12 Eylül darbesinin siyasi ve ideolojik yönü konuşuluyor Türkiye’de...
Oysa dönemin Hava Kuvvetleri Komutanlığı üzerinde yoğunlaşan rüşvet söylentileri; Amerikalı uçak şirketinin temsilcisi tarafından seslendirilen, “Türkiye’de istediğimiz uçakları aldırabilmek için 2 milyar dolar rüşvet dağıttık” yolunda bir iddiası üzerinden yürüyordu...
***
Gazeteci; “12 Eylül darbesi günlerinde Hava Kuvvetleri’nde F-16 uçaklarının alımı esnasında 2 milyar dolar rüşvet verildiği sözlerini iki kez haber yapmaya çalışıyordu hayatında...
İkisinde de görünmeyen duvarlara tosluyor ikisinde de mesleğini kaybetme seçeneğiyle karşı karşıya kalıyordu...
***
Uçakların Türkiye’de alımı sırasında 2 milyar dolar rüşvet verildiği haberini Atina’dan ilk yazdığında meslekte kıdemli bir gazeteci kendisini arıyor; “Dikkat et... Başına bir bela gelecek” diyordu...
***
Gazeteci’nin; Çetin Emeç tarafından manşete çekilen “2 milyar doları kim aldı?” başlıklı haberi ortalığı kasıp kavuruyordu. Kenan Evren, Adapazarı’nda Cumhurbaşkanı olarak çıktığı mitingde konuşmaya başlıyor ve Gazeteci’yi halka şikayet ederek “12 Eylül’e çamur atmaya kalkanlar var” diye sesleniyordu milyonlara...
***
Olay, F-16 savaş uçaklarının alımında Amerikalı şirketin eski yöneticisinin verdiği bir demeçle başlıyordu...
***
Veliotis isimli şirket yöneticisi, şirketten istifa edip ayrıldıktan sonra; “dünyada F-16 isimli uçakları satmak için dağıttıklarını söylediği rüşvetleri” açıklamaya başlıyordu...
***
Yunan Amerikalısı olan Veliotis, rüşvet açıklamalarını, Atina’da yapıyordu...
Gazeteci o esnada Atina’da Milliyet’in büro şefi olarak görev yapan bir gazeteciydi...
***
Çetin Emeç Gazeteci’yle her Pazar gecesi saat 22.30 sularında bir haber toplantısı yapıyordu o günlerde...
“Gazeteci”den bütün bir hafta boyunca göndereceği özel haberleri alıyor, el yazısıyla not ediyor ve haftayı öyle kapatıyordu...
Gazeteci; Atina’da her Pazar gecesi saat 22.30 sularında Çetin Emeç’in telefonunu bekliyor; ona haftanın gündemini vermek üzere çalışıyordu...
***
Pazar gecesi toplantılarının birinde Emeç; Gazeteci’ye; “senin oradaki kaynakların iyidir... Türkiye’de rüşvet dağıtıldığı ifşaatını yapan şirket yöneticisi Yunan kökenli Amerikalıymış... Şirketten ayrılmış... Atina’daymış... Söylediklerini bulursan, müthiş bir haber olur... Manşet yaparız...” diyordu...
*****
WATERGATE SKANDALINI ORTAYA ÇIKARTAN GAZETECİLER GİBİ...
Ne Gazeteci, ne de genel yayın yönetmeni Çetin Emeç haberde kural tanımayan gazeteciler olarak biliniyorlardı...
***
Gazeteci; Emeç’ten bu sözleri duyunca, bir anda gözü kararıyor; Yunan başkentinde yakın tanıdığı “ne kadar üst düzey Amerikalı İngiliz gazeteci varsa, o andan itibaren aramaya başlıyordu...”
***
Haberin uluslararası kimliği, Gazeteci’yi inanılmaz heyecanlara sürüklüyordu...
Amerikalı, İngiliz gazetecilerle işbirliği yapacak, uluslararası bir yolsuzluk haberini 12 Eylül günlerinde haberleştirecekti...
***
-“Ailem Kolej’lerde beni bunun için okuttu... Uluslararası gazetecilik yapabilen birisi olmam için...” diyordu içinden...
***
Yardımcısı İstanbul’lu Rum Antonia’ya döndü;
-“Hadi” dedi; “Yürü gidiyoruz...”
-“Nereye?” diye sordu Antonia...
-“Ekali’ye” dedi Gazeteci... -“Yunan kökenli Amerikalı yöneticinin villası Ekali’de... Önce villanın resimlerini çekeceğiz...”
***
Gazeteci; aynı anda Atina’da UPI, AP gibi dünya çapındaki Amerikan ajanslarının en tepe gazetecileri ile sürekli temas haline geçiyor; bütün açıklamaları didik didik tarıyordu onların ofisinde...
***
Sonunda Veliotis’le uzun görüşmeyi gerçekleştiren gazeteciye ulaştı...
Tesadüf, konuşan gazeteci; Gazeteci’nin yakın bir arkadaşıydı...
***
UPI’ın Ortadoğu Büro Şefi’ydi o gazeteci ve uzun konuşmanın bütün ayrıntılarını Gazeteci’ye vermeye başladı...
Atina’nın merkezindeki ajansta, teleks haberlerinin arasında geçen saatler boyunca Gazeteci çalıştı, konuşmaları ve özel notları kaydetti...
***
Veliotis şirketten ayrılmıştı...
Artık konuşmak istiyordu; geçmişte yaptıklarıyla ilgili...
Gazeteci; Doğru muydu yanlış mıydı bilmiyordu Veliotis’in söylediklerini...
Ancak Türkiye’yle direkt ilgisi olmayan bir CEO’nun “Türkiye’de 2 milyar dolar dağıttık” demesi manidardı...
Bir gazetecinin kolay kolay es geçemeyeceği bir haberdi...
***
Filmlerde gibi hissediyordu kendini Gazeteci...
Yunan başkentinde bir Türk gazetecisi olarak arka arkaya Amerikalı, İngiliz gazetecilerle, gazetecilerin sık gittiği restoranlarda, uzeri isimli barlarda buluşuyor, gazeteciler arası haber alışverişleri gerçekleşiyordu...
***
Watergate skandalını ortaya çıkartan gazeteciler gibi hissediyordu kendisini o günlerde Gazeteci...
*****
VİLLANIN ÖNÜNDEN GAZETECİ’YE BAŞLAYAN TAKİP...
Habere, deşifresine ve kasetlere o günlerde ulaşmıştı Gazeteci...
Veliotis “Türkiye’de uçaklarını tercih etmeleri için Hava Kuvvetleri içinde tam 2 milyar dolar rüşvet verdik” diyordu...
***
Yardımcısı Antonia’yla Ekali’deki villanın resimlerini çekerken, korumalar arabanın yanına geldiler...
Sert bir şekilde bakıyorlardı Gazeteci’ye...
***
Yunan kökenli Amerikalı şirket yöneticisi “çok konuşmuştu ve vurulmaktan korkuyordu...”
***
Resimler çekildikten sonra; Gazeteci’nin külüstür Golf’ünü, havalı bir araba Atina’ya kadar 30 kilometre boyunca takip etmeye başladı...
***
Günler sonra haber ve resimler hazır olduğunda İstanbul’a geçti haberi Gazeteci...
Çetin Emeç böyle anlarda atılan pasları hiç kaçırmayan bir Genel Yayın Yönetmeni’ydi...
*****
“12 EYLÜL’Ü PİSLEMEK İSTEYEN HAİNLER VAR...”
9 sütuna attı sürmanşeti Milliyet’e...
“2 Milyarı kim yedi” diye soruyordu o gün Milliyet’in sürmanşeti...
***
Altında siyah içine beyaz dişi klişede Gazeteci’nin imzası vardı:
“Gazeteci Atina’dan bildiriyor...”
***
Haberin yayınlanmasıyla birlikte ortalık da birbirine giriyordu...
Cumhuriyet gazetesi, habere dayanarak manşet üstüne manşet atıyordu...
Bütün gazeteler olayın üzerine atlamışlardı...
***
Herkes Gazeteci’nin haberini dayanak yaparak; 12 Eylül’ü sorgulamaya başlamıştı...
***
Oysa dokunulmazlık vardı ve MGK üyesi dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya, bu dokunulmazlığın zırhına bürünmüştü...
***
12 Eylül’ün lideri Kenan Evren Adapazarı’nda halka sesleniyordu: -“12 Eylül’ü pislemek isteyen hainler var...”
***
Gazeteci hain falan değildi...
Gözü haberden başka bir şey görmeyen mesleğinde ilerlemeye çalışan genç bir gazeteciydi hepsi o...
***
Kendisinden önceki Atina temsilcisi Gazeteci’yi aradı...
Yokladı...
-“Nereden aldın bu haberi?..”
Gazeteci nereden aldığını söylemedi;
-“Aldım işte...” dedi... “Kaynaklarım çok sağlam ve elimde belgeleri var...”
Kim bilir kimler dinliyordu telefonları...
***
Eski Atina temsilcisi sert konuştu:
- “Dikkat et... İyi şeyler düşünmüyorlar bu haberlerle ilgili...”
***
Özal Başbakan olmuş, ancak 12 Eylül daha son bulmamıştı... Bankadaki bütün parası 1500 dolardı... Yüzüne ter bastığını hissetti Atina’daki evinde...
Ne yapabilirdi ki?..
1985 yılının yaz sonu Eylül başıydı...
Atina’daki ilk yazında boncuk boncuk terliyordu Gazeteci...