Aydın Doğan’la Genç Gazeteci arasında Milliyet-Sabah ansiklopedi savaşı esnasında yaşanan, gerginlik bir süre sonra yerini yeniden yumuşamaya bıraktı...
Gazeteci TRT’ye yaptığı televizyon programının dördüncü yıldönümü için İstanbul’da büyük bir kutlama yapmayı tasarlıyordu...
***
Divan Brasserie’nin Kuruçeşme’de Boğaz’a nazır terasında yapacaktı Gazeteci; televizyon programının dördüncü yaşgünü kutlamasını...
***
O günlerde Akrep Nalan’ı dinler, onun müziğinden ilham alırdı Gazeteci... Akrep Nalan’ı arayıp; -“Gecemde repertuvarından bir potburi sunar mısın bizim için” dedi... Nalan memnuniyetle gelip, şarkılarını okuyacağını söyledi...
***
Yakın bir kız arkadaşı Divan’ların sahibi Vehbi Koç’un kızı Samahat Arsel’i yakından tanıyordu...
Onun vasıtasıyla; makul bir fiyata anlaştı Divan Brasserie’yle Gazeteci...
***
İstanbul’da medya, sanat, iş dünyasından çağırabileceği herkesi çağırdı 4. yaşgününe Genç Gazeteci... Aydın Doğan’ın yardımcısını da aradı ve Aydın Doğan’ı davet etti...
***
Aydın Doğan davet teklifine kısa bir süre sonra geri döndü... O günlerde Milliyet’te yine kronik bir şekilde süren genel yayın yönetmenliği krizi yaşanıyordu...
***
Her gazetede “Genel Yayın Yönetmenliği” krizleri yaşanırdı...
Ancak Gazeteci; Milliyet gazetesinde yaşandığı kadar genel yayın yönetmeni sorunu yaşanan bir başka gazete görmemişti...
***
Abdi İpekçi’nin ölümünden bu yana, kimselere yar olmayan bir kariyerdi Milliyet Genel Yayın Yönetmenliği...
O günlerde yine, birileri istifa etmek zorunda kalmış, yerine birileri aranıyordu...
***
Aydın Doğan; televizyon programının yaşgününü kutlayan Genç Gazeteci’ye, o davete katılamayacağını; ancak kendisiyle daha sonra bir akşam yemeği yemek istediğini, konuşacakları olduğunu söyledi...
***
Genç Gazeteci teşekkür etti Aydın Doğan’a... Yaşadıkları gerginliğin; sürmemiş olduğundan mutluluk duydu, televizyon programının kutlama çalışmalarına geri döndü...
*****
AYDIN DOĞAN’LA BARIŞMA...
On yıl TRT’de Atina muhabirliği ve Ateş Hattı programı yaptıktan sonra; özel televizyona transfer olmuştu...
***
Özel televizyonda daha beşinci programında sansür yemiş; “istifa kararı” vermişti...
***
Durumu anlamıyordu...
On sene TRT’de dışardan iş yapan Gazeteci; yıllarca TRT sansürünü aşmış; özel televizyon sansürü karşısında pes etmek zorunda kalmıştı...
***
Her şeyi yanlış mı biliyordu yoksa?..
Söylendiği gibi TRT değil; özel televizyonlar mı daha “sert”tiler?..
Karar veremiyordu... Noter çağırıp istifa etmişti; Star’a dönemezdi... TRT’ye de dönmesi mümkün değildi...
***
Televizyon programı yaparken, konsantrasyon sağlamak için gazetedeki yazılarını da bıraktığından; “aldığı kahraman tavır” Gazeteci’yi işsiz bırakmıştı bir anda...
***
Yeniköy’de yalnız yaşadığı evine çekilmiş; kendiyle başbaşa hayatın muhasebesini yapıyordu...
Tek yaptığı ayrıldığı sırada; Aydın Doğan’ın yardımcısını arayıp “televizyon programı yapabilecek konumda olduğunu” söylemekti...
Başka da hiçbir girişimde bulunmadı Gazeteci...
***
Yaklaşık bir ay sonra Aydın Doğan’dan telefon geldi Genç Gazeteci’ye...
Kanal D’ye gidip; o günlerde orada haftalık program yapan ve haber dairesinin başında olan “ünlü televizyoncuyla” görüşmesini istiyordu Aydın Doğan...
***
Ertesi günü Kanal D televizyonuna gitti Genç Gazeteci... Orada Kolej’den ve üniversiteden bir sınıf arkadaşı haber müdürlüğü yapıyordu...
Karmaşık dengeleri vardı televizyonun haber merkezinin...
***
Kanal D’de Genç Gazeteci’ye önce güzel bir mankenle “Sabah Programı” sunması istendi... Genç Gazeteci; bu teklifi duyunca önce şaka yapılıyor zannetti...
Sınıf arkadaşına baktı;
Hayır ciddiydi sınıf arkadaşı...
Öyle düşünmüşlerdi...
***
-“Ben...” dedi haftalık haber programcılığından geliyorum...
-“Sabah Şekerleri mi sunayım?..”
Baktı karşısındakilere...
Teklif ona geldiği kadar absürd gelmiyordu onlara; Genç Gazeteci’ye bayağı bayağı yakıştırıyorlar Sabah Şekerleri’ni sunmayı;
O zaman değişik bir cevap vermeyi denedi: -“Ben sabahları kolay uyanamam” dedi;
-“Hiç olmazsa gece geç saatlerde bir program olsun... Onu yapayım...”
***
Genç Gazeteci’ye televizyon programı vermek istemiyorlardı...
Zor bela; “kapanış haberleri”nin sunuculuğunu verdiler Genç Gazeteci’ye...
Kapanış haberlerine günün bir iki konuğunu alacak, gece yarısı haberlerine yeni bir soluk katacaktı...
***
Ancak Kanal D haber yöneticileri; kendisine birkaç şart koşmuşlardı...
“Programın ismi Ateş Hattı olmayacaktı... Genç Gazeteci sadece kendisi kanalda çalışacaktı... Ateş Hattı programından kimseyi kanala alamayacaktı... Tek kişilik istihdam sağlıyorlardı...”
***
-“Yapmayın etmeyin; ben nasıl yaparım tek başıma hiçbir ekip arkadaşım olmadan...” dedi...
Dinletemedi... -“Biz sana eleman sağlarız...” dediler...
Tek bir ekip arkadaşını Kanal D’ye alamadan televizyon programına başladı Genç Gazeteci...
***
Kanal D binasının karşısında bir otel vardı... İlk yayın günü, yapayalnız oraya gitti... Programın çatısını orada çattı...
İçinden şöyle geçirdi;
-“Birazdan yayına gireceksin... Yanında program ekibinden kimsecikler yok... Yapayalnız bırakıldın yine ve yeniden...
***
Birazdan stüdyoya girdiğinde Allah’la başbaşa kalacaksın... Sadece bunu hisset... Ve yürü... Allah’la başbaşa olduğun dışında hiçbir şeyi düşünme... Konuklara konsantre ol ve yayınını yap... İyi yayınlar sana arkadaş...”
***
Kendi kendine konuşuyordu...
Kesif bir yalnızlık içindeydi...
Bunu konuşacağı kimse yoktu etrafında... Programın ismi istenmediği için Ateş Hattı olmamıştı...
***
Kapanış haberlerinin Kanal D’deki ismi “Haber Saati”ydi...
Genç Gazeteci sınıf arkadaşından rica etmişti... -“Program Gazeteci’yi çağrıştırsın diye; bari Haber Hattı ismini alsın” demişti...
***
Uzun mütalaalardan ve Ateş Hattı’nı çağrıştırır mı kuşkularından sonra; Haber Hattı’na okey demişlerdi; televizyonun ünlü yöneticileri...
***
Yayın Şefliği’ni aradı...
-“Bizim Haber Hattı programı kaçta giriyor yayına?..” diye sordu yayın şefine...
Kanal D’nin o günkü yönetimi güzel bir “hoşgeldin jesti” hazırlamıştı Genç Gazeteci’ye... -“Saat 02.45’de...” dedi yayın şefi Genç Gazeteci’ye... Anlamadı bir daha sordu; -”Kaç” dedi Gazeteci...
-“Saat 02.45’de gireceksiniz yayına... İstediğiniz kadar gidebilirsiniz...”
*****
GAZETECİ’NİN ALLAH’A SIĞINDIĞI AN...
Televizyonculuk hayatının çok zor günlerinden birini yaşıyordu...
Üç ay önce TRT’de 21.30’da yayına giren anlı şanlı bir haber programı yaparken, teklifler üzerine özel kanala transfer olmuş; beş programda yediği sansürden televizyondan ayrılmaya karar vermişti...
***
Bir ay sonra bir başka kanalda; 02.45’de kapanış haberlerini sunacaktı...
Girdiği stüdyoda Allah’tan başka sığınacağı hiçbir güç kalmamıştı...
-“Allahım sen utandırma beni...” dedi...
***
O kapanış haberlerinin bir buçuk ay içinde; nasıl patlayacağını, teklif üstüne teklif alacağını, onu televizyonların bir numaralı figürü haline getireceğini, ne kendisi, ne onu o saate kapanış haberlerine verenler biliyordu...
Allah’tan başka kimsecikler gelmekte olan mucizeyi bilmiyordu...