İlk karını sana Tanrı;
İkinci karını insanlar...
Üçüncüsünü ise şeytanlar gönderir...
***
Para eğer hizmetkarın değilse, efendin olur...
***
Savaşı bilmeyen barışı da bilmez...
***
Kızgın ve öfkeli adam, hayatta girdiği tüm savaşlardan yenik ayrılır...
***
Para kazanmak; iğneyle kuyu kazmak gibi; para harcamak kuma su dökmek gibidir...
***
Aşık insan; sivilceyi gamze sanır...
***
Pişmanlık duymayanı bağışlamak, suya resim yapmakla birdir...
***
Göze batan çivi; çekici yer...
***
Eylemsiz öngörü, hayal kurmaktır...
Öngörüsüz eylem ise karabasan görmek demek...
***
En iyi kılıç, kınında tutulan kılıçtır...
***
Sular yükselince, gemiler de yükselir...
***
Yedi kez düş;: sekiz kez ayağa kalk...
***
Sanatçıyım diyebilmek için, ustanı geçeceksin...
ve kendini geçecek bir öğrenci yetiştireceksin...
***
Biri beni aldatırsa yazıklar olsun ona...
İki kez aldatırsa, yazıklar olsun bana...
***
Pirincin içindeki siyah taştan değil, beyaz taştan korkun...
***
Öfkenin uzaklaştırdığını, gülücükler geri getirmez...
***
Okuduğun her şeye inanacaksan hiç okuma daha iyi...
NE ZAMAN Kİ EN SEVDİKLERİNİZ YANILTIR SİZİ...
Ne zaman ki; en sevdikleriniz yanıltır sizi...
Ne zaman ki, birer birer herkes düşürür maskesini...
Ne zaman ki yalnızlıktaki o muhteşem gücü keşfedersiniz...
İşte o zaman başlarsınız gerçekten yaşamaya...
Charles Bukowski
KADIN VE ŞARAP...
Ve kadın... Işığıyla, neşesiyle, Kahkahasıyla başınızı döndürebiliyorsa
Gözleri gözlerinizi okuyorsa Sevincinizi, hüznünüzü paylaşabiliyorsa
İşte “O KADIN” sizin şarabınızdır...
Nazım Hikmet
ALIŞMA BANA...
Alışma bana; ne yapacağım belli olmaz... Bugün varım yarın birden yok olurum...
***
Dokunma bana, kapanmamış yaralarla doluyum...
***
Canımı acıtma, bir yara da sen açma!.. Sevme beni yoğun duygularımda kaybolursun, tutuşursun...
***
İsteme beni, yasaklarla boğuşursun, engellerle doluyum...
***
Çözmeye çalışma sakın, Seninle karışır iyice kördüğüm olurum...
***
Anlama beni, ben kendimi bilirim, ben böyle mutluyum...
Aşkı yaşatmamı isteme asla, Ben aşka yıllardır inanmıyorum...
***
Güveniyorsan kendine, inandır aşkın varlığına Sonucunda öyle bir aşk yaşatırım ki!..
***
Vazgeçemezsin; tutkun olurum
Yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni...
***
Tüm tutkularım ve gücümün arkasında Hala minik bir çocuğum,
Büyütemezsen,
Kaybolurum...
Rabindranath Tagore
BAYRAM KARNESİ...
Dokuz günlük tatiller, dokuz günlük bayramlar; ne keyif vericidirler... Nasıl ince bir heyecan kıpırtısı sarıverir insanın yüreğini...
***
Nasıl gidilecek yerlerin, gezilecek mekanların, merak ve heyecanla karışık esintisi kaplar insanın gövdesini...
***
‘Çalıştım ve hak ettim, bu bayram gezmeyi, eğlenmeyi...’
Bunu demek... Diyebilmek...
Çalışmak ve hak etmek...
***
Bayram tatile giden yetişkinlerin karne heyecanıdır aslında...
Çocukluk yıllarında beyne enjekte edilen kodların ortaya çıkışıdır...
***
Artık alınacak bir karne kalmamıştır...
Artık verilen yaldızlı pekiyiler, daha sonra düzeltilmesi umulan kırıklar kalmamıştır yaşamda...
***
Karneni; kendin vermeye başlamışsındır kendine, hayatta...
***
Dokuz günlük tatil öncesi kendi karneni kendin verirsin ruhunun derinliklerinde
***
Başarılı, mutlu ve keyifli addedersen kendini,
Bayram’da da kendine bir mola verirsin Bu molayı hak ettiğini düşünürsün... Karne sevincini, tatille taçlandırırsın...
***
Başarısız hissedersen kendini,
başarısızlığı yaşamaya alıştırırsın kendini... Eve tüner oturursun...
Hiçbir şey yapmazsın...
Hiçbir şey yapmayı arzulamazsın...
***
Hayatı sevmezsin...
Kendini dinlersin...
Kendini dinlerken, kendinle vırvır edersin...
hayatı naletlersin...
***
Ama bunların çok dışındaysan eğer, Bu yazıyı bir otobüs camının,
bir uçak koltuğunun,
bir tren kompartımanının
penceresinde okuyorsan eğer...
***
Sevdiğinin eli eline değiyorsa eğer... İçin sımsıcak oluyorsa... Ya da bir bilinmeyene giderken, bir bilinmeyen aşkın içindeysen eğer...
***
Yaşam boheminin göbeğinde
tehlikeyle raks ediyorsan eğer
İçin güzel bir huzursuzlukla dans etmekteyse kıpır kıpır...
O zaman Bayram’ı; Bayram’ın arzuladığı gibi yaşıyorsun demektir...
(Reha Muhtar)