Osmanlı’da ve Türkiye’de bir gelenek haline gelen “darbelerin” nasıl yapıldığını, “nasıl başarılı, nasıl başarısız olduğunu” anlamazsak; son olayın kodlarını siyasi ve genetik kodlarını ortaya çıkartamayız...
***
Darbe geleneğinin kurulmuş, işletilmiş ve kanıksanmış kodları vardır Türkiye’de...
Bu kodlar şöyle işler;
***
“İktidarda bulunan her kimse; Osmanlı’da padişah, vezir; Cumhuriyet’te; cumhurbaşkanı, başbakan, hükümet, iktidar; işleri doğru ve hukuka uygun yapmamaktadır... Rüşvet, yolsuzluk alıp başını gitmiş, hukuk ayaklar altına alınmış, tarafsızlık ihlal edilmiştir...
***
Bu şartlar gerekçe gösterilir...
Silahlı Kuvvetler içinde “hukuksuzluğa” dur demeyi amaçlayan, “vatansever, yurtsever, hukuksever, ülkesever subaylardan bir kısmı veya emir komuta zinciri altında bütün kısmı; ülke yönetimine el koymaya karar verir...
***
Darbenin gerekçesi ve geni budur; Osmanlı’da da Türkiye’de de...
Abdülhamit’ten; Bülent Ecevit’e, Demirel’den Tayyip Erdoğan’a durum değişmez... Bu gen kolay kolay yok olmaz...
***
Her şart altında varolan yönetimlerin siyasi tutum ve davranışlarında “bunu gerekçelendirilecek örnekler” bulunur, çıkartılır ve kamuoyunun beğenisine sunulur.
***
Her darbenin kamuoyunda alıcı bulan bir gerekçesi vardır;
27 Mayıs’da;
- “Onlar da Vatan cephesini kurup, milleti kamplara bölmüşlerdi...” denilir...
***
9 Mart 1971’de,
“Faşizm almış başını gidiyor; Memleket elden gidiyordu...” tezi geçerli kılınır...
***
12 Mart 1971’de;
“Türkiye’ye 9 Mart’ta Baas tipi bir rejimi giriyordu... Parlamento görevini yapmıyordu...” denir...
***
12 Eylül’de “insanlar ölüyor, anarşi almış başını giderken, siyasiler bir Cumhurbaşkanı’nı bile seçmiyorlardı...” diye gerekçe sunulur...
***
28 Şubat 1997 ile 27 Nisan 2007’deki müdahale ve muhtıraların adı; “laikliğin elden gitmesi...” şeklinde özetlenir...
***
15 Temmuz 2016 darbe girişiminin gerekçesi ise “Tarafsızlığını yitirmiş bir Cumhurbaşkanı, almış başını gitmiş yolsuzluk ve hukuksuzluk iddiaları ile rejimi değiştirmeye yönelik girişimler” şeklinde biçimlenir...
9 VE 12 MART 71’DE 3 GÜN ARAYLA TÜRKİYE...
Osmanlı’nın ve Türkiye’nin gelip geçen iktidarlarında; “hukuksuzluk, yolsuzluk, taraflılık, ihmalkarlık” gibi uygulamaların varolduğunu söylemek yanlış değildir...
Konu “darbe geninde” düğümlenir...
Bunlar gerekçelendirilerek; “birilerinin elinde silahla ülke yönetimine el koymaları haklı bulunabilir mi?..”
Darbe geni ve kilit sorusu budur...
***
9 Mart ve 12 Mart 1971 darbe girişimleri; üç gün arayla solcu ve sağcı subayların arka arkaya denediği darbe süreçleridir...
***
9 Mart’ta Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içinde “solcu bir grup subay” 9 Mart’ta darbe yapmak isterler...
Darbenin komutanlığına Hava Kuvvetleri Komutanı’nı getireceklerdir...
***
Darbeyi haber alan genelkurmay başkanı ve birinci ordu komutanı, bu kez sağcı bir darbeyi gerçekleştirirler 3 gün arayla...
***
Aşağıdaki kaba hatlarıyla doğru olan bilgileri internetten derliyorum...
***
Okurken düşünülmesi gereken; 3 gün içinde bir sol, bir de sağ darbeyi, aynı ordunun değişik subaylarının kalkışmasıyla yaşayan bir ülkenin geldiği noktadır...
9 MART SOLCU DARBECİLERİNİN İSTEKLERİ...
“68 kuşağının son derece aktif olduğu o yıllarda, hem sağ görüş, hem de sol görüş bir askeri müdahale ile devlet yönetimini ele geçirme planları kurmakta idi...
***
Üniversitelerde artan protestolar, her geçen gün artan eylemlerin sürdüğü o günlerde, orduda sol görüşlü bir subay grubu bulunmaktaydı...
***
Bu grup, üniversite hocaları, ve dönemin sol aydınları ile birleşerek, hava kuvvetleri komutanının liderliğinde bir darbe hazırlığına girişti...
***
Yapılması planlanan müdahaleye göre, Atatürkçü düşünceye bağlı, radikal bir sol olarak adlandırılabilecek bir yönetim kurulacak, Baas partisi benzeri bir örgütlenmeye gidilecekti...
***
Ardından bu hazırlığa kara kuvvetleri komutanı da katılmış, toplantılar onun evinde düzenlenmişti...
Fakat henüz tam bir hareket planı hazırlanamamışken, toplantıların düzenli katılımcılarından olan korgeneralin taraf değiştirerek bu hazırlığı ihbar etmesi ve o dönemde sol görüşe mensup bir öğretim görevlisi olarak bilinen bir istihbaratçının tüm projeyi açığa çıkarması ile darbe hazırlığındaki grup yakalanmış, olaydan üç gün sonra da Abd’nin de etkisiyle, dönemin genelkurmay başkanı Memduh Tağmaç’ın liderliğinde 12 mart muhtırası verilmişti...
***
9 martçılar tarafından hazırlanan hayata geçmeyen muhtıranın maddeleri ise şu şekildeydi:
***
1- Taraflı olduğu kesinlikle kanıtlanmış olan cumhurbaşkanı çekilmelidir...
2- Yoksul halkımızın sırtına yük olmaktan başka bir işe yaramayan parlamento dağıtılarak işçi, köylü ve devrimcilerden bir halk konseyi kurulmalıdır...
3- Düşen hükümetin üyeleri ile parlamenterler ve suçlulukları bilinen yöneticiler yargılanmalı, suçları kesinleşenlerin tüm mallarına el konulmalıdır...
4- Bankalar, dış ticaret, sigortalar, ağır sanayi, petrol ve madenler ile tüm yabancı sermaye devletleştirilmelidir...
5- Ağaların elinde bulunan topraklar alınarak kurulacak toprak komitelerince topraksız köylülere parasız dağıtılmalıdır...
6- Ülkemizin bağımsızlığına gölge düşüren Amerikan üsleri derhal millileştirilmelidir...
7- Atatürkçü aydınlara yapılan baskı ve işkenceler derhal durdurulmalıdır...
8- Öldürülen gençlerin katilleri bulunarak yargılanmalıdır...
9- Atatürkçü anti-emperyalist dış politikaya dönülmelidir...
10- Ülkemiz NATO’nun ucuz asker deposu olmaktan çıkarılarak NATO ve CENTO antlaşmaları gözden geçirilmelidir...
11- Ceza kanununda gerekli değişiklikler yapılarak tutuklu bulunan aydınlar ve devrimciler derhal serbest bırakılmalıdır...
12- Köklü dönüşümleri gerçekleştirecek bir devrim hükümeti kurulmalıdır...”
3 GÜN SONRA 12 MART SAĞ DARBESİ...
“Ordunun tamamı sol bir darbeye yandaş değildi...
Özellikle Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç ve İstanbul’daki 1. Ordu Komutanı Orgeneral Faik Türün, sol darbeye açıkça karşı çıkıyor, Kara Kuvvetleri Komutanı Gürler’i katıldığı söylenen cepheden ayrılması için baskı altına alıyorlardı....
***
Orgeneral Faik Türün eğer Millî Demokratik Devrimciler Ankara’da darbe yapacak olurlarsa, TBMM’yi derhal İstanbul’da toplayacağını ve Meclis’in alacağı kararla Ankara’daki darbecilere karşı 1. Ordu ile harekete geçeceğini söyledi...
***
Faruk Gürler’in sol darbecilerden ayrıldığı, “Yavuz Bey” kod-adını kullanan Muhsin Batur’un ise tek başına bu işe kalkışamayacağı ihtimali belirince cuntacılar 9 Mart 1971 günü darbe yapmak istediler...
***
Kendilerine seçtikleri lider, Kara Kuvvetleri karargâhında bir Tümgeneral olan Celil Gürkan’dı...
Ama Gürkan, kendi deyişiyle ‘düğmeye’ basmadı; teşebbüs gerçekleşmedi ama ok yaydan çıkmıştı...
***
10 Mart günü Ankara’da, daha önce adı bile duyulmamış olan ‘Genişletilmiş Komuta Konseyi’ toplantısı yapıldı... Toplantıya ordudaki bütün Orgeneraller ve Korgeneraller davet edildi...
***
Bu toplantıda 12 Mart günü hükümete muhtıra verilmesi kararı alındı...
***
12 Mart Muhtırası’nı veren Memduh Tağmaç, Orgeneral rütbesindekiler hariç bu 9 Mart 1971 Millî Demokratik Devrimine adı karışan başta Tümgeneral Celil Gürkan olmak üzere tüm subayları re’sen emekliye sevketti...
***
1. Ordu Komutanı Faik Türün de bu darbeye adı karışan tüm Devrim yazarlarını ve diğer Millî Demokratik Devrim cuntası üyelerini Ziverbey Köşkünde Milli İstihbarat Teşkilatı vasıtasıyla sorguya çekti...”
***
Bu sorgularda Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler ve kod-adı olarak “Yavuz Bey”i kullanan Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur’un da 9 Mart darbe teşebbüsüne önce destek verdikleri, fakat sonra istihbarat bilgileri Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç’a ulaşınca desteklerini geri çektikleri ortaya çıktı...
***
12 Mart darbesinin sonunda, cezaevleri doldu...
Türkiye en ağır baskı günlerini yaşadı...
Baskı rejiminin binlerce örneği mevcuttu...
Hiçbiri unutulmadı...
Ama bir örnek vardı ki;
Tarih onu başka türlü yazdı...
Deniz Gezmiş ve iki arkadaşı 12 Mart darbesi esnasında idam edildiler...