20 yıl önce; 1995’in Ağustos’unda Amerika’ya gitmeye nihayet karar verdiğimde, yanımdaki kız arkadaşımın varlığına güveniyordum...
Bunca yıl sonra, onca hayat tecrübesinin ardından, yapacağım ilk Amerika seyahatinin; çok kaliteli, zengin içerikli, turizmin ötelerinde mahiyetler içermesi; gerekiyordu...
Seyahat; o güne kadar; kültürüne yakın, ama kendisine itinayla uzak durduğum Amerikan kıtasının yaşam tarzını, kültürünü, sinerjisini bana doğru aktarmalıydı...
***
Kız arkadaşım İstanbul’da Robert Kolej mezunuydu...
Üniversite eğitimini İngiltere’de yapmıştı...
O da benim gibi Kıta Avrupası kültürüyle büyüdüğünden, Amerika’ya, o güne kadar gitmemişti; ilk kez gidiyordu...
***
Ben; İngiltere’de, Almanya’da, Japonya’da gazetecilik ve dil eğitimi görmüş, Paris’i sindirmiş, Atina’da 7 yıl yabancı ve Türk medya kuruluşlarının temsilciliğini, büro şefliğini yapmıştım...
Dünyanın bir sürü ülkesinde çalışmak gazeteciliğimin vazgeçilmez koşuluydu...
***
Ne ki biraz gençlik yılları solculuğumdan, bir miktar ailemin Amerika korkutmalarının üzerimde yarattığı travmadan, tıpkı kız arkadaşım gibi ben de Amerika’ya gitmeye bir türlü ikna olamamış, Avrupa’da dolaşmayı yeğlemiştim.
***
Kız arkadaşımın varlığına şükran duyuyordum; çünkü Robert Kolej’de aldığı eğitim, Amerika seyahatimizi, nokta atışı kültürel adreslerle zenginleştirecekti...
Broadway’i ve Broadway müzikallerini o ilk Amerika gezisinde yakından tanımaya başladım...
Otelin concierge’ından 100-110 dolar karşılığı bulduğumuz her biletten, mutlu oluyor bir Broadway oyunu daha izleme fırsatı yakaladığımız için çocukça seviniyorduk...
Broadway müzikallerine iyi yerden, birkaç gün öncesinden bilet bulmak mümkün değildi...
***
Amerika’nın tılsımlı Broadway müzikallerinin dünyasına, o müzikallere birkaç sokak ötede bana çok şirin gelen bir otelin lobisinden girme fırsatı yakalamıştım...
Washington’a da gitmemize rağmen, Newyork’u terketmek istemiyordum...
Kız arkadaşım, lise arkadaşını görmeye San Francisco’ya gitti ben Newyork’ta kaldım; gitmedim...
Özel televizyonlara yeni transfer olmuştum...
Newyork’un Broadway müzikalleriyle dolu ilham veren ortamından kopmak istemiyordum...
Televizyon programları için, ilham topluyor; Broadway’i buram buram içime sindiriyordum arka sokaklarında...
*****
BABASINI ARAYAN BİR GENÇ KIZIN ÖYKÜSÜ...
Show TV’de haber ve program yaparken, ne zaman bir fırsatını bulsam, kaçar Newyork’a giderdim...
Broadway müzikallerine...
Bir süre sonra Broadway müzikalleri beni kesmiyor, off-Broadway’i, daha sonra daha marjinali olan; off-off-Broadway’i keşfediyordum...
Broadway’in her karesinde kendimi buluyordum...
Müzikallerin labirentlerinde, içim dolup taşıyordu...
***
Birkaç yıl sonra, ünlü bir müzisyen olan yeni kız arkadaşımla Londra’daki Broadway müzikaline gitmeye karar verdiğimizde, “Newyork Broadway’inin şehirden kaynaklanan tılsımlı ambiyansını bulamayacağımdan ürküyordum...
Mamma Mia müzikalini ilk kez Londra’da izliyordum...
Salon alkıştan ve Mamma Mia’daki muhteşem Abba parçalarına tüm salonun yaptığı toplu dans ayininde; sanki yıkılıyordu...
***
Evlenmek üzere olan 21 yaşında genç bir kızdı Sophia...
Annesiyle beraber bir Yunan adasında taverna ve butik otel işletiyorlardı...
Gelinin; evleneceği gence, babası tarafından kilisede teslim edilmesi gerekiyordu Hristiyan geleneklerine göre...
Sophia babasının kim olduğunu bilmiyordu...
***
Annesinin günlüklerini gizlice okuyacak ve babasının kim olduğunu bulmaya çalışacaktı...
Ne ki; müzikalin trajedisi ile komedisi tam da burada ortaya çıkıyordu...
Annesi Donna; ona hamile kaldığı sırada beraber olduğu erkeğin nişanlı olduğunu öğrenmesiyle bunalıma girmiş, Amerikalı mimar sevgilisinden ayrılmış ve o sırada biri İsveç’li denizci-gezi yazarı, diğeri İngiliz bankacı, iki erkekle beraber olmuştu...
***
Annesi; Sophia’nın babasının kim olduğunu bilmiyordu...
Sophia da babasının kimliğini bulabilmek için, babası olduğunu sandığı üç adamı annesinden habersiz “düğününe davet edecekti...”
*****
ABBA’NIN MUHTEŞEM PARÇALARI EŞLİĞİNDE İSTANBUL’DA MAMMA MİA MÜZİKALİ...
Müzikal; dünyada hit yapan Abba’nın Mamma Mia, Money Money Money, Chiquitita, Dancing Queen gibi muhteşem parçalarının, söylenmesi için senaryolaştırılmış bir Broadway harikasıydı...
20 yıldır sahneye konan dünyanın en popüler müzikaliydi Mamma Mia...
***
Mamma Mia’nın İstanbul’a geleceğini duyduğumda; “nasıl yapacağım da bakalım bunca işin arasında, çocuklara müzikalden iyi bir yerden yer bulacağım...” diye içim içimi kemirmeye başlamıştı...
*****
“DÜNYADA KISKANMAYACAĞIN TEK ŞEY ÇOCUĞUNDUR...”
Perşembe sabah gazetelerde “Mamma Mia müzikalinin ilk gecesi muhteşem geçti” haberlerini görünce, içim burkulmuş; “şimdi gel de bu müzikale iyi bir yerden bilet bul” diye kara kara düşünmeye başlamıştım...
***
Oysa kuantum; evrende temiz ve saf olan niyetini kendiliğinden görür ve sen bir şey yapmadan evrenin onu gerçekleştirmesinin yolunu açardı...
O gün öğlen Beşiktaş Belediye Başkanı ve eşi Özlem-Murat Haznedar çiftinin öğle yemeğine davetliydim...
Konu konuyu açıyor, Türkiye’nin gülleden ağır hale gelen siyasi havasında, sörf yapıyorduk...
***
Sohbetin sonunda karı koca Haznedar’lar, akşam bir başka davetten dolayı iptal edecekleri Mamma Mia müzikalini konuşmaya başladılar kendi aralarında...
-“Hay Allah...” dedim;
-“Ben de sabahtan beri, çocukları Mamma Mia’ya nasıl götüreceğimi düşünüyordum...”
Davetiyeyi Pazar günü öğlene kaydırdık...
Çocuklarını da alacaklardı...
Ben de çocuklarıma; ilk Broadway müzikalini böylece tattırabilecektim...
Babaları 36 yaşında ilk Broadway müzikalini seyretmişti...
Onlar 6 yaşında izleme fırsatı elde edeceklerdi...
30 yıllık mini minacık bir farkla!..
Ne demişti babam;
-”Dünyada kıskanmayacağın tek şey çocuğundur...”