“Sen nerelisin?..” diye soruyor CIA ajanına Donovan;
-“Alman’ım...” cevabını veriyor CIA ajanı...
-“Benim annem ve babam ise İrlanda’lı...” diyor Donovan ve soruyor;
-“Seninle benim aynı idealler uğruna birleşmemizi ve Amerikalı olmamızı sağlayan şeyin ne olduğunu sanıyorsun?..”
CIA Ajanı cevap vermeden Donovan devam ediyor:
-“Amerikan anayasası... Bir Alman’la bir İrlanda’lıyı Amerikan vatandaşlığında birleştiren tek şey bu anayasa...
Onun için ‘Amerika adına bu anayasayı uygulamamamı’ benden isteyemezsin Şimdi ne halin varsa gör...”
***
Orhan Veli’nin “beni bu havalar mahvetti” dediği gibi, “beni de bu filmler mahvediyor...”
En iyi film dalında Oscar’a aday gösterilen, Hollywood’un yaşayan en efsanevi yönetmeni Steven Spielberg’in, Coen kardeşlerin senaryosunu yazdığı, gerçek olaylardan esinlenme, Casuslar Köprüsü (The Bridge Of Spies) filminde geçiyor bu sahne...
***
Donovan; bir sigorta avukatı...
Laf becerisi, hukuki boşlukları yakalama ustalığı, karşısındakini zekasıyla ikna etme yeteneği fazlasıyla yüksek...
Donovan’ı Amerikan Barosu; “Soğuk Savaş döneminde yakalanan bir Sovyet ajanını mahkemede savunması için” tutuyor...
***
Böylece Amerikan adalet sisteminin kendisine karşı suç işleyen Sovyet ajanlarının, savunma hakkını bile etkin avukatlara vererek; “ne kadar demokratik bir hukuk devleti olduğunu dünyaya göstermeyi amaçlıyor...”
“NE CIA’E NE AMERİKAN DEVLETİ’NE ÇALIŞMAYAN BAŞARILI AVUKAT...” 2
Donovan; Sovyet ajanı müvekkiline söylediği kadarıyla; “Ne CIA’e; ne hükümete, ne devlete ne de başka bir kuruluşa çalışıyor...”
Sadece Baro’ya kayıtlı avukat...
Ancak bir süre sonra; Donovan’ın yanında bir CIA görevlisi bitiveriyor...
Ondan “Sovyet ajanı müvekkilinin neler söylediğini söylemesini istiyor...”
***
Donovan; avukatıyla müvekkili arasındaki konuşmanın, sızdırılmasının anayasaya aykırı olduğunu söylüyor ve CIA görevlisi “’Burada Amerika’nın çıkarları söz konusu’ diye ısrar edince”; ona bu tarihi cevabı veriyor... -“Sen Alman’sın... Ben İrlanda’lı... Seninle beni bağlayan tek şey şu anda benden çiğnememi istediğin Amerikan anayasası... İşine git...”
BİR AMERİKAN PROPAGANDASI MI?.. 3
Orhan Veli’yi “bu havaların mahvetmesi” gibi, beni de geçmişten bu yana bu filmler mahvediyor...
Savunma avukatı Donovan; Amerikan derin devletine, Amerikan erkine karşı, Amerika’nın savunduğunu söylediği evrensel değerlerle öyle bir karşı çıkıyor ki; olayın inisiyatifini bir anda ele alıyor...
***
İşini mükemmel yapan Donovan üzerinden, “işini iyi yapanın, işinde mükemmel olanın en büyük vatansever olduğu temasını ustaca veriyor” izleyiciye yönetmen Steven Spielberg ve senaryo yazarı Coen kardeşler...
***
Casuslar Köprüsü filminin yönetmeninin; Steven Spielberg gibi Amerikan film endüstrisinin yaşayan en büyük efsane yönetmeni; filmin senaryo yazarlarının ise Amerikan sinemasının damarları sayılacak Coen kardeşler olması filmin bu temasını ve mesajını çok ciddi olarak düşündürmeyi gerektiriyor...
***
Mesleğini doğru, dürüst, yalana, dolana sapmadan üçkağıtsız, zeki ve yaratıcı bir şekilde icra eden ‘profesyonellerin’, ‘en büyük vatansever oldukları’ fikri; Amerikan sinemasında ‘Birkaç İyi Adam’ filmi gibi çok etkin filmlerin senaryosunun da bel kemiği oluyor...
***
Casuslar Köprüsü’nde de Donovan’ı izlerken bu temayı izliyorum...
Yıllar önce Çetin Altan da aynı temayı köşe yazılarında işlemeye başlıyor Türkiye’de...
Bu temayı büyük bir ustalıkla düşünce sistemimizin kaplama alanına sokuyor Çetin Altan da...
GERÇEK HAYATTA ÖYLE Mİ PEKİ?.. 4
Tom Hanks gibi, hayatıma damgasını vuran Philadelphia Forrest Gump, Melekler Şeytanlar gibi filmlerin başrol oyuncusu, Yengeç burcu aktörü bu filmde oynayınca, Donovan karakterinin kalbimde yarattığı etki; yüreğime bütünüyle egemen oluyor...
Tom Hanks’in yarattığı Donovan karakterinin hayata damgasını vurmasını, onun kazanmasını, kötülerin kaybetmesini istiyorum...
***
Ne ki, benim gibi hayatı Donovan tipi karakterler üzerinden okuyan, onlara öykünen, onları içselleştiren, mesleğini mükemmel şekilde yapmayı hayatın en kutsal amacı haline getiren insanların; kendi ülkelerinde başına getirilen olaylar; Donovan’ın yaşadıklarını ‘bir hayalden öteye’ götüremiyor...
***
-“Benim babam ve annem Türkiye’li... Ben İstanbul’luyum... Kendi memleketimde beni nasıl yalnızlaştırıyor ve yabancılaştırıyorsunuz?..
Mesleğimi elimden almaya yelteniyor, ‘savaşta bir düşmana uygulanamayacak yöntemleri’ üzerimde deneyebiliyorsunuz?.. Kimin verdiği hangi hak size bu ülkede, vatanın öz evlatlarına bu katli yapma gücünü ve cüretini veriyor?..” dediğinizde cevap gelmiyor...
***
Bilmiyorum Spielberg ve Coen kardeşler; benim ve benim gibiler üzerinden yaşanan bu gerçek senaryo için ne yazarlar?..
Bana gelince...
Ben Donovan gibi işini çok mükemmel başka hiçbir amaç gütmüyordum bu hayatta...
Ne ki benim senaryomu yazan benzer isimli senaristler, ve benzer görevdeki ‘eleman’lar, ‘işini iyi yapmaktan başka hiçbir amacı olmayan; gerçek gazetecileri; sahici insanları, yok hükmüne getirerek senaryoyu hiçleştirdiler...’
***
Kendim adına değil artık... Çocuklar adına umuyorum ki Spielberg’in filmleri, Coen kardeşlerin senaryoları hayatın gerçeği halini alırlar bu yüzyıl...
Donovan’lar ve ‘Birkaç İyi Adam’lar ‘senaryoda değil, gerçek hayatta’ kazanmaya başlarlar...
***
Dünyanın başkentinde; etrafı saran gökdelenlerin ortasında, Avenue Of The Americas; caddesinde yapılan nostalji dolu bir yürüyüşün ertesinde, odanın penceresinden Newyork semalarına süzülen duygusu bu ‘gazeteci’nin...
2015’in Oscar alan filmi Birdman’in finalinde olduğu gibi;
Odanın penceresini açıp uçmak istiyor o gazeteci şimdi...
Newyork gökdelenlerinin arasından, özgürce ve hafifçe;
Varolmanın dayanılmaz hafifliğini hissedercesine...