Venedik seyahatinin sonuna geliyoruz...
Bu sabah dönüyoruz İstanbul’a kısmetse...
Dün sabahın erken saatlerinde; deniz kenarında spor yaparken; Venedik seyahatiyle ilgili çarpıcı bir gerçek gözüme çarpıyor...
***
İki kızımı hayatlarında ilk kez Venedik’e getiriyorum...
Buralara kim bilir bir daha ne zaman, kimlerle gelecekler, onu düşünüyorum?..
***
Venedik; dünyanın tasdiklediği en romantik aşk şehri...
Kadınlar ve erkekler buraya; aşk yaşamaya, aşklarını hissetmeye, aşklarıyla tazelenmeye, aşklarıyla bir bütün olmaya geliyorlar...
***
Kanallarda gondollar; sevgililere romantik saatler yaşatıyor, sevmenin ve sevilmenin hazzını hissettiriyorlar...
Daracık sokaklar, küçük köprüler, bir aşk şehrinin tüm tılsımlarını içlerinde taşıyorlar...
***
Biliyorum ki gün gelecek; iki kızım Venedik’e sevgilileriyle gelecek...
Bu şehirde aşkı, romantizmi, yaşayacak, kalplerinin yumuşadığını, heyecan içinde attığını hissedecek...
***
Bir kadın için Venedik’e sevgilisiyle gelmek, el ele tutuşarak, küçük kanalların üzerinde, daracık köprülerde öpüşmek, sarılarak gondollarda sudaki resmini görmek, unutamayacağı bir an olsa gerek...
***
Çok defalar es geçtim; muhtemelen bu gerçeği bildiğimden “sevgililerle yaptığım seyahatlerde;” Venedik’te “aşk molaları” vermeyi...
***
Her sevgilinin hayatında özel bir Venedik olabileceğini biliyordum...
Anılara saygısızlık etmek istemiyordum;
Anıları karıştırıp içinden aşure çıkartmaya girişmiyordum...
“Venedik”in anonimleşen aşk sahnesine saygı duyuyordum...
***
Aşkı ve hayatı kendi şehirlerimde, kendimden çok şeyler kattığım, bulduğum şehirlerde, bir nebze kendimi, kendim gibi hissettiğim mekanlarda yaşamayı yeğliyordum...
*****
VENEDİK’İN ANONİMLİĞİNDE BEN KAYBOLURDUM BUGÜNE KADAR...
Venedik bütün aşıkların şehriydi...
Tek başıma benim ve aşklarımın şehri değil...
Venedik anonimdi...
Benim Venedik’im; benim Paris’im gibi değildi...
Benim Venedik’im; benim Atina’m gibi hiç değildi...
Benim Venedik’im benim Prag’ım gibi de değildi...
Benim Venedik’im; benim İtalyan; Fransız Riviera’m, benim Positano’m; benim Portofino’m, benim Monaco’m hiç değildi...
Benim Barcelona’m bile değildi...
İspanyol Merdivenlerim, Via Condotti’m; Piaza Del Popolo’m da değildi...
Milano’m hiç değildi...
***
Venedik tamamen anonimdi...
Diğer şehirler anonim olsalar da, oralar oralarda “ben” vardım; oralar bir miktar “ben”dim...
Venedik ise anonimdi...
Venedik’in anonimliğinde “ben” kaybolurdum...
***
Ancak bu kez fark ediyorum ki; iki kızım ve oğlumla yaptığım bu Venedik seyahatinden sonra, Venedik de artık “ben”im...
Il Volo’nun; Grand Amore şarkısının refakatinde, Venedik artık çocuklarımla birlikte geçirdiğim bir tatilin “özel ve farklı bir aşkın” merkezi; nadide bir romantikası...
*****
KIZLARIM; GONDOLLAR VE KANALLAR...
Dün; Venedik’in iki kızım için benim kendim için yüklediğim anlamın ötesinde, anlamlar taşıyacağını fark ediyorum... Onlar Venedik’e ilk kez sevgilileriyle babalarıyla geliyorlar...
***
İlk seyahatlerinde Venedik’te sonsuz bir sevgiyle donandıklarından; onların gözünde Venedik’e hep başka bir yerlerde olacak...
Venedik’e birlikte gelecekleri sevgilileri; onlara gerçek aşkı vermedikçe, iki kızım kolay kolay “Venedik’in, kanallarından ve gondollarından mütevellit ihtişamından etkilenmeyecek...”
***
Kızlarım, “ancak gerçek aşkı yaşayabilirlerse, karşılarındaki erkeklerden etkilenecek...
Venedik’in gondollarını, kanallarını, romantikasını, mavi beyaz çizgili tişört giyen gondolcularını, serenat söyleyen müzisyenlerinden etkilendikleri için, karşılarındaki erkekten etkilenmeyecekler...”
***
Kızlar onların hemen hepsini babalarıyla Venedik’te yaşadılar...
Bundan sonra, gönüllerine hitap eden gerçek aşkı yaşayabilirlerse, karşılarındaki erkekten etkilenecekler...
Venedik’in güzellikleri üzerinden; kızlarımın kalplerinde taht kurma yolu tıkanıyor... Gerçek sevgiye yer açılıyor... Bunu fark ediyorum...
***
Oğluma ise, Venedik’e getireceği müstakbel sevgilileri ön rehberlik hizmeti verdiğimi düşünüyorum...
Bilgisi ve tecrübesi, onu Venedik’te sevgilisi karşısında her daim özel hissettirecek; bunun bilincindeyim...
***
İlk kez birlikte çıktığımız bir İtalya tatilinin sonuna geliyoruz... Kulağımda, beynimde, kalbimde, damarımda, dilimde, tek bir parçanın sözleri ve ezgileri dolaşıyor... Grand Amore...
Büyük Aşk...
Venedik seyahati boyunca bu parçayı üç çocuğumla birlikteyken her yerde dinliyor, onlarla beraber mırıldanıyorum... Küçük kızım, şarkıyı İtalyanca’sıyla söylemeye başlıyor...
***
Grand Amore ile birlikte Venedik; nihayet gözümde somutlaşıyor...
Kalbimde berraklaşıyor...
Venedik nihayet uzun yıllar sonra çocuklarımla “ben”im şehrim oluyor...
*****
GRAND AMORE... (BÜYÜK AŞK)
“Gözlerimi kapatıp onu düşünüyorum
Teninin tatlı kokusunu ve beni güneşin doğduğu yere götüren içimdeki ses...
***
Sözcükler yalnızlar... Ama yazılırlarsa her şey değişebilir...
Sana korkusuzca haykırmak istiyorum, artık bu büyük aşkı,
Tüm hissettiğim sadece aşk...
***
Söyle bana, neden her düşündüğümde yalnız seni düşünüyorum...
Söyle bana neden her gördüğümde yalnız seni görüyorum...
Söyle bana neden her inandığımda sadece sana inanıyorum büyük aşkım...
Söyle bana asla
Asla benden ayrılmayacağını
Söyle bana kim olduğunu
Aşk dolu günlerimin nefesi...
Söyle bana bildiğini sadece beni seçeceğini... Şimdi biliyorsun sen tek büyük aşkımsın...
***
İlkbaharlar geçecek
hatırlayacak soğuk ve aptal günler lanetli kaybetmiş geceler, uyumayarak sevişerek geçen diğer geceleri aşk aşkımsın her zaman
benim için...
***
Söyle bana neden her düşündüğümde yalnız seni düşünüyorum...
Söyle bana neden her sevdiğimde yalnız seni seviyorum...
Söyle bana neden yaşadığımda sadece sende yaşıyorum büyük aşkımı... Söyle bana asla benden ayrılmayacağını...
Söyle bana kim olduğunu...
Aşkın; günlerimin nefesi
Söyle bana bildiğini hata yapmayacağımı... Söyle bana sadece benim olduğunu, büyük aşkım...”
Arrivederci Venezia...