“Bizim inancımıza göre, mal mülk sevgisi alt edilmesi gereken bir zaaftır...” diyor bir Kızılderili özdeyişi...
“Mal mülk sevgisi, maddeyi davet eder... Eğer o duygunun gelişimine izin verilirse, zamanla insanın dengesini bozar...
Bu yüzden çocuklara erken yaşlarda cömertliğin nimetleri öğretilmeli...
***
İnsan için vermek en büyük ödüldür...
Böylece vermenin mutluluğunu tadabilir insan...
Eğer çocuğun aç gözlülüğe meyli varsa veya sahip olduğu ufak tefek şeylerden vazgeçmiyorsa; efsaneler cimri, haris insanlara duyulan nefreti, onların nasıl gözden düştüklerini iyi anlatır...
Kızılderililer sahip oldukları her şeyi verirler...
Akrabalarına, diğer kabilelerden gelen misafirlerine, fakat hepsinden önce, karşılık göremeyeceklerini bile bile fakir ve yaşlılara verirler...”
***
Uzun bir zamandır; hayatı bize gösterilen ezberlerin üstünden değil, bize yasaklanan, bizden saklanan, bize anlatılmamaya çalışılan ezberlerin üzerinden okumaya çalışıyorum...
Ben Kızılderilileri çocukluk yıllarımda yalan yanlış bir algıyla; saldırgan, insan derisi yüzen kabileler olarak; Tom Miks ve iki kafadar arkadaşı Konyakçı ile Doktor’un, Nevada çöllerinde yaptığı savaşlarda tanıdım...
Yüzbaşı Tom Miks yüzlerce Kızılderiliyi iki tabancasıyla öldüren bir kahramandı...
Nişanlısı Suzi; Nevada Ranger’larının görev yaptığı kalenin ak saçlı komutanının güzel kızıydı...
Tom Miks ve kafadar arkadaşları ayyaş Konyakçı ile keçi sakallı Doktor, insan derisi yüzen Kızılderililere karşı, yüzbaşı Tom Miks’le birlikte savaşan kahramanlardı...
***
Marlon Brando 1973 yılında Oscar ödül törenine; Maria Cruz Littlefeather isimli Kızılderili kökenli oyuncu kız arkadaşını gönderip; “Kızılderililere yönelik ırkçı tutumu protesto amacıyla ödülü almayacağını” söylediğinde, aktörün egzantrik çıkışını, bir Amerikan sanatçı şovu olarak görmüştüm...
***
Oysa dün atasözlerinden bir buket yayınladığım Kızılderililer, “almanın değil; vermenin hayatta en büyük erdem olduğuna” inanıyorlardı...
Mala mülke karşı aç gözlü olmanın, hayatı mahvedeceğini, insanı haris ve açgözlü yapacağını söylüyorlardı...
Aç gözlülüğe, kibire, hırsa ve ihtirasa karşı çıkıyor; Kızılderililerin ‘yaşlılara, fakirlere, akrabalara ve dostlarla arkadaşlara;’ vermeyi kutsallaştıran insanlar olduğunu anlatıyorlardı...
***
Atasözlerini yayınladığım Kızılderililer ile; Beyazların derisini yüzen, yüzbaşı Tom Miks ve arkadaşlarının etrafında ölüm dansı yapan vahşi Kızılderililer arasında, hiçbir benzerlik yoktu...
***
Durum bize anlatılanın tam tersi miydi acaba?..
Kızılderililer insani, onlarla savaşanlar mı barbardılar gerçekte?..
Yoksa hayatı anlatan şifre Mevlana’nın bir sözünde mi gizliydi?..
-“İnsanı öğrendim...” diyordu Mevlana...
-“İnsanlar içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük olduğunu öğrendim...”
***
Mevlana’nın söylediklerinin bir benzerini, okyanusların çok ötesinde Kızılderililer’in de kendi dillerinde söylemesi bir tesadüf müydü acaba?..
-“İnsan iki ruhludur... İçinde bir iyi köpek... Bir de kötü köpek kavga eder...
Hangisini daha çok besliyorsan; o kazanır...”
Mevlana ile Kızılderililer arasındaki benzerlik bir tesadüf müydü acaba?..
Hiç sanmıyorum...
*****
ATEŞİN ÜZERİNE GİTME;YANARSIN...
“Ateşin üzerine gitme, yoksa yanarsın...”
***
Çocuklarımızın yüksek bir paylaşma fikri ile, sıkı bir disiplin altında yetişmeleri için gayret ederiz...
Yaşlı Güvercin Salish Kabilesi
***
Atı kazığa bağlarsanız, sağlıklı gelişmesini bekleyebilir misiniz?..
***
Kızılderilileri yerküre üzerinde küçük bir araziye hapsettiğinizde, ne mutlu olacaklar ne de gelişebileceklerdir?..
***
Bana bakın!.. Ben yoksulum, çıplağım, fakat bu milletin reisiyim...
Biz zenginlik istemiyoruz...
Fakat çocuklarımıza doğruyu öğretmek istiyoruz... Zenginlik bize yaramaz...
Zenginliği öteki dünyalara giderken yanınızda alıp götüremezsiniz...
Biz zenginlik istemiyoruz...
Biz barış ve sevgi istiyoruz...
***
Ya korktuğunuz işle yüzleşirsiniz...
Ya da ömür boyu ondan kaçarsınız...
*****
“ASLANLAR KENDİ TARİHÇELERİNE KAVUŞANA KADAR; KİTAPLAR AVCIYI ÖVECEKTİR...”
“Aslanlar kendi tarihçelerine kavuşana kadar; kitaplar avcıyı övecektir...”
Bu sözlerin, egzantrik bir ifadeden ibaret olmasını çok isterdim... Ne ki; hayatın yalın gerçeklerini anlatıyor, bu Kızılderili sözü de diğerleri gibi...
***
Kendi yaşadığım hayatın; birebir yaşanmış gerçeklerini; iftiralar, operasyonlar, manipülasyonlar ve provokasyonlarla nasıl değiştirdiğini, nasıl olmuş olayları silinip, üzerine kendi olmasını istedikleri olayları nasıl lehimlediklerini gördüğümde, “tarihte yazılanlara olan inancımı” bütünüyle yitirmeye başladım...
***
İnsanların içindeki kötü köpek; ‘hayatta kötülüğün kazandığı’ ve iyilik gibi lanse edilen; kötü bir masalı ihtirasına göre uyduruyor, o masalı bütün insanlara gerçek gibi sunuyordu...
Olmayan olaylar, olmuş gösteriliyor; varolan gerçekler; üzerleri tebeşirle silinerek beyazlaştırılıyordu...
***
O günden beri, “yalancı tarih”le ilgilenmemeye başladım...
Avatar’da; tüm bilgilerin ve hafızanın toplandığı hayat ağacıyla; kozmik kayıtlarla ilgilenmeye başladım...
Sahici kayıtlarla... O kayıtlar hayatı çok başka türlü anlamlandırıyorlardı...
İnsanlık hafızasını rezüme bir Avatar ağacı gibi, süsleyip mükemmelleştiriyorlardı...
İnsanlığın içindeki kötü köpeklere nanik yaparcasına...
Gerçeği bulduğumda; avcının yazdığı kitabı fırlatıp attım... Aslanlar kendi tarihçelerine kavuşmuşlardı...