‘Bir fırsat bekliyoruz’ diyen insanlar sahtekardırlar...
Yalnızca kendilerini kandırırlar...
Fırsat yarın gelmeyecek...
Çoktan geldi...
Her zaman buradaydı...
Sen burada yokken bile fırsat buradaydı...
Varoluş bir fırsattır...
Olmak bir fırsattır...
“YARIN ASLA GELMEZ...”
‘Yarın meditasyon yapacağım...
Yarın seveceğim... Yarın varoluşla bir dans ilişkisi başlatacağım...’ deme...
Neden yarın?..
Yarın asla gelmez...
Neden şimdi değil?..
Neden erteliyorsun?..
Erteleme; zihnin bir oyunudur...
Umut etmeni sağlar...
Ama bu arada fırsat kaçar...
Ve sonunda sen çıkmaz sokağa girersin...
***
Ölüm; ve geriye hiçbir şey kalmaz...
Ve bu geçmişte pek çok kez oldu... Sen burada yeni değilsin...
Pek çok kez; defalarca doğdun ve öldün...
Ve her seferinde zihin aynı oyunu oynadı...
Ve sen hala hiçbir şey öğrenemedin...
(Osho)
BÜYÜK İSKENDER VE GÜZEL DİYOJEN KARŞILAŞINCA...
Büyük İskender; Hindistan’a giderken,yolda tuhaf bir adamla tanıştı...
Adamın adı Diyojen’di...
Soğuk bir kış sabahı serin bir rüzgar eserken, Diyojen nehrin kenarında çıplak bir halde uzanıp güneşleniyordu...
***
Çok güzel bir adamdı Diyojen...
Güzel bir ruh olduğunda; bu dünyadan olmayan bir güzellik belirir...
Diyojen’in hiçbir şeyi yoktu... Junnaid’da olduğu gibi; bir su kasesi bile...
***
Çünkü o da bir gün içecek su almak için elinde kasesiyle nehre doğru yürürken; nehrin yakınında bir köpek görmüştü...
Köpek nehre atlıyor ve nehirden kana kana su içiyordu...
Diyojen önce şaşırmış; sonra gülmüştü:
-“Bu köpek bana bir ders verdi...” demişti...
“O bir dilenci kasesi bile olmadan yaşayabiliyorsa, ben niye yaşayamayayım?..”
***
O da o gün dilenci kasesini fırlatıp atmış ve nehrin içine girip, istediği kadar suyu içmişti...
O günden beri köpekle Diyojen dost olmuşlardı...
İçtikleri su ayrı gitmiyordu...
İkisi de suyu nehrin içine girip içiyorlardı...
***
İskender; hayatında Diyojen kadar güzel ve zarif bir adam görmemişti...
Hayranlık içindeydi...
-”Efendim...” dedi...
O güne kadar hayatında kimseye ‘efendim’ dememişti Büyük İskender...
-”Mevcudiyetiniz karşısında büyülendim...
Sizin için bir şeyler yapmak isterim...
Sizin için yapabileceğim bir şey var mı?..”
***
-“Biraz kenara çekil yeter...” dedi Diyojen...
-“Çünkü güneşe mani oluyorsun... Başka bir şeye ihtiyacım yok...”
İskender büyülenmişti.
-“Dünyaya bir daha gelme şansım olsa; Tanrı’dan beni bir daha İskender yapmak yerine Diyojen yapmasını isteyeceğim...” dedi...
“NİYE HİNDİSTAN’I FETHEDİYORSUN?..”
Diyojen güldü:
-“Şimdi sana bunu yapman için engel olan şey ne?.. Nereye gidiyorsun?.. Aylardır her yerde asker görüyorum... Sen nereye gidiyorsun ve ne için gitmektesin?..”
İskender;
-“Dünyayı fethetmek için Hindistan’a gidiyorum...” diye yanıtladı...
-“Peki sonra ne yapacaksın?..” diye sordu Diyojen...
-“Sonra dinleneceğim...” dedi İskender...
***
Diyojen güldü...
-“Sen delisin...” dedi...
-“Ben şu anda zaten dinleniyorum ve dünyayı fethetmedim...
Buna gerek görmüyorum...
Kim sana dinlenmeden önce, dünyayı fethetmen gerektiğini söyledi?..
Sana şunu söyleyeyim...
Şimdi dinlenmezsen; sonra bir daha hiç dinlenemeyeceksin!.. Dünyayı asla fethedemeyeceksin...
Çünkü her zaman fethedilecek bir şeyler daha kalacak...
Hayat kısa ve zaman geçiyor...
Yolculuğun ortasında öleceksin...
Herkes yolculuğun ortasında ölür...”
***
Ve gerçekten Büyük İskender; yolculuğun ortasında öldü...
Hindistan’dan dönerken, yolda can verdi...
O gün Diyojen’i hatırladı...
Zihninde sadece Diyojen vardı...
Büyük İskender hayatı boyunca asla dinlenmemişti...
Ve hayata bir daha geldiğinde olmak istediği o adam; onu gördüğünde nehrin kenarında dinleniyordu...
(Osho)
DİYOJEN’E GÖRE AKILLI İNSAN...
Diyojen bir gün dar bir sokakta; zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaştı... İkisinden biri kenara çekilmedikçe, geçmek mümkün değildi... Mağrur ve kibirli zengin Diyojen’e şöyle dedi:
-“Ben bir serseriye yol vermem...”
Diyojen gayet sakin yana çekilerek şu cevabı verdi:
-“Ben veririm...”
***
Daha çok dinlememiz için, iki kulağımız; daha az konuşmamız için bir dilimiz vardır...
***
Diyojen’e bir insanın ne kadar akıllı olduğunun nasıl anlaşıldığını sordular bir gün...
-“Konuşmasından...” dedi...
-“Peki adam ya hiç konuşmazsa?..” diye üstelediler...
Cevap verdi Diyojen.
-“O kadar akıllısı henüz yok dünyada...”