28 Şubat günlerinde Hasan Karakaya’ya yapılan kumpası fark ediyor Gazeteci... Yıllar sonra; 28 Şubat soruşturmasında bu kez Hasan Karakaya; Gazeteci’ye yönelik yapılan “içeri attırma kumpasının” belgesini veriyor Gazeteci’ye...
***
Gazeteci; bu olayı açıklayınca bir arkadaşı ona mesaj atıyor;
-“Bunları yazman şart mıydı?..” diye...
***
Ona göre; “siyasi islamcılar,” Gazeteci’nin yazdıklarını kullanabileceklerinden, bu tür yazıları laik yazarların yazması sakınca teşkil ediyor...
***
Bu yazılardan siyasi islamcılar yararlanırken; laikler yaralanıyor!..
Oysa Türkiye’de 14 yıldır; muhafazakar iktidarın çeşitli sacayaklarını tutan “her kaba girebilen şekilsiz amibler” hayatı laiklere zindan ediyorlar...
Köşebaşını tutan o amibler esasen “laikler!..” Sadece kişisel mesleki hırs ve intikamları için, “suçsuz, günahsız laikleri” muhafazakar iktidar üzerinden içeri tıkmaya çalışıyor?..
***
Bunlar her kaba girebilen laikler!...
Gerçekte laik değil, laik gözüken insan celladı bukalemun onlar...
***
En gaddarları, en acımasızları, “muhafazakar bir iktidarı kullanarak” onların ideolojik hammaddesini; manipüle edip kendilerine “cellat esvabı” dikerek, günahsız insanları “yok etmeye” çalışıyorlar...
***
Suçsuz insanları mesleklerinden ediyorlar... Çocuklarını ellerinden almaya çalışıyorlar...
Günahsız insanlara; “insanlık suçu işlemekten” imtina etmiyorlar...
Gaddar olanlar onlar...
Onlar gerçekte laik değiller!..
“kumpas kuran” bir çete onlar...
*****
KASA HIRSIZLARI...
Gazeteci’nin evinde 6 adet hırsızlık vakası meydana geliyor arka arkaya...
Evdeki ilk hırsızlık vakası; 2006 yılında oluyor...
***
Sonraki yıllarda başlayacak “korku filmini andıran” hırsızlık vakalarının arka arkaya “devam edeceğini”, Gazeteci’yi bir taraftan yıldırmaya çalışırken, diğer yandan bütün özel belgelerini ve notlarını, arşivini yok edeceğini bilmiyor Gazeteci...
***
Son birkaç yılda “kendi memleketinde onu yaşatmaktan soğutmak için hayatı zindan eden olaylar zinciriyle” karşı karşıya kalıyor...
Evi altı kez soyuluyor...
Sonuncusunda; “evin içinde, dolaba montelenmiş kasayı bile söküp götürüyorlar...”
***
Kasa; zorunlu ailevi ihtiyaçlar için; tutulan beş on bin liranın dışında, bir nakdin olmadığı bir kasa.
***
Boyutları küçük; büyük paralar tutmaya müsait değil...
Eve giren hırsızlar; sadece kasayı almak için giriyorlar, kasayı söküp götürüyorlar...
O kasanın içinde “önemli bir paranın olmayacağını biliyorlar...”
***
Ancak sırf o kasayı almak için, camı kesip eve giriyor ve hiçbir şeye dokunmadan o kasayı alıp gidiyorlar?..
***
Bütün ailevi belgelerin, Gazeteci’nin ruhsatlı silahının; kendisine yönelik “saldırı ve operasyonlara ait belgeler ile karşı belgelerin bulunduğu; elde ettiğim birikimlerin evraklarının olduğu belgelerin hepsini alıp götürüyorlar...”
*****
“ÇALDIĞIMIZ BELGELERİ ALMAK İÇİN 20 BİN LİRA DAHA GETİR...”
Kasayı alıp giden, ruhsatlı silahı, pasaportları, belgeleri, özel evrakları alıp götüren hırsızlar bir süre sonra Gazeteci’ye bir mail atıyorlar:
Silahtan söz etmeden;
-“Belgeleri almak istiyorsa,
20 bin lira daha para götürmesini” istiyorlar...
Ve ekliyorlar;
-“Eğer, yanlış bir iş yapacak olursa, hiç istemeyeceği sonuçların oluşacağı” tehdidini yaparak...
*****
HAPSE TIKTIRMA OPERASYONU...
Çocuklarını sessiz sedasız büyütmeye çalışır, gazetede yazılarına devam ederken; Ünlü “Game” (Oyun) filminin benzeri bir “korku senaryosuyla” karşı karşıya bırakılıyor Gazeteci...
***
Hiçbir ilgisinin olmadığının resmi belgelerle tescillendiği bir davadan içeri aldırmaya çalışıyorlar onu...
Bunu yapanlar; esasen o davada konu olan olayların arkasındaki gizli güçler...
20 yıl sonra kim olduklarının maskesi, belgeleriyle ortaya çıkıyor...
Mağdur zannedilenler; olayın baş aktörleri...
***
Ünlü bir sanatçıya yapılan “bütün belgeleri Gazeteci’de mevcut” derin bir operasyon ve kamusal linci; onun üzerime ihale edip, “üzerinde yaratacakları kin ve öfkeyle bir linç kampanyası” oluşturuyorlar...
***
Kumpas çok ağır bir suç...
Gazeteci’nin üzerinde, bu ağır suç onlarca kez işleniyor...
Bu işlerin içinde “parasal bağlantılı çok kirli ve derin ilişkiler” bulunuyor...
***
“Bu kirli parasal ve kişisel rant hesaplarının üzerinden, Gazeteci’ye yönelik kin ve öfke yaratılarak, taammüden, suç işleniyor...”
***
Gazeteci’ye ünlü bir ‘kabadayı’ adına sahte ‘ölüm mesajları’ gönderiliyor...
Birileri “binlerce lira para ödemezse öldürüleceği”ni söylüyorlar Gazeteci’ye... Ünlü ‘kabadayı’nın bu işlerle hiçbir ilgisinin olmadığını kendisiyle bizzat konuşarak tespit ediyor Gazeteci...
***
Evi altı kez soyuluyor...
Bilgisayarları çalınıyor...
Özel evraklarının olduğu kasa götürülüyor... Evraklarının kayıtları tutulduktan, kopyeleri çıkartıldıktan sonra; “Ona 20 bin lira göndermezse çok kötü olacağı” notu düşülüyor...
*****
MAHKEME DOSYASI YOK EDİLİYOR...
Bununla kalmıyor...
Aile hayatının türbülanstan geçtiği günlerde;
“Medyada korkunç koro onu; çocuklarından ayrı bırakmak için”, inanılmaz bir kampanya yürütüyor...
Kampanyaya dayanamayan babası; beyin kanaması geçiriyor, sol bacağı sakat kalıyor...
***
İçeri aldırmaya uğraşıyorlar...
Kendi linçlerini gizleyerek; onu linç ettirmeye çalışıyorlar...
Çocuklarından onu koparmak için açılan davaların “bütün dosyaları meçhul bir şekilde avukatın bürosundan yok oluyor...”
Koskoca dosya “yok” deniyor...
“Kime verildiği belli değil;
Kimin aldığı belli değil” deniyor...
***
Bu arada; eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e; Gazeteci’nin de içinde bulunduğu 8 gazeteciyle eski Cumhurbaşkanı’nın görüşmemesi için telkinde bulunuluyor...
*****
50 YAŞINDA KABUS GİBİ OYUN...
Game (Oyun) filmi, başarılı ve zengin bir iş adamına (Michael Douglas), 50. doğum gününde erkek kardeşinin “doğum günü hediyesi olarak verdiği” korkunç bir “hediye”yi anlatıyor...
İşadamı “kendisine yeni bir hayat ve macera yaşatacağını söyleyen bir şirketin” elemanlarınca, “korku filmini andıran bir senaryonun içine sokuluyor...”
***
Evini, parasını, şirketlerini, kariyerini, ismini her şeyini kaybediyor filmde; Michael Douglas...
O kadar zavallı bir duruma düşüyor ki, film boyunca izleyiciye “ölse de bu azaptan kurtulsak” duygusu hakim oluyor...
***
Gazeteci; filmi izlediğinde; filmin gerçek hayattan esinleneceğini, onun da başıma 50 yaşına girdiğimde böyle bir “kabus”un geleceğini bilmiyor...
***
Filmden o kadar olumsuz etkileniyor ki; birçok filmi birkaç kez izlemesine rağmen, Game filmini bir daha hiç izlemiyor...
Filmin kendisini bizzat ve birebir yaşayacağını bilmiyor o sırada...
***
Fark sadece şu;
Filmi izlerken, onun bir film olduğunu biliyor...
Buna rağmen, filmi izlerken korkuyor...
Yaşadıkları bir film değil; gerçek...
Karşısındakiler onu gerçekten yok etmek istiyor...
***
Acı olan; bu cellatların kendilerini laik olarak adlandırmaları...
Kamuoyunda öyle bilinmeleri...
***
Gazeteci; yazdıklarından yararlanacakları ya da yara alacakları düşünmüyor...
Yaşamın cellatlaştırdıklarını deşifre ederek, laik ya da İslamcı, demokrat ya da cumhuriyetçi, liberal ya da sosyal demokrat tüm insanlığın bir nebze rahatlamasını ve özgürleşmesini savunuyor...
Yazılara intikam için değil, hayata değer sunmak için devam ediyor...