHP ve merkez güçleri stratejik ortak olarak alıyor...
***
Yenikapı mitingine CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun defalarca çağrılmasının ve katılmayacağını söylemesine karşın, Başbakan tarafından telefonla aranmasının nedeni bu...
***
Tayyip Erdoğan; bu yapıya geçmişte verdiği destekten dolayı hatasını kabul ediyor ve yeni dönemin ittifaklarını PKK ve Fetullahçı örgütlenme dışındaki meclis içi ve dışı sivil güçler olarak açıklıyor...
Yenikapı mitinginin esas dönüm nokta olma niteliği burada yatıyor...
SAHİL ŞERİDİ İNSANLARI HAYATA MI DÖNÜYOR?..
Yeni dönemde, merkez güçler, laik, Atatürkçü, ulusalcı sayılan ve yıllardır dışlanan “sahil şeridi insanları” için geri dönüş umudu ortayı çıkıyor...
***
Önümüzdeki dönem, yıllardır tu kaka edilen laik ve batılı değerlerle yaşayan insanların, kendilerini bir nebze daha rahat edecekleri bir ortamda yaşamaları ihtimali beliriyor...
***
Buna karşın, Yenikapı mitingini Alman medyası faşizmin sınırsızca at koşturmaya başladığı Kristal Gece’ye benzetiyor...
Bu olayın; Alman medyasının iddia ettiği gibi faşizme giden bir Kristal Gece mi; yoksa Türkiye insanının arzuladığı umut ettiği ve kıyısından köşesinden bir nebze yaşamaya başladığı Beyaz Gece mi olacağını tarih yazacak...