Kendi “Bütün kadınlar beni terk ettiler” diye yazmasa, ben hiçbir zaman bu konuya girmeyecektim...
Onun yazısını Ayşe (Arman) alıp, “Hıncal Uluç neden kadınlar tarafından terk edilir” diyerek, acayip bir yorumda bulunmasa yine oralı olmayacaktım...
Ayşe, “Hıncal Uluç’un gururu ve özgüveni” demiş ve eklemiş, “Ki buna ego deniyor... Bir başkasını, mesela bir kadını kendisinden daha fazla sevmesini engellediği için... Kadınlar sürekli onu terk ediyor...”
Eleştiri bu kadar ağır olmasa, Hıncal Uluç’un özeli deyip yine oralı olmayacaktım...
Ama belli kendi çağırdı... Millet üstüne üşüştü...
Ortaya “Kadınlar Hıncal Uluç’u niye terk ederler” başlıklı bir mesele çıktı...
Doğrusu kadınların Hıncal Uluç’u niye terk ettikleri ya da terkedip terketmedikleri beni enterese etmez...
Durumdan magazin çıkarmak içimden hiç gelmez...
Ama Hıncal Uluç’un, erkek gururuyla ilgili Ayşe Arman tarafından yanlış yorumlanan sözü bütün erkekleri ilgilendirir...
Erkekleri ilgilendirdiği için kadınları da ilgilendirir...
Hıncal Uluç’un magazini bir yana, “gururu” kadın erkek ilişkilerinin temelidir...
Onun için bu yazının konusudur...
Erkek gururu, erkeğin kadınlarla ilişkisini “engelli koşuya” çevirir...
Erkek gururundan dolayı, kadının istediği birçok şeyi yapmaz...
Hıncal Uluç, “Ben gidenlere dön diyemedim... Gururum izin vermedi” diyor...
Gidenlere “dön” deseydi değil, “ancak dönmesi için büyük şeyler yapsaydı” kadınlar dönerdi...
Çünkü kadın kendisi için erkeğin “önemli şeyler yapmasını ister...”
Erkek gururu ise kadın gittiği anda birşey yapmaya izin vermez...
Erkek kadın için, yapacaklarını ilişki esnasında yaptığına inanır...
Kadının o yaptıkların anlamasını ister...
Kadri bilinsin diye arzular...
O anda kadına jest yapmaya erkeklik gururu müsade etmez...
Kadın ise o anda, erkeğin ona onu ne kadar sevdiğini, onun için ne kadar değerli olduğunu göstermesini ister...
O zaman onun kadınlık gururu okşanacak ve erkek tarafından sevildiğine inanacaktır...
Erkek ve kadının gurur anları çakışmaz...
Birinin gururunun müsade etmediği şeyi, ötekinin gururu mutlak ister...
Hıncal Uluç’un ve birçok erkeğin gururu, sadece veda anlarında değil, ilişkinin içinde de kadını üzer...
Kadın erkeğinin gururlu olmasını ister...
Herkese karşı, güçlü, sözü dinlenen, hani mecazi anlamda kodu mu oturtan cinsinden olmasını arzular...
Ama dışarda aslan olan erkeğin, kendine karşı öyle olmasından haz etmez...
Dışardaki o müthiş adamın, kendisine karşı gurur göstermesini hazmedemez...
Oysa dışarda öyle olan adam, içerde de öyledir...
Dışarda esip gürleyen adem, içerde süt dökmüş kedi olmayacaktır...
Aslında dışarda bukalemun olan erkek, içerde de bukalemundur...
Kadın dışardaki bukalemunu sevmese de, içerdeki bukalemendan zaman zaman hoşnut olur...
Onun, “müthiş iltifatları, ilgisi, kadını mutlu eder, gururunu onarır...”
Kadınlar böyle anlarda, gururlarını gösteren erkekleri değil, ilgilerini gösteren erkekleri tercih ederler...
O erkeklerin bukalemun olduklarını çok sonra fark ederler...
Vakit herkes için çok geçtir...
Gururlu şovalye yalnız ve üzgündür...
Kadın anlık ilgilerin sonrasında tokat yemişcesine sendelemiştir...
Bukalemun ise, derinleşemediği hayatta hafif sırıtarak ortalıktadır...