Evet doğru, Güneydoğu’da bir sürü kişinin kirli işlere bulaşmış olabileceği bir savaş var.
Adı üstünde savaş, doğrudur; bir sürü yerde bir sürü etik dışı, demokrasi karşıtı, insan hakları aleyhtarı işler yapılmıştır, fail-i meçhuller, antidemokratik baskılar, ağlatan dramlar yaşanmıştır, yaşanmaktadır...
Ama insaf ederseniz, “bu savaştan kimler komisyon alıyorlar” deseniz de, ortada bir de bu savaşı ilk başlatanlar, ilk yürütenler, ilk sürdürenler var...
Bunlara karşı da kurşun yiyenler, sakat kalanlar, ölenler, öldürülenler var...
Hiçbir savaş temiz olmaz...
Her savaşta kirlilik vardır...
Bütün savaşlarda maalesef insan hakları ayaklar altına alınabilir, işkenceler, savaş suçluları, etik dışı uygulamalar gırla gider...
İsrail’in saldırısında da böyledir, Filistin’in savaşında da öyledir, Amerika’nın işgalinde de, Yugoslavya’nın bölünmesinde de aynı kurallar geçerlidir...
Ama bizde bir şeyler oluyor...
PKK’yla savaşan herkes tukaka ediliyor medyanın manşetlerinde...
Sadece toplanıp laiklik mi elden gidiyor diye soran münevver insanlar, “faşizmin locaları” muamelisine reva görülüyor...
Türkiye’de bölücülüğe ya da irticaya karşı durmuş herkes, menşeine, duruşuna, oturuşuna, kalkışına, bakılmadan “kirli ilişkilerin kahramanı, çetelerin adamı, darbelerin tezgahçısı, Ergenekon’un piyonu, askerin eratı, katil Yeşil’in ağababası” havasına sokuluyor...
Yazıktır ve günahtır...
Sonra bir gün bu ülkeyi işgal etmeye kalktıklarında, savaşacak adam bulamazsınız... Kahramanlar yaratamazsınız...
PKK’yla savaşta sakat kalmış bir Albay’ın bile mahkeme kararı olmadan fütursuzca itibarsızlaştırıldığı katil konumuna düşürüldüğü, bir ülkede yarın “bu ülkeye kanımı seve seve veririm” diyen kahramanları mumla arasanız, bulamazsınız...
Evet insan haklarına herkes riayet etsin... İşkenceler olmasın, fail-i meçhul yaratılmasın, cinayet şebekeleri ayıklansın... Ama müsade edersiniz vatanı için savaşanlar da itibarsızlaştırılmasın...
Sanki PKK’ya karşı savaşmak, “kirli bir iştir” havası yayılmasın...
Sanki PKK sempatizanlarına sempati gösterenlere tepki göstermek “vatan hainliği” olarak anılmasın...
Anladık demokrasi olsun...İnsanlar sorgusuz sualsiz infaz edilmesin...
Herkes haddini bilsin...Geçmişte “öteki Türkiye’ye karşı yapılanların” hesabı sorulsun...
Ama bir dakika...
Yeni bir kültür yaratılırken adil davranılsın...PKK baştacı edilip, çember sakallı tepkiler demokrasi zannedilip, Cumhuriyet tarumar edilmesin...
Obama’yı ve Amerikan Başkanlığı törenlerini iyi izleyin...
Carter’ı, topallayarak yürüyen baba Bush’u, Barbara’yı, Clinton’u, Hillary’yi, küçük Bush’u, Obama’yı.
Devletin, Cumhuriyet’in, devamlılığın ve demokrasinin hep beraber nasıl yaşatılabildiğini orada göreceksiniz... Bizde devr-i sabık yaratmaktan, bir önceki Cumhurbaşkanları Başbakanlar neredeyse Ergenekoncu ilan edilecekler?..
Amerika bize layık görmese de kendisi için iyi demokrattır... İyi bakın görüntülere, “sakat kalan devlet övünç madalyalı askerlerin intiharını” göremeyeceksiniz...
Hepsi birbirine sarılılar orada başkanların... Çünkü Başkanlar geçici Amerika bakidir...
HRANT DİNK İÇİN...
Eğer gerçekten demokrat olmak istiyorsanız... Eğer göz göre göre bu ülkenin aydınları, gazetecileri, yazarları, bilim adamları, masumlar öldürülmesin istiyorsanız...
Eğer insanların görüşleri, dinleri, inançları, mezhepleri, dilleri, ırkları, renkleri “sizin için ölüm nedeni” sayılmıyorsa... Sizden farklı olanları “ötekileştirmiyorsanız, kendiniz gibi adamdan, insandan sayıyorsanız...”
Eğer Ermeni dölü, Kürt kanı, Alevi inancı, başındaki türbanı, gibi insanları birbirinden ayıran farklılıklardan faşizm yaratmaya çalışmıyorsanız...
Eğer insan gibi geldik, bütün insanlarla insan gibi yaşayıp gideceğiz diye düşünüyorsanız...
Kendisini güvercine benzeten Hrant kardeşin katillerinin bulunması için, sorumlulularının yakalanması, Türkiye’yi kan gölüne çevirmek isteyenlerden hesap sorulması için siz de elinizi kaldırın...
Siz de insanlığın o sonsuz kardeşlik, eşitlik ve insanlık için verdiği kutsal mücadeledeki yerinizi alın... Türkiye’yi çok severken, kalbiniz enternasyonel bir insan kardeşliği için çarpsın... Hrant’ın dul eşi Rakel sizin kız kardeşiniz olsun...
Acı ve kederler yaşanmışlığın ortak öğesi, uçan güvercinler özgürlüklerin sembolü olsun...
Hrant kardeşim barış isteyen, ürkek bir güvercindi, nur içinde yatsın...
KILIÇDAROĞLU CHP’DE BAŞKANLIĞA HAZIRLANMALI...
Hâlâ anlaşamıyoruz, Kemal Kılıçdaroğlu’nun İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığı hakkında...
Neymiş şirketlerden biri araştırma yapmış Kılıçdaroğlu İstanbul’a aday olursa CHP Belediye Başkanlığı’nı kazanacakmış...
Bu düşünenler çok küçük hesaptalar, kusura bakmasınlar...
CHP’nin meselesi İstanbul’u almaktan çok, genel seçimlerde Türkiye’yi almaktır...
Bir ana muhalefet partisinin isteği ve amacı budur, bu olmalıdır...
Kemal Kılıçdaroğlu, yarattığı bu popülariteyle İstanbul’a Başkan oluyorsa, iki yıl sonraki seçimlerde Türkiye genelinde çok başka bir şey olabilir...
Deniz Bey artık en fazla bu seçimden sonra partiyi güvendiği emin ellere teslim etmelidir...
Deniz Bey’in teslim edeceği isim şu an için Kemal Kılıçdaroğlu gözükmektedir...
Genel seçim kampanyasını, adım adım Başkanlığa geleceği açıklanacak bir Kemal Kılıçdaroğlu’suz yapan CHP’nin seçimi kazanması mümkün değildir...
Kemal Bey, eğer İstanbul’da bu kadar patlama yapıyorsa, esas patlamayı Türkiye’ye saklamaladır...
İstanbul Belediye Başkanlığı çok etkili bir görevdir ama Belediye Başkanları sürgündeki lider gibidir...
Bedrettin Dalan, Özal döneminde o popüleratisini hiçbir zaman Ankara’ya taşıyamadı...
Erdoğan’a, eğer Refah Partisi kapatılmasa, İstanbul Belediye Başkanlığı’ndaki popülaritesini mümkün değil Ankara’ya taşıtmayacaklardı...
Bay Erbakan, yerine Tayyip Bey’i hiç düşünmeyecekti...
Onun için Kılıçdaroğlu da Ankara’yı bırakıp İstanbul’a gitmemeli.
CHP Türkiye’de iktidar partisi olmak istiyorsa Kılıçdaroğlu Ankara’da Baykal’ın yanında, Deniz Bey’in son genel seçiminde eşbaşkan gibi Türkiye’yi turlamalı...
Türkiye’yi almak isteyenler böyle yaparlar... Yoksa İstanbul size yetmekte, Türkiye’de ana muhalefet sizi kesmekte midir?..
Duyamadım Deniz Bey...